Orta Anadolu’nun belki en gelişmiş şehri olan Kayseri, Ermeni tarihinde çok önemli bir yere sahip. Tarihçiler, Kayseri’deki Ermeni nüfusunun varlığını 3-4. yüzyıllara kadar dayandırır, ancak Ermenilerin kentteki en yoğun nüfusa sahip olduğu dönem, 11. yüzyılın sonunda Kayseri’de bir başepiskoposluk merkezi kurulmasıyla başladı.
LORA BAYTAR
lora@agos.com.tr
1915’ten önce, 31 kasaba ve köyde 52 bin Ermeni’nin hayatını sürdürdüğü bölgede 40 kilise, 7 manastır ve 7 bin 119 öğrencinin eğitim gördüğü 56 eğitim kurumu bulunuyordu.
Kentte bugün dolaştığınızda bu yapıların pek çoğunu ya göremiyorsunuz ya da epeyce harap bir halde olduklarına tanık oluyorsunuz. Merkezdeki Tavukçu Ermeni mahallesinde evler zamana direnmiş. Bazısının içinde yaşam sürüyor. 1996 yılında yaşanan istimlak sonrası boşaltılan mahalleler artık şehrin gettoları olmuş durumda. Setenönü, Bahçebaşı, Poşalar, Şilemenli, Atpazarı ve Kiçikapı mahalleleri, yıkıntılara rağmen yaşamın sürdüğü, kültürün izlerini ayakta tutmayı başarmış mahalleler.
Ev sadece barınmak için değil
Kayseri, hem Ortaçağ Ermeni mimarisinin en güzel örneklerini barındırıyor hem de 1915’e yaklaşan son dönem mimarinin en nadide örneklerine ev sahipliği yapıyor. Şehirin her köşesinde Ermeni kültürünün izlerini görmek mümkün.
-
Kilikya yolunda gezginlerin ayak izleri
Sarkis Seropyan yazdı
Setenönü mahallesindeki sıra sıra dizilmiş konaklardan en çok bilineni, parası alınmak için işkence yapılan sonunda da evinin balkonunda idam edilen Sarkis Camcıoğlu’nun konağı, şimdilerde butik otele dönüş-türülmek üzere.
Anadolu’da dini mimarinin örneklerine çokça rastlanırken gelişmiş sivil mimari örnekleri günümüze pek kalamamıştır. Kayseri evlerinde ise Ermeni kültürünün sivil izlerine tanık olmak mümkün. Ev, sadece insanın barınma itiyacını karşılayan basit bir oluşum değil, insanlar arası ilişkinin şekillenmesi, insan hayatının sürdürülmesi gibi konularda roller üstlenen toplumsal bir mekân iş-levi görmüş yıllar boyu.
Ekonomik gücü yüksek bir kent olan Kayseri’de yaşayan halk, ticarete dayalı olarak ulaştıkları zenginliği evlerine de yansıtmış. Mahalleler arasında dolaştıkça farklı ekonomik sınıflara ait evleri çok net ayırt edebiliyorsunuz.
Bölgenin iklimsel özeliklerine bağlı olarak şekillenen mimaride, şehir merkezindeki evler ağırlıklı olarak kışlık ev olarak kullanılmış. Halk, yaz aylarında ise Erciyes eteklerindeki bağ evlerine taşınmış. Kışlık evler bölgenin iklimsel koşullarına göre, yani karasal iklimin sert rüzgarlarına göre şekillenmiş. Yerel mimaride çoğunlukla taş bazen de kerpiç malzeme dikkat çekiyor. Bölgenin orman eksikliğinden dolayı az bulunan ahşap malzeme ise yoğunluklu olarak iç süslemelerde karşımıza çıkıyor.
Volkanik dağlar çevresinde oluşan yerleşimlerde taş kullanımı dikkat çekici. Dolayısıyla taş işleme de epey ilerlemiş. Şerbetliklerde, yüklüklerde, sedirlerde ve kapılarda da ahşap kullanımı göz kamaştıracak seviyede.
Isı tutucu özelliğinden yararlanmak amacıyla düz toprak dam olan evlerde tüm Anadolu’da olduğu gibi avlu vazgeçilmez bir öğe. Kışlık evlerde sofa kullanımı avlunun yerine geçiyor.
Ermeni evlerinin özellikleri
Kayseri 1835’te yaşanan büyük depremle bir yıkım yaşamış. Bugün gördüğümüz evler ise 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa edilmiş. Ermeni evleri dışa dönük ve gösterişli bir şemada iki katlı ve iç sofalı. Tasarımda evin mahremiyeti göz önünde bulundurulmuş. Odalarda yüklük, sedir, niş, seki, eşiklik, açık ya da kapalı yıkanma yerleri var. Üst katlar bir yüzüyle sokağa diğer yüzüyle avluya bakıyor.
Kayseri Ermenileri, mimaride daha rahat bir yaşam için bilinçli olarak tasarlanmış pratik çözümler üretmişler. Ticari ilişkilerin etkisiyle İstanbul ve İzmir’den yansımalar da Kayseri evlerinde sıkça görülür.
Kaynakça: Kayseri’de Yaşam Konut Kültürü, Gonca Büyükmıhçı, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Ankara, 2005, Les Armeniens dans l’Empire Ottoman, Raymond H.Kevorkian-Paul B.Paboudjian, Paris 1992.