İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 15 Eylül’de ‘tadilat yapılacağı’ gerekçesiyle Büyükada İskelesi’ndeki dükkanlara tahliye tebligat gönderdi. 2006’da İBB’ye devredilince bir anda işgalci pozisyonuna düşen, kiralarını ödedikleri halde atılma tehdidiyle yaşayan dükkanların arasında 100 yıldır açık olan tarihi İksidas Kitabevi de bulunuyor.
11 dükkanıyla birlikte Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait olan Büyükada İskelesi, 2006 yılında imzalanan protokol gereği İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tasarrufuna geçmişti. Önceleri Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin kontratlı kiracısı olan iskeledeki esnaf bu tarihten itibaren Belediye’nin kontrat yapmaması nedeniyle dükkanlarında işgalci konumuna düşmüştü. İskelede bulunan 11 dükkandan üçü Beyaz Masa, biri bilet gişesi ve biri de polis tarafından kullanılırken diğer sekizi de çeşitli işler gören esnaf tarafından işletiliyor.
Adalar Postası’nda yer alan habere göre, geçtiğimiz Mayıs ayından beri restorasyonun devam ettiği Büyükada İskelesi’nde 18 Eylül tarihinde dükkan işletmecilerine tebligat gönderildi.
Tebligatın gönderilmesiyle iskele esnafı tedirgin bekleyişine devam ederken özellikle 1917’den beri açık olan, Büyükada’nın kültürel mirasının bir parçası sayılan ‘Hrisafis/İksidas’ Kitapçısına tebligat gönderilmesi büyük tepkiyle karşılandı. Tarihi kitapçıya sahip çıkmak için sosyal medyada imza kampanyası başlatıldı. Nurhan Çetinkaya tarafından change.org’da hazırlanan ve gazetemizin yayına hazırlandığı tarihte 7.240 kişi tarafından imzalanan imza kampanyasında, tahliyenin durdurulması çağrısı yapıldı. Tahliye için verilen son gün olan 15 Ekim geçmiş olmasına rağmen tedirgin bekleyiş devam ediyor.
Adalıların buluşma noktası
İksidas Kitabevi, 1917 yılında Nikolaki İksidas tarafından başta eczane olarak kurulmuş, altı ay sonra da kitabevine dönüştürülmüştü. İksidas’ın 1966 yılındaki vefatıyla dükkanı oğlu Hrisafi İksidas yönetmiş, sonraki yıllarda yönetimi kızı Vasiliki İksidas almıştı. İksidas kitabevi 2011 yılından beri Mihail Paşa’ya emanet. Paşa, Rita Ender’in Agos’a hazırladığı ‘İsimler, Hikayeler’ söyleşi serisinin konuğu olmuş, orada dükkanla yolunun nasıl kesiştiğini şöyle anlatmıştı:
“1979-80 senesinde bu dükkân için benden yardım istediler. O zaman yaz, kış açıktı dükkân, kapatmıyorduk. O zaman burası baş gazete bayiiydi, fakat 77’den başlayarak siyaset yüzünden durum değişmiş, bazı gazeteleri buradan almışlar. Gazete satarken başka türlüydü. Herkes, bütün müşteriler kendi gazetelerinin yerini bilirdi, kendileri gelir yerinden alırdı. Bazen parasını akşama öderlerdi, vapura yetişirlerdi. Şalom vardı, İHO vardı, Apoyevmatini, Jamanak, Marmara… O zaman Agos yoktu. Bunları satmaya devam etseydim ben de Ermenice öğrenecektim, o zaman ufaktım. Gelirlerdi; ‘Mek Jamanak, mek Marmara’ yani “Bir Jamanak, bir Marmara.” Dede yani buranın sahibi Hrisafi İksidas, -biz ona dede derdik- bütün lisanları biliyordu; Fransızca, Judeo Espanyol… Herkesle konuşuyordu. O zamanlar hayat daha iyiydi. Kültür çok yüksekti (...)”