113 gün sonra hakim karşısına çıkan hak savunucuları ilk duruşmada tahliye edildi.
Büyükada’da hak savunucularının güvenliği konulu bir toplantı nedeniyle haklarında dava açılan dokuzu tutuklu, toplam 11 hak savunucusunun yargılanmasına bugün İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Hak savunucularının yargılandığı davada Cumhuriyet Savcısı mütalaasını açıkladı. Hak savunucularından Özlem Dalkıran, Peter Steudtner, Ali Gharavi, Günal Kurşun, İdil Eser ve Nalan Erkem, İlknur Üstün’ün adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti. Savcı, tutuklu sanık Veli Acu’nun iste tutukluluk halinin devamını talep etti.
Kararı açıklayan mahkeme heyeti, sekiz hak savunucusunun da tahliye edilmesine karar verdi.
Tutuklu Taner Kılıç'ın İzmir'de görülen davasının birleştirilmesine, otel müdürünün de aralarında bulunduğu tanıkların dinlenmesine, tutuksuz sanıkların adli kontrol uygulamarının kaldırılmasına da karar verdi.
Bir sonraki duruşma 22 Kasım'da görülecek.
* * *
İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmadaki yedi tutuklu sanık adliyeye getirildi. Taner Kılıç ve İlknur Üstün bulundukları cezaevinden SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılıyor. Duruşmada ilk olarajk sanıkların kimlik tespitleri yapılıyor.
Tutuklu hak savunucularının aileleri, arkadaşları, çok sayıda avukat ve uluslararası gözlemciler duruşmayı takip ediyor.
Duruşmayı takip edenler arasında Rakel Dink, Delal Dink, Arat Dink, Yonca Şık, Gülten Kaya, çeşitli büyükelçiliklerin temsilcileri, Hak örgütlerinin temsilcileri, AKP İstanbul vekili Mustafa Yeneroğlu, HDP İstanbul vekili Garo Paylan, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Af Örgütü'nün İsveç, Almanya ve Avrupa Bölge Direktörleri, siyasetçi Ufuk Uras, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Human Rights Watch'dan Emma Sinclair, çok sayıda gazeteci ve çok sayıda avukat adliyede beklemeye başladı.
Tutuklu sanıklar saat 10.45 civarında adliyeye getirildi. Saat 11.00'da avukatlar ve sanık yakınları duruşma salonuna alındı.
Duruşmaya Silivri 9 nolu F Tipi cezaevinde tutulan Özlem Dalkıran, Peter Steudtner, Ali Gharavi, Veli Acu, Günal Kurşun, İdil Eser ve Nalan Erkem ile denetimli serbestlik şartıyla tutuksuz yargılanan Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli duruşma salonunda. Sincan Kapalı Kadın Cezaevi’nde tutulan İlknur Üstün ve Haziran'dan bu yana tutuklu olan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç ise SEGBİS (video konferans sistemi) ile katılacak.
Büyükada’da gözaltına alınan 10 hak savunucusu “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" (TCK 220/6), "silahlı terör örgütüne üyelik" (314/2 ve 314/3) suçlamalarıyla; Kılıç ise "silahlı terör örgütüne üyelik” (314/2) suçlamasıyla yargılanıyor. İddianamede hak savunucularının üye oldukları iddia edilen örgütler “FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C” olarak sıralanıyor.
Duruşmada ilk savunmayı, Yurttaşlık Derneği üyesi Özlem Dalkıran yaptı.
Dalkıran savunmasına ‘‘Ben kendimi konuşarak ifade eden biriyim ama söylediklerimin başka şekilde anlaşılması durumuna karşı savunmamı yazılı yapacağım’’ diyerek başladı ve yazılı olarak hazırladığı savunmasını okudu.
Dalkıran: Suçlamaları reddediyorum
Savunmanın satır başları şöyle,
“Hayatın bir ironisi olsa gerek. Stresle baş etmek için bir araya gelmiştik. Yüz gündür içeride olmanın stresini yaşıyoruz. Yaklaşık 30 yıldır insan hakları için çalışıyorum. Hakların herkes için olduğunu düşünüyorum. Hakkımdaki suçlamayı reddediyorum. Bu suçlama varoluşumla taban taban zıttır."
‘‘Neyle suçlandığımı bilmiyorum. Uzun ve birbirine bağlanmayan devrik cümleler nedeniyle anlayamadığım iddianamede yer alan hakkımdaki iddialara cevap vermeye çalışacağım.’’
‘‘Mesleklerimiz ne olursa olsun, hepimizin ortak özelliği insan hakları savunucusu olmamızdır. İnsan Hakları savunucusu derken ne kast ediyoruz. Hak savunucuları yerel, bölgesel, ulusal alanda bireysel olarak insan haklarının temel özgürlüklerini korunması ve hayata geçirilmesi için çalışan kişilerdir. Hak savunucuları insan haklarının hiçbir ayrım gözetmeksizin herkes için evrensel olduğunu gözetir. Sık sık ihlalcilerin hedefi haline gelir. Tanık oldukları nedeniyle yoğun stres altındadırlar. Kendilerini ve kurumlarını korumak zorundadırlar. Söz konusu atölye çalışması da bunun için gerçekleşmiştir.’’
‘‘Açıktır ki bir toplantı için davet yapıldığında davetiye, katılması istenen kişilere yollanır. Bu atölye çalışmasının kararı 29 Nisan'daki İnsan Hakları Ortak Platformu'nun değerlendirme toplantısında alındı. Sınırlı katılımcı ile yapılan bu çalışmalar için duyuru yapmak olağan değildir. Faaliyet raporlarında bu toplantının kararları yazılır, internet sitesinde yayımlanır. Bir otelde gizlice toplanılabilir mi? Otellerin müşteri listesi polisle paylaşılır. Gizlenmek isteseydik otelde yapmazdık. Gizli planlar için bir araya gelen insanlar tanımadıkları kimseyi aralarına almazlar. Dışarıdan hiç tanımadığımız üç simültane çevirmen tuttuk. Otel çalışanları biz toplantı halindeyken odaya rahatlıkla girip çıkıyordu. Havuzun hemen yanı başındaydı, kapı da çoğunlukla açıktı. Bu yakalama tutanağında da yazıyordu. Gizli toplantılar kapalı kapılar ardında yapılır.’’
"Toplantıya katıldığımız için suçlanamayız"
‘’Özetle hak savunucularının iç eğitim çalışması suç haline getiriliyor. Böylesi bir iddia ile sivil toplum kuruluşlarını yalnızlaştırır, hiçbir toplantı yapamazlar."
‘‘Sivil toplum kuruluşları bilgiyi gizlemez aksine paylaşır, gizlemez ifşa eder.’’
‘’Hak ve özgürlükler alanında çalışanlar hakları ihlal edilenlerle çalışır. Bu kişiler hak savunucuları ile çok özel ve hassas bilgileri paylaşır. Hekim hasta, avukat müvekkil arasındaki ilişkide olduğu gibi biz de bu şartlara uymakla yükümlüyüz.’’
‘‘Çalışmalarımızdan hoşlanmayanlar sık sık siber saldırı düzenler. Bunlar her gün yaşanan güvenlik zafiyetleridir. Binali Yıldırım geçtiğimiz günlerde katıldığı Bilgi Güvenliği Konferansı'nda yaptığı konuşmada siber saldırının ekonomiye verdiği milyon dolarlık zararlardan bahsetti. Bizim alanımızda bu zarar insan yaşamına kadar uzanır.’’
‘‘Bu konu yalnızca bizi ilgilendiren bir konu değil, özel şirket ve kamu kurumlarının da gündemindedir.’’
‘‘Tanık olduğum dinlediğim her konu mağdur kadar bizim de travma yaşamamıza neden olur.’’
‘’Sanki ben bu toplantının lojistik hazırlıklarını yaparak sanki bir suç işlemişim algısı yaratılmaya çalışılmıştır. Lojistik organizasyon yapmak suç değildir ve hiçbirimiz toplantıya katıldığımız için suçlanamayız. Toplantı düzenlemenin suç gibi gösterilmesi kasıtlı ve zorlamadır.’’
"İddianameye dair söyleyeceklerim bu kadar. İddiaların hiç biri benim yasadışı bir şey yaptığımı söylemiyor. Terörle bağlantı kurulmaz."
"30 saat boyunca nerede olduğumuzdan kimsenin haberi olmadı.Önce adalar karakolunda, sonra teknelere bindirilerek başka karakollara dağıtıldık. Havasız, çok kötü şartlarda tutulduk."
Dalkıran savunmasını tamamladı.
Steudtner: Deliler beni destekliyor
Dalkıran'ın ardından hak savunucularından Peter Frank Steudtner savunmasını yaptı. Steudtner, tercüman aracılığıyla savunmasını yaptı. Steudtner, şiddet karşıtı olduğunu ve insan hakları örgütlerine eğitimler verdiğini söyledi. Gözaltında ve cezaevinde ciddi ihlallerle karşılaştığını, hakkındaki bazı delillerin sonradan yaratıldığını söyledi.
Steudtner, yaptığı çalışmalarla ilgili bilgi verdi:
‘‘20 yıldan beri eğitimci ve kolaylaştırıcıyım. Mozambik ve Güney Afrika’ya odaklandım. İnsan hakları ve şiddete karşı barışı oluşturma konularına odaklıyım. İnsan hakları, çevre hakları ve barış organizasyonlarında çalışıyorum. Günümüzde çalışmalarım ağırlıklı olarak, iyi hissetme, strese mücadele, travmalarla başa çıkma, veri ve bilişim güvenliği üzerine. Çalıştığım bütün organizasyonlar kendi ülkelerinin yasaları çerçevesinde hareket eden barış örgütleridir. Şiddete karşı biriyim. Şiddet benim yaradılışıma karşıdır. Almanya’da hala zorunlu askeri hizmet varken, zorunlu askerlik yerine bir hastanede çalıştım.’’
‘‘İnsan haklarını destekledim. Çalışmalarımla insan haklarını savunuyorum. Devletler ve hükümetler, insan haklarını korumak zorundadır. Ben de bu yükümlülüklerini hatırlatıyorum.’’
‘Stres ve veri güvenliği eğitimi için geldim’
‘‘Stres, travma ve veri güvenliği konusunda bir eğitim için geldim. Dijital dünyada çok sayıda dijital veriyle karşı karşıyayız. Aynı zamnda internet konferansları yazışmalarla karşı karşıyayız. İnsan hakları organizasyonları da şirketler de bunlarla karşı karşıya kalıyor. Stres başka alanlarda hatalara neden oluyor. Tükenmenize neden olabiliyor. Bir çok şirket ve organizasyonda kendi çalışanlarının iyiliğine odaklanıyor.’’
‘‘Sadece insan hakları organizasyonları değil, bence hepimiz dijital tehdit altındayız. Herkes cep telefonunu, laptop'unu kaybetmekten korkar. Bu iki yolu bağlamalıyız. :alışmaktan dolayı stres altındasınızdır ve bunlar şifrelerinizi unutmanıza neden olur. Bu nedenle kendini iyi hissetmekle dijital güvenliği birleştiriyoruz.’’
‘‘Bizim standartlarımıza göre biz tek başımıza yapmayız. Görevleri bölmek isteriz. Hepimizin farklı uzmanlıkları var. Ali de beraber çalıştığımız eğitimcilerden. Stres ve travma hakkında hangi eğitimci katılmak uygundur diye sordu. Diğer eğitimci uygun değildi ve bu nedenle ben katıldım. Bu eğitim bilgisine de sahibim.’’
‘Parayı zaman almasın diye ben yolladım’
‘‘Eğitim başlamadan önce, bu gibi işlerde normalde ben kendi uçuş ve rezervasyonumu yapıyorum. organizatörlerde konaklamayı ve toplantı yerini hazırlıyor. Almanya dışı seyahatlerimde olduğu gibi Alman Dışişleri sistemine kaydoldum. Savcılığa da bunu söyledim. Bu bilgi Türk medyaya ulaştı ve bana karşı önyargılı bir şekilde kullanıldı. Haklarım ihlal edildi. Türk adalet sistemi benim haklarımı korumak için birşey yapmadı. Benim diğer görevim de önceden finanse etmektir. Bizim pek çok eğitimimiz için bu geçerlidir. Bazen fonlama işlerinde para transferi çok zaman alıyor. Toplantıyı organize edenler paraya ihtiyaç duyuyor, hazırlıkları yapmak için. HİVOS, bana önden yapar mısın, biz siz öderiz dedi. Ben kurumuma güveniyorum. Dalkıran’ın hesabına para yatırdım. Ben de çok parayla seyahat etmeyi sevmiyorum.
Tehtidkar sorgu
Polis baskın yaptığında benim adımı kullandılar. Nedenini bilmiyorum. Nedenini hala bilmiyorum. Peter nerde bilmek istiyorlardı. Kimse bu süreçte benimle İngilizce veya Almanca konuşamadı. Katılımcılar çeviri yaptı. Gece geç saate kadar karakolda bana yasal bir bildirim yapılmadı. Susma hakkım olduğunu kimse söylemedi. Bu bildirilene kadar, Büyükada Karakolunda zaten ifadem alındı. Resmi olmayan oldukça tehditkar bir şekilde. Üç polis memuru vardı. Biri akıcı Almanca konuşuyordu. Beni her türlü suçla suçladı. Farklı terör örgütlerine üye olmakla suçladı. Bilgi işlem uzmanı olarak çok fazla bilgim olduğunu ve kesinlikle ajan olduğumu söyledi. Çok tehditkar bir şekilde yapıldı. Kayıt olmadan, rapor olmadan. bir buçuk saat sonra kimlik talep ettiğimde sorgulamayı durdurlar. Benim adalete erişim hakkım engellendi. Benim tutuklanmama ve hapisaneye gönderilmem insanlık dışı iletişim kısıtlanmasıyla karşılaştım, üç gün tecritte kaldım. İletişim kısıtlamaları benim için çok zor. İki hafta bir ailemle telefonla konuşuyorum. Çocuklarımla ilgilenmem lazım.’’
İnandırıcı değiller
‘‘Terör örgtülerine destekte bulunmak çok ciddi bir suçtur. Terör örgütlerinin isimlerine bakarken sadece ikisini biliyordum. FETÖ ve PKK isimlerini duymuştum. Diğer isimlerin hiçbirini duymadım. Beni ve benim uzmanlık alanımı teröre nasıl bağladıklarını anlamıyorum. Delilerin kaynaklarıyla ilgili farklı şahitlikler var. Tercüman dedi ki Pakistan’da çalışmışım. Pakistan’a hiç gitmedim. Toplantıda Suriye hakkında konuştuğumuzu söylemiş ama biz Suriye hakkında konuşmadık. Bylock hakkında konuştuğumuzu söyledi, biz bunu konuşmadık. İlk defa tercümanların ağzından bylook geçtiğini duydum. Bunları hiç duymadım. Polisten bilgi saklamak konusunun üstünde duruyorlar. Bu bizim odağımız değildi. Bizim yaklaşımımız farklı. Biz veri korumaya odaklanıyoruz ve iletişime. İkinci tercüman ise çok rahatsız edici tercümeler yaptı. Kendinden içerikler ekledi. Münazaraya girdi. Bylock konusu da bu şekilde gelişti. Ek olarak benimle konuştu. Bloke edilmiş sayfalara erişmek için araçlar talep eti benden. Üçüncü olarak gizli tanığa odaklanmak istiyorum. Dosya içine ulaşımım yok. Gizli tanık tuvaletle eğitim verdiğimiz alan arasında 5 dakika boyunca duyduğunu söyledi. Bu kişi 5 dakika içinde herşeyi duymuş. En az iki buçuk dakika tercümeyle geçer bunun yarısı. Tuvaletle eğitim salonu arasında iki buçuk dakikada duyduklarını benimle ilişkilendirmesi inandırıcı değil. Toplantının kapısı açıktı. Polisti baskında kapıyı açmak zorunda kalmadılar.’’
‘Kanıtlar yaratılmış’
Dijital veri kaynağımla ilgili, polis benim orjinal verilerimin olduğu şekilde kaldığına dair bir delil göstermedi. Daha önce o kanıtını orada olup olmadığını bilemiyorum. İddianamede bir resim dosyasından bahsediliyor. Bir isim var. Bir resim dosyası adı değil. İkinci bir resimden bahsediliyor. Bu benim adlandırdığım gibidir ve tarih vardır. Bunu da polisten dosyalar nasıl saklanır delili diye kullanıyorlar. Polisten resimleri ve videoları sakla diyen bir yer göremiyorum. Video gizleme veya saklamaya gelince, günlük hayatımızda da vbilgileri saklıyoruz. Pin kodlarını veya paraloları çocuklarımızın görmemesi için saklıyoruz. Orada polise verme demiyoruz. Polis elinde telefonumla pin pin dedi. Ben de avukatım olmadan bunu vermeyceğimi söyledim. Savcılık aşamasında da soruldu. Hatırladıklarımı söyledim. Ben de eğitimlerimde şifreleri düzenli aralıklarla değiştirin derim. Ben de bildiğim kadarını söyledim. Kimse bana gelip bunlar yanlış tekrar ver demedi.’’
‘Bir takım kanıtlar yaratılmış gibi görünüyor. Bazı kanıtlar savcılık ofisinden sızdırılmış. Kanıtlar suçlama ile bağlantılı değildir. Beni desteklemektedir. Tahliyemi istiyorum.’
Üstün: Çalışmalarımız Türkiye’nin gururu oldu
Peter Steudner'in ardından savunması alınan Kadın Koalisyonundan İlknur Üstün , yıllardır kadın hakları alanında verdiği mücadelenin önemini anlattı. Üstün, ‘’Bu çalışmalar Türkiye’nin gururu oldu’’ dedi.
Üstün'ün savunmasından satırbaşları şöyle:
‘‘Büyük bir sorumlulukla şeffaf ve demokratik zeminde topladığımız bu veriler, bu çalışmalar herkes için bir kaynak oluşturdu. Bu verilerin güvenilirliği, güvenliği, bunları koruyabilmek son derece önemli. Bu çalışmalar kadın hakları konusunda çalışmaların dayanağıdır. Sadece dayank değil aynı zamanda tacize, tecavüze, şiddete uğradığı için başvuru yapan kadınların, istismara uğrayan çocukların hikayelerini içeriyor. Bu veriler son derece hayati öneme sahip.’’
‘’Engelleyemediğimiz için hayatını kaybeden kadınların hikayeleri, engelleyemediğimiz için istismara uğrayan çocukların hikayelerini dinlemek hiç kolay değildir. Bu alanda çalışan herkes bunu çok iyi bilir. Bu toplantı daveti geldiğinde büyük bir heyecanla gittim. Bu çalışmaların terörle, terör örgütleriyle ilişkilendirmek mümkün değil. Ben bu çalışmaları Meclis’te milletvekilleriyle yaptım. Bu çalışmalar Türkiye’nin kazanımı, dünya üzerinde gururu olmuştur.
‘‘Suç dedikleri, Kadın Koalisyonun İngiltere Büyükelçiliğinin desteğiyle düzenlediği bir toplantı. Bu toplantılar için kullanılan bu kaynaklar yasaldır. Adalet Bakanlığı da kullanır, diğer kurumlar da kullanır.’’
‘’Şimdiye kadar verdiğim kadın hakları mücadelesinin sonuna kadar arkasındayım. Eğer suç olsaydı sadece insan hakları savunucuları değil, kamu görevlileri de suçlu olurdu. Bu suçlamalar aynı zamanda kadın ve insan hakları mücadelesinin suçlanmasıdır. Mahkeme iyi olandan yana tavır almalıdır.’’
Eser: İnsan hakları savunucusunun yapması gerekenleri yaptım
Üstün’ün ardından Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser savunmasını yaptı.
ser, savunmasına suçlamaları redderek başladı, Af Örgütü'nün yapısını anlattı. Kurumsal yapıları gereği, her açıklamanın uluslararası sekreterya onayından geçtiğini söyleyerek ’Herhangi bir grup veya örgütün gizli ajandasına göre iş yapabileceği bir yer değildir’’ dedi. Eser, Af Örgütü’nün yaptığı açıklamaların tamamının uluslararası sekreterya tarafından yapılan açıklamalar olduğuna vurgu yaptı. Eser, Af Örgütünün, saygın ve dünyanın en eski insan hakları örgütlerinden biri olduğunu söyledi.
Eser, şunları söyledi:
‘İnsan Hakları Ortak Platformunun Nisan toplantısı, geniş bir toplantıydı. Bizim çalışanlarımız da katıldı. Orada ikincil tramva konusu gündeme geldi. Brüksel patlamasından sonra Af Örgütü, kendi çalışanları için ikincil travma eğitimi vermişti. Bize de İstiklal Caddesindeki patlamadan sonra, bu konuda bir çalışmamız olup olmadığını sormuşlardı. Ben de bu konuda öneride sundum ve bu toplantı kararı alındı.’
‘Dijital verilerin güvenliği de önemlidir. Kritik bir konudur. Emniyet teşkilatına başka gruplar, terör örgtülerinden kimselerin bazı yerlere sızdığı en üst düzeydeki yetkilliler tarafından dile getirildi. Ben de konumum gereği, başka ülkelerle ilgili raporları önceden okuyabiliyorum. Bu nedenle laptop'umun güvenliği oldukça önemli. Bu nedenle makul bir şekilde karar verdik.’’
Eser, ‘’Pişman olacağım hiçbir şey yapmadım. İnsan hakları savunucusunun yapaması gerek her şeyi yaptım’’ dedi.
İnsan hakları savunucularından terörist olmaz
Hak savunucularının yargılandığı davada savunmalar devam ediyor. Tutuklu sanıklar Ali Gharavi, Günal Kurşun, Nalan Erkem savunmalarını tamamladı.
Haritayı gösterdi
Toplantının eğitmenlerinden İsveç uyruklu Ali Gharavi de, 2004'teki açılış konuşmasını Gül, kapanış konuşmasını Erdoğan'ın yaptığı İnsan Haklarında Yeni Taktikler Sempozyumu ile ilgili, “800 katılımcısı vardı. Sunumda kullanılan bilgi teknolojisinden sorumluydum. Başbakan Erdoğan da önemli bir sempozyum olduğunu ifade etmişti” dedi. Gharawi, üst aramasında el konulan etimolojik haritayı duruşmada göstererek, “10 yıl önce Amerika'da lise öğretmenlerinin bir konferansına davet edildim. Orada İran'a karşı nükleer silahlar nedeniyle Ahmedinejad'a karşı bir dolu olumsuz yargı vardı. Benim de İran kökenli olduğumu bildikleri için onlarla İran hakkında bilgi vermemi istediler. Temel bilgiler verdim. Bu haritalardan biri İran'ın yüz ölçümünü gösteriyor. Diğeri İran'a nereden gelindiğini gösteriyor. Hangi etnik grupların yaşadığını gösteriyor. ABD'de herkes bu bölgede yaşayanların Arap olduğunu düşünüyor. İran'da hangi bölgelerde hangi dillerin kullanıldığını ve Farsça ile Arapça arasındaki farkı gösteriyor” dedi.
‘Savcılık delil karartıyor’
Gharawi’den sonra Günal Kurşun savunmasını yaptı.
Kurşun, Adana Çukurova Üniversitesinde KHK ile ihraç edilmeden Ceza Hukuku Anabilimdalı’nda çalıştığını söyledi. Gözaltına alınma ve tutuklanma gerekçelerini eleştirdi. Kurşun, savcılığın kendi leyhine delil kararttığını söyledi.
Kurşun, iddianamede adının yedi yerde geçtiğini söyledi ve hakkındaki iddialarına yanıt verdi. Düzenlenen toplantının kamuoyuna duyurulmadığı yönündeki iddialara ilişkin olarak ise ‘Her yıl yüzlerce toplantıya katlıyoruz. Her toplantıyı duyurmak konusunda bir yükümlülüğümüz yoktur’’ dedi.
Kurşun’un ardından Helsinki Yurttaşlık Derneğinden Nalan Erkem savunmasını yaptı. Erkem de toplantı kararının nasıl alındığını anlattı. Erkem, toplantıyı düzenleyen insan hakları örgütlerinin bu tür küçük katılımlı toplantıların duyurularının yapılmadığını söyledi. Erkem ayrıca, toplantının gizli olduğu iddialarını da eleştirdi. Erkem, polisin baskın tutanağında da toplantı yapılan odanın kapsının açık olduğunun yazılıdığını vurguladı.
Erkem, ‘‘Toplantıya katılanların çoğu çevirmen olarak para kazanıyor. Gizli toplantı yapıyor olsaydık Çevirmenler Birliğinden çevirmen istemezdik’’ dedi.
Erkem, yaşadığı sağlık sorunlarına dikkat çekti, ‘’Bir çok hak ihlalilinin yanı sıra tedaviye erişim hakkım da engelleniyor’’ dedi.
Erkem, ‘‘İnsan hakların savunucularından terörist olmaz. Şiddete karşıdırlar’’ dedi.
Yardım etme duygum yargılanıyor
Veli Acu, savunmasını yaptı. Acu, OHAL döneminde çıkan KHK’ların hiçbirinde bu derneklerin kapatılmadığını soruşturma geçirmediğini söyledi. Acu, hakkındaki iddiaları yalanladı.
Acu, ’‘Burada yargılanan benim insanlığım. Ben burada erdemlerim yüzünden yargıanıyorum. Benim karakterim olan yardım etme duygusu burada yargılanıyor’’ dedi.