‘Eve Dönüş’: İçimizden kopup gelen hikâye

‘Eve Dönüş’, 2017’de kurulan GNOM Tiyatro’nun bu sezon sahneye koyduğu tek perdelik oyunu. Bu oyunda bir kadının hayatının çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik evrelerine tanıklık ediyoruz. Barış Gönenen ve Ece Nur Ateş’in ortak kaleminden çıkan oyunun yönetmenliğini Barış Gönenen üstleniyor. Oyuna konu olan Zeynep’in çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerini sırasıyla Ece Nur Ateş, İrem Yünsel ve Tara Demircioğlu canlandırıyor. Bu üç farklı dönemde Zeynep’in hayatına giren üç erkeği ise Yusuf Sefaoğlu oynuyor.

‘Eve Dönüş’ bizlere Zeynep’in hikâyesini anlatsa da, oyunu izleyen neredeyse her kadının bu hikâyede kendinden bir parça bulması mümkün, hatta belki de kaçınılmaz. 

Daha küçükken annesi onları terk edince babasıyla baş başa kalmış Zeynep. Babası da daha küçük yaşında Zeynep’in rengârenk dünyasını griye boyamaya başlamış. Ne zaman Ay’a gitmek için evden kaçsa, ya da orman cinlerini aramak için koruya gitse babası kolundan tutup odaya kilitlemiş. Yani daha ufacık yaşında baba baskısıyla tanışmış. Babası ise onları bırakıp giden kadına olan kızgınlığını hep Zeynep’ten çıkarmış sanki. Annesi gibi bırakıp gidemesin diye onu hep bir kolundan tutup çekmiş. Bu durum, Zeynep’in ergenliğinde de değişmemiş. Lise yıllarında, belki de hiçbir zaman kanı öyle deli akmayacağı için tekrarı olmayacak duyguları yine babasının gölgesinde yaşıyor. Kaçak göçek görüşüyor Ali’siyle, ama sonuna kadar peşinden gidiyor. Seyircinin kolaylıkla empati kurabileceği duygular sahneye taşınıyor. Yetişkin Zeynep’le karşılaştığımızdaysa mutsuz bir kadın buluyoruz sahnede. O özgür bir kadın olmaya çalışırken baba baskısı katlanarak artmış. Ne o çocuksu merakı, ne ilk gençliğin heyecanları kalmış. Adına büyümek dediğimiz şeyin aslında törpülenmiş, rengini kaybetmiş biçimde yoluna devam etmek olduğunu gösteriyor bize.

‘Bir yerde bir şeyi kaybettim ve onun ne olduğunu hatırlamıyorum’

En zor anında sığındığı, sevdiği adam, mutsuz doğmakla suçluyor onu. Oysa kimse mutsuz doğmaz. Peki ama nedir bu duygunun kaynağı? Daima dışarıdan hayatımıza gelen müdahaleler midir, yoksa dolduramadığımız bir boşluk mudur? Oyun, seyircisine bunu düşündürüyor. Bir seyirci olarak benim buna net bir cevabım yok. Sanırım bunun çözümünü bulsaydık, mutsuzluk ortadan kalkardı ve böyle metinlere de gerek kalmazdı. Fakat bu hiç öyle yakın zamanda çözülecek gibi durmuyor. Dolayısıyla arayışımız devam edecek.

‘Aşk bu hayatta işine yaramayacak gereksiz ve kötü bir şey’

Babası, daha çocukken bu cümleyi kazıyor Zeynep’in aklına. Ebeveynlerinin başarısız ilişkisinin faturasını o ödüyor.

Oyunun en güçlü yanı, hayat boyu süren erkek baskısının bir kadında yarattığı süreçleri görünür kılması. Tabii ki bu baskı baba ile sınırlı kalmıyor. Yolunda gitmeyen bir ilişkinin ve iş hayatının yaşattığı psikolojik şiddet de buna eklemlenerek hikâyeyi tamamlıyor. Oyunun yazarları bunu yaparken, klasik olay dizisinin dışına çıkıp hayatın üç evresini yan yana getirmişler. Sahnede meraklı bir çocuk, asi bir ergen ve mutsuz bir kadını yan yana görüyorsunuz. Bu üçünün aynı insan olmadığını söylemek başlangıçta o kadar kolay ki… Fakat o heyecanlı kız çocuğunun nasıl olup da yaraları sarılmamış bir kadına dönüştüğünü anlamlandırmak da zor olmuyor. Anlatımın sıçramalı yapısı sayesinde devamlı olarak geçmişle bugün arasında köprüler kuruluyor.

Oyun, metnin yapısı itibariyle güzel bir dişil yazım örneği sayılabilir. Dişil yazım, adının çağrıştıracağı gibi kadınlar tarafından yazılan metinlere verilen isim değil. Daha ziyade, kabul gören yapıları sorgulayan bir tür. Bu işe en başta klasik dramatik yapıyı bozarak başlıyor. Mutsuzluktan mutluluğa yahut benzeri şekilde çizgisel şekilde ilerleyen yapının yerini sıçramalı, epizodik bir anlatı alıyor. Dişil yazımı güçlü bir tür yapan etmenlerden biriyse deneyimin içinden gelmesi. Alıştığımız kahramanları bir kenara itip, görünmeyenin hikâyesini anlatıyor. Yani komşu kızının, iş arkadaşınızın yahut sizin hikâyeniz anlatılıyor. ‘Eve Dönüş’ metninde de söz konusu olan bu durum, oyunla yakınlık kurmanızı sağlıyor. Oyunda sorgulanan esas yapı, toplumsal olarak kabul gören baba erki. Oyun, babalığın bir getirisi olarak kabul edilen kontrol mekanizmasının bir kadının yaşamını doğal çizgisinden nasıl alıkoyduğunu gözler önüne seriyor. Dolayısıyla bu güç ilişkisinin, özellikle buna maruz bırakılan tarafından ne derece kabul edilebilir olduğu sorgulanıyor.

‘Eve Dönüş’, anlatı ve canlandırmalardan oluşan bir oyun. Yani hikâyeyi Zeynep’in ağzından dinlerken yer yer de yaşamından bazı kesitlere tanık oluyoruz. Bu geçişler sahnenin tekdüzeliğe düşmesine engel oluyor. Oyunculuklardaki samimiyet de bu enerjiyi diri tutuyor.

Oyun, 31 Mart Cumartesi günü Kadıköy Theatron’da yeniden seyircisiyle bululacak. Zeynep’in eve dönüş yolunda yaşadıklarına tanıklık etmek isterseniz, GNOM Tiyatro’yu takip etmeyi unutmayın.

Kategoriler

Kültür Sanat Tiyatro



Yazar Hakkında