Lübnan’daki bir tatil köyü projesi, bulunduğu bölgenin manevi değeri nedeniyle tartışmaları da beraberinde getirdi. Başkent Beyrut’taki sahil kasabası Biblos’ta inşa edilecek lüks tesis, tam da ‘Kuş Yuvası’ olarak bilinen ve soykırımdan kaçan Ermenilere ait bir mezarlığa, okula ve yetimhanesine ev sahipliği yapan bölgede bulunuyor.
Kilikya Ermeni Katolikosluğu’na ait olan bölgede yıkım itirazlar üzerine bir sene önce durdurulmuştu, ancak sızan son belgelerde projeyle ilgili mimari detaylar dahi ortaya çıkmaya başladı. İddialara göre tatil köyünün ortaklarından arasında bir Türk de bulunuyor.
Kuş Yuvası’nı 1967’ten beri himayesi altında tutan Lübnan Antilyas’taki Kilikya Ermeni Katolikosluğu, 21 Şubat 2015’te duyurduğu bir kararla bölgenin deniz kenarındaki bölümünü, bir tatil köyü projesi için kiraya vereceğini duyurmuştu.
1990’lerden bu yana
‘Kuş Yuvası’ adıyla bilinen bölge, 1900’ların başında Danimarkalı bir misyoner yetimhanesi ve okulu bünyesindeydi ve 1915’te soykırımdan kaçan Ermenilere kucak açarak, Lübnan’ın ilk Ermeni topluluklarından birine ev sahipliği yaptı. Katolikosluk, deniz kenarındaki arsanın kullanım hakkını kiralamak için bir müteahhitle anlaştığı bildirmişti ve Lübnan’daki en eski Ermeni kiliselerinden biri olma özelliğini taşıyan neredeyse yüz yaşındaki Surp Gayane Kilisesi’nin ileride tatil köyü bünyesindeki bir SPA merkezine ya da restorana dönüştürüleceği de iddialar arasındaydı. Açıklanan projede en çok tepki çekense mezarlıktaki 33 kişiye ait kemiklerin, arazinin kuzeyindeki diğer mezarlığa taşınacağı oldu. Projeye itirazlar geldi, soruşturmalar başladı ve nihayetinde, Katolikosluk baskılar karşısında bundan yaklaşık bir sene önce inşaatın iptal edildiğini duyurdu.
Projenin tümden iptal edildiğine dair açıklama Kuş Yuvası Yetimhanesi Mütevelli Heyeti Sözcüsü Seta Khedeshian’dan gelmişti. Yetimhane sözcüsü, Katolikos Aram’ın, “Topluma konuyla ilgili daha detaylı açıklama sağlayıp daha sakin bir ortam yaratarak, meselenin daha kapsamlı ele alınması” için projeyi durdurma kararı verdiğini duyurmuştu.
Ne yazık ki bu açıklamanın üzerinde bir seneye yakın zaman geçmiş olmasına rağmen, projenin tüm detaylarının topluma aktarıldığı bir toplantı veya başka türlü bir etkinlik düzenlenmiş değil. Aksine, ‘Diplomatik Kulüp’ adlı tatil köyü projesine ait mimari detayları içeren belgeler ortaya çıktı. Proje kapsamındaki bir binanın taslak görüntüsü de mimarlık şirketinin internet sitesinde yayınlamaya başlandı. Yüklenici firmanın henüz inşaat izni alınamamış olmasına rağmen, yetimhane yönetiminin açıklamasının aksine, projeye uygun şekilde ilerlediği, Surp Gayane Kilisesi’nin sadece dış yapısı ayakta kalacak şekilde boşaltılıp dini işlevinin sonlanacağı bir noktaya gelindiği ortaya çıktı.
‘Kuş Yuvası Kolektifi’ adlı bir grup, tarihi mekanda yürütülen inşaat faaliyetlerine karşı bir kampanya yürütüyor. Bölge hem dünya genelindeki tüm Ermeniler hem de Lübnanlılar için büyük manevi öneme sahip. Ermeni Soykırımı’ndan kurtularak Lübnan’a sığınanlar için bir sığınak olan yetimhane, ülkedeki insani yardım girişimlerinin de bir temsili. Kampanyayı yürütenler için soykırımla böyle somut bir bağı olan mekanın hoş bir sosyal tesise çevrilmesi, Kuş Yuvası’nın tarihine ve mirasına yönelik büyük bir saygısızlık.
‘Diplomatik Kulüp’
‘Diplomatik Kulüp’ projesi esasında Beyrut’taki kıyı alanlarının özelleştirilmesi kapsamında yürütülen daha geniş bir çalışmanın parçası… Bir süre bakanlık da yapmış Biblos’un eski belediye başkanı Jean Louis Kordahi’yle imzalanan yüz yıllık kira kontratı, yetimhane ve okulun kapatılmasına ve kilisenin hizmetlerinin sonlanmasına giden uzun bir sürecin son aşamasıydı. Son beş sene içinde Beyrut civarındaki özel plajlara giriş ücretleri hızla yükselme eğiliminde, Kuş Yuvası’ysa bugüne kadar halka açık bir plaj olmadı. Yetimhanenin komşusu olan şehrin en bilinen kulüplerinden Eddesands Hotel ve Sağlık Merkezi ve diğer lüks sahil kulüpleri çoktan doygunluk noktasına gelmiş. Kuş Yuvası’ysa tüm bu ortamda daha da değerlenmiş.
1928’de Protestan misyoneri olan Danimarkalı hemşire Maria Jacobson tarafından kurulan yetimhane, o dönem Harput’tan kurtarılan Ermeni çocuklara ev sahipliği yapmış. 1960 yılına kadar Jacobson tarafından idare edilen Kuş Yuvası, Biblos’taki arkeolojik alanların da hemen bitişiğinde bulunuyor. Mülkün sahibi olan Danimarka Hayırsever Hıristiyan Kadınlar Derneği 1970 yılında yetimhaneyi Lübnan’daki Ermeni Kilisesi’nin himayesine bırakmış. Kuş Yuvası, yetimhanenin yanında civardaki Ermeni çocuklara eğitim hizmeti ve bunun yanında pek çok sosyal hizmet sunmuş. 2005-2007 yılları arasında Lübnan ve Suriye’deki fakir Ermeni çocukları eğiten okul, cinsel istismara uğramış, kötü muamele görmüş ya da sokaklarda yaşamak durumunda kalmış çocuklara da sosyal yardım ve eğitim götürmüş.
Kuş Yuvası’nın kuruluş aşamasında bugüne kadarki dönüşümü Ermeni Kilisesi’nin sahil kulübü projesi ortaya çıkana kadar Jacobson’un ilkelerine uygun şekilde oldu. Jacobson buranın Ermeni Soykırımı’ndan kurtulanlar için bir sığınak olması istiyordu, kendisi farklı nesillerden bu travmayı yaşamış pek çok çocukla ilgilendi. Kuş Yuvası’nın yıkılıyor olması, yaşamın ve ölümün bir arada var olduğu, Ermeni Soykırımı kurbanlarının hem anıldığı hem de yasının tutulduğu bu Lübnanlı Ermeni toplumunun elindeki önemli mekân, tatil köyü projesine karşı çıkanlar için elbette büyük bir kayıp olarak görülüyor.
Bütün bunların yanında, Kuş Yuvası’nın da içinde bulunduğu tarihi Biblos şehri, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
Kampanyayı yürüten grup Biblos Belediyesi’ne ve Lübnan Kültür Bakanlığı’na çağrıda bulunarak Kuş Yuvası’nın bir hafıza mekanına dönüştürülerek halka açılmasını istiyor. ‘The Birds’s Nest Collective’ (Kuş Yuvası Kolektifi) adlı gruba facebook ve twitter’dan ulaşmak mümkün.
Surp Gayane Kilisesi
Kilise yapısı esasında ‘çok amaçlı salon’ olarak 1921’de inşa edildi. Kuş Yuvası’nın yayınladığı mecmuanın kayıtlarına göre ilk defa 1926’da ibadet yeri olarak adlandırıldı. Lübnan kadastro kayıtlarına göre de kilise olarak geçiyor. Kuş Yuvası 1967’de Kilikya Katolikosluğu’na devredildikten sonra bina Surp Gayane Kilisesi olarak adlandırıldı. Çan kulesi de bu tarihten sonra binaya eklendi.
Kuş Yuvası Yetimhanesi
Yakın Doğu Vakfı, Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915 Ermeni Soykırımı’nda kurtulanlar için mülteci kampları kuruyordu. 1919-1922 yılları arasında yaklaşık 110 bin Ermeni yetimin Rusya, Suriye, Lübnan ve Yunanistan gibi farklı ülkelere götürüldüğü bir dönemde, yaklaşık 1400 yetim Biblos’a yerleştirildi. 1926’da Danimarka Kadın Misyoner İşçiler Örgütü’yle birlikte yetimhaneyi devralan Maria Jacobsen, 1960 yılına kadar Kuş Yuvası’nı idare etti. Yaklaşık 4 bin yetime ev sahipliği yapan Kuş Yuvası, 1967’de Kilikya Ermeni Katolikosluğu’nun himayesine verildi.