HAYCAR Derneği’nin Haziran gezilerinin beşincisi, bu yıl 21-25 Haziran tarihleri arasında 40 katılımcıyla birlikte Kayseri-Adana-Antakya güzergâhında gerçekleşti. Ekibimiz, yörenin en önemli Ermeni yerleşimlerinden geçti, Kilikya’nın tarihi mirasına ve doğal güzelliğine yakından tanık oldu.
SARKİS SEROPYAN
sseropyan@agos.com.tr
Kayseri Erkilet Havaalanı’na iniş yaptığımız Perşembe sabahı, kargalar henüz kahvaltı etmeden ‘Gigi’ köyüne yöneldik, zira Kayseri ve civarı mihmandarımız Arsen Arşık, bu köyün gönlü bol insanlarının bizi kahvaltıya beklediğini fısıldamıştı kulağımıza. Ayrıca Murat Kaya isimli bir hayırseverin Gigi Ermeni Mezarlığı’nı duvarla çevirip korumaya aldığını, bu köyden göç edenlerin de ABD’nin Boston kentinde küçük bir topluluk olarak yaşadığını öğrendik.
Kayseri’nin kuzey bölgesindeki eski Ermeni yerleşim yerlerini gezerken, bağları ve de türküsü ile ünlü Gesi’yi gördükten sonra, Mimar Sinan’ın doğduğu ve yaşadığı evin müzeye çevrildiği Ağırnas’ı ve Sinan’ın Ermeni falan değil de aslen Oğuz boylarından gelme bir Orta-Asyalı olduğunu anlatan müze sorumlusunu dinledik. Böylece kültürümüz ve bilgimiz bir hayli artmış oldu!
Ağırnas’tan sonra, Erciyes’in gölgesinde, günümüzde askeri bölge olan Ali Dağı’nın (Surp Parseğ dağı) eteklerinde yer alan Surp Garabed Manastırı’nı ve dağın karşısındaki Efkere’nin yarı yıkık Surp Istepanos Kilisesi’ni ziyaret ettik hep beraber.
Germir, Talas, Everek-Fenese
Sırada Kayseri’nin zengin ve ünlü kasabalarından Germir ve Talas vardı. Germir’in modernleşmesi uğruna etrafını saran beton bloklar yollarını kesse de, dünyaca ünlü yönetmen Elia Kazan’ın memleketi, kalan Rum ve Ermeni kilisesi harabeleriyle hâlâ görkemini koruyor.
Talas, son günlerde Gülbenkyan Konağı’nın butik otele dönüştürülme projesi ile gündeme geldi. Malum, Kalust Gülbenkyan petrolün kara altın olduğunu keşfedip İngiliz petrollerinin “Bay yüzde 5”i unvanını kazanmış. Amerikan Koleji ile ünlü bu yayla kasabasının günümüzdeki en önemli kişisi ise Talaslı Serkis lakabı ile tanınan ünlü bir eski dostumuz.
Kayseri yolculuğumuz, küçük şehir turu, Everek-Fenese ziyareti, Everek’in günümüzde Fatih Camii’ne dönüşen görkemli Surp Toros Kilisesi ziyareti ve Aşağı Everek mahallesindeki eski Ermeni evleri gezisi ile sürdü. Adı geçen Fatih Camii yenilenmesi sırasında ortaya çıkan fresklerin birkaç yıl önce “alçıpan” sistemi ile örtülerek yok olmaktan kurtarıldığı ziyaretçileri mutlu eden bir ayrıntı. Yol üstünde uğradığımız Tomarza’da, belediye sorumluları, Ermeni kilisesinin kapılarını açarak içeriyi görmemizi sağladı. İki günlük Kayseri gezimizin son durağı Pınarbaşı (Aziziye) oldu. Burada da, yıllarca değişik amaçlarla kullanılan ama kapısı kilitli olan bir Ermeni kilisesi vardı…
Hacın ve Sis
İki buçuk günlük mihmandarlığını halefi Adanalı Levon Eraslan’a devreden Kayserili Arsen Arşık arka koltuktaki yerini aldı ve bizler de günümüzde adı Saimbeyli’ye dönüşen Hacın’a vardık. Derinliği baş döndüren bir vadide yer alan Hacın, Ermeni tarihinde en çok Osmanlı ordusuna direnişi ile biliniyor.
Hacın da tıpkı Vakıflı gibi değişik Ermenice lehçesiyle ve de kalesi ile bilinen bir kasaba. Harabe kaleyi kısaca ziyaret ettikten sonra, bu güzel beldenin dere kenarında bol acılı kebaplarımızı tattık. Sonra da Feke (Vahge) ve Kozan (Sis) kalelerinin yolunu tuttuk.
Tarihsel adıyla Kilikya, dağlık ve ovalık olarak ikiye bölünür. Kozan veya Sis kalesi olarak bilinen ve şimdilerde hayli yakınlarına kadar araçlarla tırmanılabilen ve kesme taştan yapılan kale eski Kilikya Ermeni sikkelerinde “Sis kalesi kraliçesidir kalelerin” sözleriyle övülür. Buradan sonra Toroslar’ın güneyine, Çukurova’ya, yani ova Kilikyası’na inilir.
Silifke’deki Kız Kalesi (Korikos) ile Yumurtalık (Ayas), aynı zamanda hemen yakınındaki adalarda da kaleler bulunan iki Kilikya kenti.
Ova kalelerinin en ünlüsü Anavarza ya da Anarzapa mı, yoksa Ceyhan’daki Yılanlı veya Levon Kalesi mi tartışılabilir, ancak biz her ikisini de ziyaret ederek hürmette kusur etmiyor, dahası Anavarza Kalesi’nin nesiller boyu bekçiliğini yapan aile ile çok sıcak ve içten bir sohbete daldık.
Cebel Musa’nın 7 Ermeni köyü
Daha sonraki duraklarımız olan İskenderun, Antakya ve Samandağ’ı yazılarımıza bir çok kez konuk ettik. Bu yörede de, Surp Simon dağının kalıntılarını ve Musa Dağ köylerini ziyaret ettik. Bu ziyaret sırasında, ilk kez Cebel Musa’nın yedi Ermeni köyünü de ziyaret ederek kendimizce bir rekor kırdık. Dahası, Bityas’ta, Schubert’in yarım kalan senfonisi gibi, 1933 yılında kilise inşaatı bitmeden memleketlerinden ayrılmak zorunda kalan Bityaslıların hiç ayin yapılamamış kilisesinde ibadet ettik. Ardından, Vakıflıköy’de bizi bekleyen Der Avedis’in dualarına iştirak ettik Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nde.
Gezimizin Hatay bölümü mihmandarı Vakıflıköy cemaat başkanı Cem Çapar’dı. Eski Vakıflı Kilisesi’nin yeniden inşa projesini ise, Patrik Mesrob II’nin arzusuna uyan Kilikya mihmandarımız mimar Levon Erarslan çizmişti. Kilise bahçesinde “kâğıt kebabı” partisinde sonra, kilise bünyesinde satılan organik ürünler, özellikle turunç, ceviz ve kabak reçelleri ile çantalarımızı ağırlaştırdık ve Vakıflı’dan “Hoşça kal Kilikya” diyerek ayrıldık.