Yetvart Tomasyan: Mari Mayrig unutmadı, unutamadı

Üzerinden 11 sene geçti hiçbirimiz barışamadık, alışamadık. Koparıp aldılar ve 11 senedir de yüreklerimizi koparmaya, dağlamaya devam ediyorlar.

Hrant’la hikâyemiz çok eski. Tuba Çandar o kalın HRANT kitabını yayınladığında, kitabı iki bölüme ayrılmıştı, birinci bölüm Khent Hrant ikinci bölüp Baron Hrant idi. Ben kendimi Khent Hrant bölümünün içinde hissediyorum. Tuba kitabında da bahsettiği gibi bu “Khent” ismi bizim evde yakıştırılmıştı, ondan mı ne? Yani bu Khent dediğimiz lakabı, gözü kara, atılgan, delikanlı, deli fişek anlamında anlayın, anam mı ilk defa söyledi, ben mi söyledim pek hatırlamıyoruz. Hrant’la okuldan tanışıklığımız, birlikteliğimiz bir yana, bir zaman da aynı evde yaşadık. O alt katta, bir merdiven yukarı üst katta da biz. Beraber ekmeği, tuzu paylaştık.

70 senedir annemle beraber yaşıyorum, o birçoğunun olduğu gibi Hrant’ın da anası oldu, analığı oldu. Annem -Tuba’nın kitabında da bahsettiği Mari Mayrig- bugün 96 yaşında ve say ki bir senedir de çok şiddetli bir şekilde bunadı ve yatalak oldu. Ben kimim dersem, bilmiyorum diyor, ya da babamsın diyor! 70 sene beraber yaşadığı oğlunu tanımıyor. Nerde kaldı ziyaretine gelenleri. Onları da artık tanımıyor. Ama gelen, kim olduğunu söylerse, bazen biraz sonra toparlıyor. Geçenlerde Rakel gelmiş; sağ olsun fırsat yaratır, gelir, yatalak, bunamış anamım Mari Mayrigin hatırını sorar. O gün yine ‘Nasılsın? Mayrig, ben Rakel’ demiş, o da teklemeden ‘hoş gelmişsin kızım’ demiş ve dalmış gitmiş kendi dünyası içine, odadakiler bu yanda gündelik muhabbete dalmış. Daha kahveler yarılanmamış ki Mari Mayrig o bunak ve yatalak kadın bir avaza “Onların Allah belasını versiiin…” diye bağırmaya başlamış. Bir, iki, sonu gelmemiş, nefeslenmiş yeniden seslenmiş… Tâ ki unutup başka bir alemin içine girene kadar. Evet üzerinden 11 sene geçti, hiçbirimiz barışamadık, alışamadık. Koparıp aldılar ve 11 senedir de yüreklerimizi koparmaya, dağlamaya devam ediyorlar. Biz katilin kim olduğunu biliyoruz, ama o altın yaldızlarla yazılı adalet sarayının muktedirleri bir türlü sözde bulamıyorlar, söyleyemiyorlar katilin kim olduğunu ve çaresiz, bunamış, yatalak, öz oğlunu bile tanıyamayan anam Mari Mayrig, Rakel’i görünce “Onların Allah belasını versiiin…” diye bir avaza bağırabiliyor. Toplumun bireyleri nasıl yaralanmış ki ölüm döşeğindeki Mari Mayrig bile, ‘deli’ evlatlığının katilleri için bin beddua yağdırabiliyor.

Rakel her zamanki mağrur duruşu içinde, bu kez Mari Mayrigin başucunda bir Hayr mer / Göklerdeki babamız duasını okur, odanın içindekiler bir nebze de olsun huzur bulur, rahatlar. Ama bilesiniz ki yatalak, bunak 96 yaşındaki Mari Mayrig unutmadı, unutamadı… Ve kendi yatalak, bunak çaresizliği içinde bir avaza beddua ediyor ‘Onların Allah belasını versin…’ diye.

Kategoriler

Güncel Gündem



Yazar Hakkında