Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbandyan, geçen hafta Türkiye’yle 2009’da imzalanan protokollerin Ankara tarafından yürürlüğe konmadığını hatırlatarak, protokollerin iptali için tarih verdi. Türkiye tarafından sert bir dil ve yazılı açıklama ile eleştirilen bu açıklamanın cevabı da gecikmedi.
Türkiye Ermenistan’ı eleştirirken, Ermenistan ön koşulsuz başlanan fakat ilk günden itibaren koşullar öne sürülen bu süreçten artık kurtulmanın zamanı geldiğini hatırlatarak, “Bahara kadar değişiklik olmaz ise iptale gidilecektir” açıklamasını tekrar etti.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, geçtiğimiz Eylül ayında, Ermenistan-Diaspora Konferansına bir gün kala, 72. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, sekiz senedir ilerleme kaydedilemeyen Türkiye-Ermenistan arası protokollerin Yerevan tarafından ‘hükümsüz’ ilan edileceğini açıklamıştı. Sarkisyan “Gelişme sağlanamadığı için protokolleri hükümsüz sayıp, 2018 baharına bu protokoller olmaksızın gireceğiz” demişti.
Geçen hafta Nalbandyan, protokollerin yürürlüğe girmesi için parlamentolar tarafından onaylanması gerektiğini aktarıp, Sarkisyan’ın açıklamasını hatırlatarak "Şimdiye kadar protokoller onaylanmadı. Zira Türkiye protokollerin ruhuna aykırı ön koşullar sundu. Ermenistan Devlet Başkanı Eylül ayında Erivan'ın protokolleri geçersiz sayacağını söyledi. O zamandan beri yürürlüğe girmeleri yönünde olumlu bir adım olmadı. Bu nedenle 2018 baharını bu protokoller olmadan karşılayacağız.” açıklamasını yaptı.
Ermenistan’daki gözlemciler ve siyasi çevreler belgelerin Türkiye tarafından bir türlü onaylanmadığı, Ankara’nın karanlık çekmecelerinde çürümeye bırakıldığı, hatta protokollerin ruhuna aykırı ve mantıkdışı ön koşullar üretildiği kanaatindeler. Anlaşılan o ki Yerevan artık “protokol belgelerini ellerinde rehin tutan ve gerekli zamanda ortaya çıkarabileceklerini düşünenlere” bir yanıt vermek, iyileşmeyeceğini düşündüğü bu yaradan kurtulmak istiyor. “Ya ileri, ya iptal, artık yeter!” diyor.
Dışişleri: Sorumlusu biz değiliz
Türkiye ise bu yaklaşıma yayımladığı resmi açıklamayla bir tepki göstermiş oldu. Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında;
"Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbantyan’ın dile getirdiği, Protokollerin onaylanma sürecindeki gecikmenin sorumluluğunun Türkiye’ye ait olduğu yönündeki iddiaları gerçeği yansıtmamakta olup, uluslararası kamuoyunu yanıltmaya dönük bu ifadeler esefle karşılanmıştır. Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme yönündeki çalışmalarını, bu ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği 1991 tarihinden bu yana çeşitli düzeylerde sürdürmüştür.” ifadesine yer verildi.
“Ermenistan’ın bu olumsuz tutumuna rağmen Türkiye, Protokollerin asli hükümlerine bağlılığını muhafaza etmektedir. Protokoller halen TBMM Dışişleri Komisyonu’nun gündeminde olup, onaylanmaları için Güney Kafkasya’da uygun siyasi atmosferin ve barış ortamının oluşması elzemdir.” denilen açıklamada Ermeni Soykırımı’nın asılsız olduğu tekrarlanırken, Karabağ’daki durumdan da “Azerbaycan’ın işgali” olarak bahsedildi.
Balayan’dan yanıt
Bu gelişmelerin ardından, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Tigran Balayan, Türkiye Dışişleri tarafından yapılan “Ermenistan-Türkiye Protokolleri” konusundaki yazılı açıklamaya değindi. Balayan, sözkonusu protokollerle ilgili Ermenistan'ın tutumunun ilk günden bu yana aynı olduğunu ve değişmediğini vurgulayarak, "Ermenistan, Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda defalarda açıklamalarda bulundu. Biz baştan beri aynı çağrıyı dillendiriyoruz. En son Ermenistan Dışişleri Bakanı, Atina'da konuya değindi. Tutumumuzda hala herhangi bir değişiklik yok” dedi.
Ermenistan Dışişleri Bakanlığı ise yazılı bir açıklama kaleme aldı. Açıklamada "Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın Ermeni-Türk ilişkileri konusundaki 14 Aralık tarihli yorumları, 2009 Zürih Protokollerinin mektup ve ruhunun çarpıtılmasının bir başka çarpıcı örneğidir. Türkiye ile ilişkileri normalleştirme girişimi konusundaki tutumumuz, önkoşulsuz ilişkileri normalleştirmek için bilinen bir yaklaşımdır. Türk tarafı ile olan bu ortak anlayışa dayanarak müzakere sürecini başlattık ve anlaşmalara vardık. Fakat Ankara, Protokollerinin imzalanmasından hemen sonra değişti. Türkiye, yalnızca bu Protokolleri onaylamayı reddetmekle kalmadı aynı zamanda sürecin başlamasından önce kullandığı dile, ön koşullar talep etmeye bıraktığı yerden başladı” ifadesine yer verildi. Açıklamada Karabağ sorununa da şu sözlerle değinildi.
“Ankara, Ermenistan-Türkiye ilişkilerini Dağlık Karabağ sorununun çözümüne Azerbaycan lehine bağlayan ön koşullarını bir kez daha telaffuz etmekten çekinmiyor. Dağlık Karabağ sorununun ya da Protokollerin herhangi bir ön şartının bulunmadığı bilinen bir gerçektir. Türk tarafı Protokolleri onaylamayı reddetti ve kasıtlı olarak tüm süreci çıkmaza taşıdı. Protokollerin imzalanmasından yıllar sonra bugün bile, Ankara'nın Ermeni-Türk ilişkilerini normalleştirmeye henüz hazır olmadığı açıktır.”
Açıklamada ayrıca şu değerlendirmeye de yer verildi: “Türk makamlarının kalıplaşmış yaklaşımlardan kopamaması bizim için sürpriz değil. Yüz yıldan fazla bir süredir, bu ülkenin liderleri Ermeni Soykırımı'nı reddetti. Osmanlı İmparatorluğunda yüzyıllarca süren büyük suçu ve günahı kabul etmek ve kendi halkına, bölgenin geleceğine katkıda bulunmak bunu hala inkar etmek kolay değil miydi? Böylece yeni katliamların da önüne geçilmez miydi”?
Zürih ruhu yaşamadı
Ermenistan-Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için İsviçre’nin arabuluculuğunda başlatılan süreç neticesinde, 10 Ekim 2009 tarihinde Zürih’te “Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü” ile “İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü” imzalanmıştı. Protokoller ilk başta beklenen sürecin anahtarı gibi gözükse de, hayal kırıklığı ile sonuçlandı. ‘Donduruldu’, ‘Rafa kaldırıldı’ derken, 2018 yılında Ermenistan tarafından protokollerin iptali yüksek sesle konuşulmaya başlandı.