Suruç katliamıyla ilgili açılan tek dava 9 Ocak’ta sonuçlandı. Görevi ihmal ve kötüye kullanmak suçundan Suruç Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında açılan davada, mahkeme sanığa 10 ay hapis cezası verdi, cezayı 7 bin 500 TL'ye çevirdi; onu da taksite bağladı. 33 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırıyla ilgili tek dava da böylece kapanmış oldu.
Karanlık günlerin daha başlarıydı. Ardı ardına bombalar patlamaya henüz başlamamıştı. Patlamalarla yaşamayı öğrenmeliyiz yazıları yazılmaya başlamamıştı. Güvenlik zaafiyetleri, istihbarat ne iş yapar soruları sormaya başlamamıştık. 20 Temmuz 2015'te Urfa'nın Suruç ilçesinde intihar saldırısı düzenlendi. 33 kişi hayatını kaybetti. 100 kiş yaralandı. Kobanê'ye yardım götürmek isteyen gençlik örgütü, Kobane öncesindeki son durağında, bir parkın içinde basın açıklaması yaparken ‘canlı bomba’ üzerindeki bombaları patlattı. Sanki o bombalar halen patlamaya devam ediyor. Suruç'tan bu yana meydana gelen patlamlarda ölenlerin sayısı 500'ün üzerinde.
Çoğunluğu Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinden oluşan 300 kişi, Amara Kültür Merkezi bahçesinde IŞİD’in saldırısı sonrası, Kobanê'nin yeniden inşa çalışmaları için bölgeye gitmeden önce basın açıklaması yapacaktı.
Tam da basın açıklaması sırasında 20 yaşındaki Adıyaman Üniversitesi Makine Mühendisliği öğrencisi Şeyh Abdurrahman Alagöz üzerindeki bombayı patlattı. Kardeşi Ankara'da meydana gelen Gar katliamının faili durumunda. Alagöz'ün daha önce El Kaide soruşturmasında gözaltına alınıp serbest bırakıldığı ve patlamdan bir ay kadar önce ise Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne 'terör nitelikli aranan şahıs' olarak bildirildiği de ortaya çıktı.
Tek dava
Suruç katliamıyla ilgili açılan tek dava 9 Ocak’ta sonuçlandı. Görevi ihmal ve kötüye kullanmak suçundan Suruç Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal hakkında açılan davada, mahkeme sanığa 10 ay hapis cezası verdi. İndirim hükümlerini de uygulayarak cezayı 7 bin 500 TL'ye çevirdi. Onu da taksite bağladı. 33 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan saldırıyla ilgili tek dava da böylece kapanmış oldu. Mayıs 2016'da iddianamenin kabül edilmesiyle başlayan dava 3 duruşma sonunda sonuçlandırıldı.
Yapalıal hakkında açılan davada, Urfa Valiliği’nin, katliamdan üç gün önce, Suruç Emniyet Müdürlüğü’ne ‘canlı bomba’ konusunda uyarı yazısı yazdığı ve hatta aramaların yapılması için mahkeme kararının dahi alındığı ortaya çıktı.
Tek sanık Yapalıal, katliamdan sonra Muğla'ya tayin edildi. Yapalıal'ın ifadesi, Muğla'da ailelerin avukatlarının olmadığı bir ortamda alındı. Yapalıal, ifadesinde canlı bomba uyarısının polislere dönük olduğunu iddia etti.
Yargılamada soruşturmanın genişletilmesini isteyen avukatların bu talebi reddedildi.
'Adalet mekanizmasını en iyi fotoğrafı'
Suruç'ta hayatını kaybedenlerin aileleri karara ilişkin açıklama yaptı. Mahkemenin kararına tepki gösterilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Görevi kötüye kullanma’ dedikleri; Suruç’a giden gençler yollarda durdurulup çantaları didik didik aranırken, ailesinin ‘IŞİD’ci’ diyerek ihbar ettiği bir canlı bombanın elini kolunu sallayarak katliam yapmasıdır. ‘Görevi kötüye kullanma’ dedikleri; bomba patladıktan sonra yaralılar taşınırken polis araçlarıyla yolu kapatarak yaralıları taşıyan araçları engellemektir. Tüm bu gerçekler ortadayken, istihbarat raporlarına, açıkça uyarılara rağmen katliamda sorumluluğu bulunan Mehmet Yapalıal’a verilen ‘ödül’ Türkiye’de adalet mekanizmasının durumu için iyi bir fotoğraftır.
Daha önce yaşanan katliamlarda da aynı tiyatroyu sergileyen yargı mekanizması, ‘göstermelik bir suçlu’ belirleyerek asıl faillerin peşine düşmemiş, ‘göstermelik suçluyu’ da cezasızlıkla ödüllendirmiştir. İşte tam da bu yüzden Türkiye’de yargıya güven yerlerde gezinmektedir, işte bu yüzden kimsenin adalet mekanizmasına saygısı kalmamıştır. Suruç Katliamı’nda yakınlarını kaybeden aileler olarak 7 bin 500 TL’lik adaleti tanımıyoruz. Bu zamana kadar verdiğimiz adalet mücadelesini daha da büyüterek yaşadığımız adaletsizliğe cevap olacağız.”