Sanatçı Can Altay’ın, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde verdiği ‘Güncel Sanatta Nesne ve Mekân’ dersinin katılımcılarıyla birlikte kurguladığı ‘Manifaturacılar Çarşısı Plakçılık Sunar’ (MÇPS) adlı projesi, 6 Eylül Çarşamba günü başlıyor.
MÇPS projesi her türlü müziğe açık, ücretsiz kayıt imkânı sunan geçici bir kayıt stüdyosu olacak ve Eylül ayında dört hafta boyunca İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nda (İMÇ), bir diğer adıyla Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nda bulunan sanat mekânı 5533’te hizmete girecek. Can Altay’la, geçen yıl bir benzerini İngiltere’de hayata geçirdiği projesine dair konuştuk.
‘Manifaturacılar Çarşısı Plakçılık Sunar’ projesinin içeriği ve hedefinden söz eder misiniz?
Bu projede, isteyen herkesin seslerini ve sözlerini kayıt altına alabileceği bir stüdyo olacak. Stüdyo, kapısı her tür müziğe açık, aynı zamanda bu kayıtların dağıtımını üstlenecek, dinleyicilerle buluşturacak bir mecra ya da kanal olarak işleyecek. Proje boyunca stüdyoya Unkapanı İMÇ 5. Blok’ta yer alan 5533 ev sahipliği yapacak. Stüdyonun sahipleri, bize sınırlı bir süre için mekânlarını dönüştürme imkânı sundular. Özellikle müzikle uğraşanlar için tanıdık gelebilecek bir ortamı, kayıt stüdyosunu kendi yorumumuzla kurarak ücretsiz olarak kullanıma açıyoruz. Haftanın belli günlerini müzik, belli günleri de daha sözel, tartışma, radyo piyesi gibi programların kayıtları için ayırdık. Açık çağrılar üzerinden bize ulaşanları stüdyoda ağırlayarak, bir ifade alanı açmaya çalışıyoruz. Stüdyoda ayrıca kanal kayıt, enstrümanlar ve ses mühendisliği konusunda destek veriyoruz. Uzun süredir üzerine kafa yorduğum ve uğraştığım kamusallık, mekân, sanat ilişkilerini, kullanıcılara açık işleyen bir yerleştirmede faaliyete geçireceğiz.
Projede kimler yer alıyor?
Projenin prodüktörlüğünü Amira Arzık üstleniyor. MÇSP’de İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde verdiğim ‘Güncel Sanatta Nesne ve Mekân’ dersinin katılımcılarıyla beraber çalışıyoruz. Kendilerini ‘Saz Arkadaşları’ olarak isimlendirdiler. Aslında MÇPS’yi, birlikte üretime izin verecek bir buluşma mekânı olarak hayal ediyoruz. Dolayısıyla biz de bunu hayata geçirebilmek için olabildiğince bir arada çalışıyoruz. Kalabalık bir grup olmanın verdiği zorluklar elbette yaşanıyor ama mekân kullanıma geçtiğinde daha da büyüyeceğini umduğumuz, esnek ve geçirgen bir topluluk hayali söz konusu.
Benzer bir projeyi geçen yıl İngiltere’de de yaptınız. Sizce aynı hedef kitleyi burada bulabilecek misiniz? Ne gibi farklılıklar öngörüyorsunuz?
Loughborough’daki proje, katılımcı bir ortam yaratarak, sadece tüketime odaklı değil, üretim ve paylaşım içeren bir kent merkezi öneriyordu. Üç hafta gibi kısa bir sürede 70’e yakın şarkı kaydettik ve paylaştık. Ayrıca katılımcılar arasından müzisyenlerle şehirde konserler düzenledik ve sınırlı sayıda bir derleme plak bastık. Böyle bir projede birbirini tanımayan insanların üretim ve ifade üzerinden bir araya gelip bir topluluğa dönüşmesini gözlemlemek gerçekten müthiş bir şey. Ayrıca bir şehrin sesi, sakinlerinin müzikleri üzerinden beden buldu. İstanbul’a geldiğimizde ölçek ve kültür açısından devasa farklılıklar var tabii, ama kent sakinleri için erişilebilir ve bağımsız ifade alanları aynı biçimde dar ve kısır. Kurduğumuz ortam ve donanımın mükemmel ya da ideal olduğunu iddia etmiyorum ama bir nevi imece usulüyle topladığımız malzeme, ekipman ve bağımsız desteklerle kurduğumuz stüdyodan çıkacak seslere büyük önem veriyorum.
Bu projenin İMÇ’de olması sizin için nasıl bir anlamı taşıyor?
İki açıdan çok önemli. Bunlardan biri, ‘İMÇ’ derken, Plakçılar Çarşısı olarak sadece şehre değil, aynı zamanda ülkeye damgasını vurmuş bir yerden bahsediyoruz. Bu, ne kadar çetrefilli de olsa bakılması, hatırlanması gereken bir geçmiş. Bu geçmişin izleri, müziğin, popüler kültürün kalıntılarından bir gelecek tahayyülü mümkün mü, merak ediyorum.
Öte yandan, yapının kendisi son derece ilginç ve önemli bir mimari eser. Adeta bir ütopya olarak kurgulanmış, şehirle ten uyumu tam tutmamış ama ilginç katmanlar oluşmuş. Bugün İstanbul’da modernist mirasla nasıl bir ilişkiye girmeli, küçük ölçekli müdahaleler etkin olabilir mi gibi sorular da var aklımızda. Bu anlamda sembolik binaların yıkımına göz dikildiğini vurgulamaya gerek var mı bilmiyorum... Nihayetinde stüdyoya kayıt için gelecek herkes bu olağanüstü binayı da tekrar ziyaret etmiş olacak.
Projenin devamı olacak mı?
Stüdyoyu sürdürmek için kaynaklarımız sınırlı, ama gerek kayıt yapmak için gerek destek olmak için bize katılmak isteyenlerin sayısı artarsa, devam etmenin yollarını düşünmek ve bulmak hiç zor değil. MÇPS’yle iletişime geçmek isteyen herkes bize mcps5533@gmail.com adresinden ulaşabilir. Hem, stüdyomuz geçici olsa da, üretilen müzik, konu hakkındaki tartışmalar kalıcı olacak.