‘Taşlı Yollar’da sessizlik

‘Taşlı Yollar’ (Stony Paths) adlı filmin ‘Documentarist 9. İstanbul Belgesel Günleri’nde yapılan gösterimi için İstanbul’a gelen Arnaud Khayadjanian’la sohbet ettik.

Taşlı yollarda onu gördüğünüzde sessizliğe bürünün. Bilin ki o, kendi geçmişinin izlerini aramakta. Sessizce selamlayın onu. Sonra da usulca uzaklaşın yanından. Soran bakışlarla bakmayın sakın ona. İşi var, bulaşmayın. Belki bir ses duyuyordur tanıdık geçmişten. Duydukları ya nenesinin sesi, ya dedesinin sözleridir. Ellemeyin, bir taş alsın yolun kenarından. Taş çoktan beri taştı sizin için, onun içinse yeni bir yaşam, yeni bir dünya... Hoş geldin sevdiğim. Ara tara bütün diyarı. Bugün ne bulursan kendi geçmişinin izinden bil ki atalarının eli değmiş, alnının teri damlamış ve canlıydı bir zaman... 

Belgeseliniz için çalışmalara ne zaman başladınız?

2012’de ilk kez Türkiye’ye geldiğimde Erzincan’a gittim. Aklımda dedemin şehrini ve orada yaşayan insanları tanımak vardı. 2014’te çekimler için tekrar Türkiye’ye gelerek İstanbul’u ve Erzincan’ı ziyaret ettim. Zamanında ailemin de yaptığı gibi Erzincan’ın merkezi ile Kemah ilçesi arasındaki 40 kilometrelik yolu yürüdüm. Bu yolculuğa dört kişi çıktık. Yanımda tercüman, fotoğrafçı ve bir de ses kaydı alan biri vardı. Günde yaklaşık beş kilometre yürüyüp, ardından otele dönüyorduk. Önceki gün yürüyerek ulaştığımız noktaya ertesi gün arabayla giderek kaldığımız yerden yeniden yürümeye başlıyorduk.

Keşke açık havada uyusaydınız...

Bunu biz de düşündük; fakat bölgedeki askerler, “Eğer böyle bir konuda çalışacaksınız, geceleri otelde uyumanız sizin açınızdan daha iyi olur” diyerek bizi uyardı. “Yanlış anlamanızı istemem, Türkiye’yi eleştiren bir projem yok. Aksine amacım, zamanında ailemi kurtaran kişiler hakkında konuşmak ve insanlara gerçek hikâyeler anlatmak. Benim projem düşmanlıkla değil, insanlıkla ilgili” desem de, otelde kalmamız konusunda ısrar ettiler.

‘Taşlı Yollar’ belgeselini soykırımın 100. yıldönümü için mi hazırladınız?

Özellikle böyle bir şey planlamadım ama belgeselimi 2015’te tamamladım. Filmim ilk olarak 24 Nisan 2015’te Valence’ta 300 kişiye gösterildi. Oradaki izleyicilerin çoğu Ermeniydi ve filmde kendilerinden bir şeyler buldukları için oldukça etkilenmişlerdi.

Bu film aslında soykırım hakkında değil. Ben daha ziyade, sürgüne zorlanan Ermenilere yardım eden, onların hayatını kurtaran insanlara odaklandım. Büyük büyük annem de ölümden onlar sayesinde kurtulmuş.


STONY PATHS (TRAILER) from ARNAUD KHAYADJANIAN on Vimeo.

Bu yolculuğu yaparken neler hissettiniz?

Erzincan’a gittiğimde, muhteşem doğayı, yeşillikleri, buğday tarlalarını ve Fırat Nehri’ni gördüğümde, ilk olarak düşündüğüm, böyle güzel bir yerde öylesine bir insanlık vahşetinin nasıl yaşandığıydı. Duyduklarımı ve bildiklerimi bu dönemde hayal etmek çok zor oldu. Bunun nedeni Ermenilerin izlerinin tamamen yok edilmiş olmasıydı. O izlere ulaşmak için kazmalı ve toprağın altındaki izleri bulmalıydık.

Neden Erzincan? Orada kim yaşamıştı?

Babamın dedesi Vahan, Erzincanlıydı, annesi ise Malatyalı. Vahan, sürgün zamanında Erzincan’dan Kemah’a yürüyerek gitmiş. Yardımsever köylüler onu kendi köylerinde saklamış, sonra da gizlice Halep’e göndermiş. Büyük yayam varlıklı bir ailenin kızıymış, babası 1915’te Malatya’nın köylerinden birinin muhtarıymış. Onu da bir aile saklamış ve o şekilde kurtulmuş. Kendisini saklayan aile ona çok iyi şartlarda bakmış. Bir süre sonra büyük yayam o aileyi bırakmak zorunda kalmış ve Halep’e kaçmış. Sonrasıyla ilgili net bilgimiz yok. Yayamın adını ve soyadını bilmiyoruz. Büyük olasılıkla bunun sebebi Halep’e sahte kimlikle gitmiş olması. Dedemin babası Vahan ve ismini bilmediğimiz büyük yayam Halep’teki kampta tanışarak evlenmişler. Oradan bir kız ve bir erkek çocukları olmuş. Birlikte Marsilya’ya, oradan da Viyana’ya geçmişler.

Çekimler sırasında Erzincanlılarla orada yaşayan Ermeniler hakkında konuştunuz mu?

Doğrudan 1915 hakkında konuşmadım. Onlara fotoğraflar ve çizimler göstererek konuyu açtım. Bu konuda dikkatli davrandım, çünkü daha önce onlarla kesim hakkında konuşmaya çalışanlar başarılı olamamışlardı. Kimini konuşturabildim, kimiyse suskunluğunu korudu. İstanbul’da, tehcir emrine karşı duran, dönemin Konya Valisi Mehmet Celal Bey’in torunu Fikret Bey’le tanıştım, onunla yaptığım röportaj oldukça başarılı geçti.

Belgeselinizle başka festivallere katılacak mısınız?

Bugüne kadar 10’a yakın festivale katıldım ve filmim Mısır’ın uluslararası film festivalinde jüri özel ödülüne layık görüldü. Şimdilerde ise Temmuz ayında Ermenistan’da düzenlenecek olan ‘Altın Kayısı Uluslararası Film Festivali’ne  katılmaya hazırlanıyoruz.

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema



Yazar Hakkında