Hrant Dink Vakfı’nın düzenlediği Van ve Çevresi Toplumsal, Kültürel ve Ekonomik Tarihi başlıklı konferans kapsamında, Boğaziçi Üniversitesi doktora adayı Mehmet Polatel, ‘Hamidiye Katliamlarının Van’daki Demografik ve Sosyoekonomik Sonuçları’ başlıklı bir sunum yaptı. Polatel’le sunumu vesilesiyle konuştuk.
Tarihi kaynaklar Van ve çevresinin, Ermeni halkının şekillendiği bir alan olarak tanımlıyorlar. Günümüzdeki Van nüfusuna bakarak bu değişimin ekonomik ve kültürel sonuçları hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Tarihi kaynaklar açısından bakıldığında, Van ve çevresinde Ermeniler, Kürtlerle birlikte şehrin çoğunluğunu oluşturuyorlardı. Özellikle Tanzimat’ın ilanıyla birlikte Osmanlı devletinin merkezileştirme çabası, Van’ın da içinde yer aldığı doğu vilayetlerinde büyük değişimleri beraberinde getirdi. 1840’larda bölgede hakim yapı olan mirliklerin dağıtılması, merkezi hükümetin mirlikler yerine merkezi otoriteyi koymaya kapasitesinin yetmemesi kaotik bir yapının ortaya çıkmasına neden oldu. Birçok bölgede aşiretler bölgesel hakimiyet mücadelesine girmiş, şeyhler güçlerini artırdı. Bu süreç Van’da da benzer kaotik bir yapının ortaya çıkmasını sağladı ve 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren genel olarak köylüler bu süreçte olumsuz etkilendiler. 1860’lardan itibaren Ermeni köylüler ağa ve beylerin zulmüne, talanlarına karşı Patrikhane’ye birçok şikayette bulundu. Patrikhane’nin bu meselelerin çözümü konusunda girişimleri de sonuçsuz kaldı. 1878’de Berlin Kongresi’nde alınan reform kararıyla birlikte meselenin özü de değişmeye başladı. Berlin Kongresi’yle birlikte nüfus ve demografik dağılım merkezi hükümetin kararları içerisinde önemli yer tutmaya başladı. Bu süreçte, merkezi hükümet, Van’ın da içinde yer aldığı, Ermenilerin yoğun olduğu altı vilayette, Müslüman nüfusu artırmaya yönelik politikalar geliştirmeye başladı. Bu doğrultuda, 1889’da bir emir de gönderildi. Bu emrin yerine getirilmemesi üzerine 1894’te ikinci bir emir gönderilerek Erzurum, Van ve Hakkari bölgesine Kafkas muhacirlerin yerleştirilmesi öngörüldü. Elbette, Hamidiye Alayları’nın kurulması ve ardından yapılan 1894-1897 katliamları bölgede nüfus ve demografik yapıda değişikliğe neden oldu. Van özelinde, 10 bine yakın Ermeni göç etmek zorunda kaldı, bir o kadar Ermeni de hayatını kaybetti. Daha sonrasında soykırım, isyan, işgal süreçleri ile demografik ve sosyo-ekonomik bir yeniden şekillenme süreci gerçekleşti. Van’ın bugünkü durumunu sadece bu süreçlere bakarak anlayamayız. Fakat bu süreçlerin Van’ın dönüşümünde önemli bir rolü olduğunu söyleyebiliriz.
Kimi Kürt siyasi hareketleri, hazırladıkları haritalarla Van Gölü ve çevresini de Kürdistan olarak tanımlıyorlar. Salt bugünkü nüfus yapısına bakarak, bu tanımlamayı yapmak doğru mudur?
Haritalar kimliklerin tahayyülü açısından önemli bir işleve sahiptir. 19. yüzyıldan beri farklı grupların hak iddiasında bulundukları topraklara ait mücadelelerde haritaların ve coğrafi isimlendirmelerin önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Bu açıdan her siyasi hareketin kendi coğrafi tahayyülünü hazırladığı haritalara yansıttığını söyleyebiliriz. Bu durum tarihsel olarak Ermeni ve Kürt siyasi hareketlerinin hazırladığı haritalarda da görülebilir. Bu, yeni bir tartışma değildir. 19. yüzyılın sonundan beri entelektüel-siyasi düzeyde tartışılagelen bir konudur. Dolayısıyla, Van Gölü ve çevresi de bu nedenle farklı haritalarda farklı isimlendirmeler altında karşımıza çıkabiliyor.
Hamidiye Alaylarının giriştiği etnik temizlik, Van’ın nüfus yapısına nasıl bir etkide bulundu?
Hamidiye Alayları’nın bölgede uyguladıkları kitlesel şiddet ve Van’da uzun süre hakim olan güvensizlik ortamı, Van’da hayatı derinden etkiledi. Bu süreçte Van’da nüfus yapısını etkileyen üç husustan bahsedilebilir; cinayetler, göç ve iskân. Bu dönemde Van’dan İran ve Rusya’ya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerine Ermeni göçü söz konusu oldu. Muhacirlerin yerleştirilmesi yönünde planlar hazırlandığını ve yerel otoritelerden muhacirlerin yerleştirilebileceği alanlar ile ilgili bilgi alındığını biliyoruz. Dolayısıyla, Hamidiye döneminde, özellikle 1894-97 katliamları sonrası, Van’da nüfus yapısını etkileyen önemli gelişmeler meydana geldi. Fakat bu süreçlerin nicelik anlamında Van’daki nüfus yapısını ne ölçüde dönüştürdüğü henüz tarihçilerce tespit edilebilmiş değil. Tarihçilerin inceleyebildiği arşiv belgeleri arttıkça, konuya ilişkin bilgilerimiz de derinleşecektir.
Günümüzde İran’la yapılan ticaret, Van’da ekonomik hayatı belirleyen önemli bir faktör. Bu ticaret geçmişte nasıldı? Van’da ekonomik hayatı ne belirliyordu?
Van’ın bir sınır vilayeti olması sebebiyle İran ile ticaret tarihsel olarak Van ekonomisi açısından önemliydi. İki ülkede de kolları olan aşiretler bu ticarette önemli bir rol oynuyorlardı. Van’da üretilip Van dışında satılan ürünlere baktığımızda, Van’dan İran’a tütün ticaretinin önemli olduğunu söyleyebiliriz. Van’da sosyo-ekonomik hayat açısından küçük baş hayvan ticaretinin çok önemli bir iktisadi role sahip olduğunu söylemek gerekir. Bu hayvan ticaretine baktığımızda Van’da yetiştirilen hayvanların Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerine, özellikle Halep’e satıldığını görüyoruz. Hayvan ticaretinde Van’da yetiştirilen hayvanların yanı sıra, İran’dan Van’a getirilen hayvanların başka bölgelere satışı da önemli bir husus. Yani, hayvan ticareti açısından Van’ın önemli bir geçiş merkezi olduğunu söyleyebiliriz. Hayvancılık ve ticaretin yanı sıra tarımsal üretimin Van’da ekonomik hayatın önemli unsurlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Tahıl ekiminin yanı sıra, az sayıda keten tohumu üretilmekteydi. Ayrıca, Van Şatak bölgesinde, şal üretimi de yapılmaktaydı. Bu ürünler hem Van’da satılıyor hem de sınırlı düzeyde de olsa ihraç ediliyordu.