New Jersey’de yaşayan Ermenistan doğumlu Amerikalı ressam Mher Khachatryan’la sanatçı kimliği ve projeleri üzerine konuştuk.
(NEW JERSEY)
Bir dönem evlerden, misafirlere ikram edilen sigaralar ve küllükler eksik olmazdı. Hatta, hamarat ev hanımları sigara paketleri için rengârenk tığ işi kılıflar örerlerdi. Sigaranın, kolonya ve çikolata-şekerle birlikte her evin olmazsa olmazı olduğu dönemlerde, zararları henüz konuşulmuyordu. Yetişkinler sigara dumanını keyifle içlerine çekerken, çocuklar da havaya doğru yol alan duman yığınının oluşturduğu şekillerle eğlenirdi. Günümüzde sigaranın zararlı olduğu gerçeği kabul edilse de, tüketilmesi engellenemiyor.
Ermenistan doğumlu Amerikalı ressam Mher Khachatryan, bu konuda duyarlı bir sanatçı. Hayatında önemli bir yeri olan büyükbabasını sigara nedeniyle kaybeden Khacatryan, tuvallerinde sigaranın insan sağlığını nasıl tehdit ettiğini betimliyor ve imza attığı projelerle, dikkatleri bu konuya çekmeyi amaçlıyor. Ermeni Soykırımı konulu eserleriyle de adından söz ettiren ressam, eserlerinde hem 102 yıl önce yaşanan acıları, hem de kendi hikâyesini anlatıyor.
New Jersey’de yaşayan Khachatryan’la sanatçı kimliği ve projeleri üzerine konuştuk.
Resim yapmaya ne zaman, nasıl başladınız?
Çok küçük yaşta başladım. Önce kendim, daha sonra arkadaşlarım için, yere resimler çiziyordum. Bu konudaki bilgimi geliştirmek istediğimde, annem beni bir sanat okuluna yazdırdı. İlk zamanlar benim için kolay değildi. Ailem için de kolay olmadı. Beni otobüsle okula götürür, orada dersin bitimine kadar beklerdi. Eve döndüğümde arkadaşlarım ev ödevlerini bitirmiş, oyun oynamaya başlamış olurlardı. Ben ödevlerimi bitirdiğimde oyun oynamak için çok geç olurdu. Vazgeçmek istediğim zamanlar çok olsa da, her defasında ailem “Bu Allah tarafından sana verilmiş bir yetenek, o yüzden çalışmalısın” dedi. Sanat hakkındaki bilgim geliştikçe bu alana olan ilgim de yoğunlaştı.
Hangi okullarda eğitim aldınız?
Liseye giderken, çok genç yaşta kaybettiğimiz ressam Heranuş Sahakyan’ın stüdyosuna devam ediyordum. Ardından, Panos Terlemezyan Güzel Sanatlar Akademi’sine yazıldım. Akademi beş yıllık olmasına rağmen, ben iki yılda bitirip yüksek lisans yapmaya başladım. İlk yıl, burs almadan altı ay devam edebildim. Bu arada, tanınmış bir ressam olan ve herkesi kabul etmeyen Paravon Mirzoyan’ın stüdyosuna da devam ettim. Mirzoyan, senelerce Ermenistan Ulusal Müzesi’nin yöneticiliğini yaptı; şimdi emekli. Bana “Sana nasıl boyaman gerektiğini öğretemem, nasıl düşünmen gerektiğini öğreteceğim” demişti. 16 yaşında, haftada üç-dört kez onun stüdyosuna gidiyor, başka sanatçıların stüdyolarına da devam ediyordum. Bu arada kendi stüdyomda da sabaha karşı ikiye-üçe kadar çalışırdım. Terlemezyan Güzel Sanatlar Akademisi’ne tekrar başvurdum. Akademi’de, tam burslu olarak iki yıl eğitim aldım. Tüm hocalarıma minnettar olduğumu söylemek isterim.
Daha sonra Amerika’ya gelip, yeni bir şeyler keşfetmek istedim. Okulda bazı insanların bu işi ciddiye almadıklarını görüp hayal kırıklığına uğramıştım. Sonra baktım ki, sanatın en üst düzeyinde bile, işini ciddiye almayanlar var.