Farklı inanç grupların bayramlarını öğrenmek için ‘Kardeş Bayramlar’ kitabının yazarı Akdoğan Özkan’a birkaç soru sorduk.
Dença Silahlı
Anna Maria Dipgil
‘Kardeş Bayramlar’ kitabını neden yazmak istediniz?
Türkiye’de küçüklü büyüklü farklı topluluklar, farklı inanç grupları ilk bakışta birbirinden tamamen farklıymış gibi görünen bayramlar kutluyorlar. Ancak bu ülkedede, yüzde 98 küsurluk çoğunluğu temsil edenler kendilerine ait olmadığını düşündükleri (ama bu topraklardaki kardeşlerinin kutladığı) bayramlara, son derece yabancı. Ve bu çoğunluk komşusunun bayramını kutlamaktansa ona kendi bayramını kutlatmayı öncelik olarak alıyor. Çünkü bilmiyor. ‘Kardeş Bayramlar’ kitabını yazmaktaki temel amacım bu topraklarda birlikte yaşamış ve hala yaşamakta olan insanları birbirlerinin bayramından, o bayramların anlamı ve kültürel yansımalarından bir nebze de olsa haberdar etmekti. Bu bir ülke olarak sahip olduğumuz zenginliğimizin boyutlarını ortaya koymak da demekti.
Kitabınızın başlığını nasıl seçtiniz?
Türkiye’de Sünni veya Alevî Türkleri, Kürtleri, Zazaları, Ortodoks veya Katolik Ermenileri, Yahudileri, Ortodoks Rumları, Süryanileri ve kendisini bu topraklarda farklı etnik kimlikler ve inançlar üzerinden tanımlayan diğer tüm toplulukları kültürel açıdan ve somut olarak birbirinden ayıran en temel şey, kutladıkları farklı bayramlar, idrak ettikleri farklı özel günler gibi duruyor. Oysa bu ayrıştırıcı gibi duran bayramlara ve özel günlere baktığımda ben inanılmaz benzerlikler, ortaklıklar gördüm. Bu ülkenin tüm bireylerinin kendilerini birer “öteki” değil ‘kardeş’ olarak hissetmelerine olanak tanıyacak benzerlikler, ortaklıklardı bunlar. Ve ‘Kardeş Bayramlar’ şeklinde bir başlık koymakla artık en azından bundan sonra kardeşin bayramını gönül rahatlığıyla kardeşe emanet edebileceğimiz temennisini taşıdım aklımda ve yüreğimde.
Kitapta bahsettiğiniz bayramlardan sizce hangileri daha değişikti?
Bu coğrafyada kutlanan bayramların ve özel günlerin önemli bir kısmına ait bin küsur yıllık gelenek ve göreneklerin önemli bir kısmı bugün can çekişiyor. Bazı adetlere artık günümüzdeki inanç sahiplerinin hatıralarında bile rastlanmıyor. Maalesef bunun tek sorumlusu zaman da değil. Dolayısıyla bazı bayram adetlerini yansıtmak için Birinci Dünya Savaşı öncesindeki tanıklıklara başvurmak gerekiyordu. Bu çerçevede bana asıl “değişik” gelen, bu topraklarda doğmuş, yüzlerce yıl buradan beslenmiş, burada kökleşmiş bazı bayram ve özel günlerin bu coğrafyayı bir gün gelip terk etmesi, başka ülke ve coğrafyalarda boy verir olması, oralarda yaşatılmaya çalışılması, sonra bir gün o insanlarının torunlarınca sergilenen bir halk oyunu formatında bize misafir olması oldu. Bir zamanlar bu topraklardan giden her insanla birlikte onun etrafında örülmüş koca bir kültür de bohçasını toplayıp bir daha geri gelmemek üzere gidiyor. Asıl “değişik” ve acı olan bu! Ve bugün biliyorum ki, bu topraklara barış ve kardeşlik tam anlamıyla hakim değil. Bir gün barış gelirse, en büyük ve en “değişik” bayram o gün kutlanacak!
Bayramlarla ilgili başka bir kitap daha yazmak ister miydiniz?
Ben bu kitapta bayramların tarihsel ve günümüzdeki anlamlarının yanı sıra, gündelik yaşamdaki kültürel yansımalarına da dikkat çekmeye çalıştım. Bunu yapınca bayramlar arasındaki önemli benzerlikler ve ortaklıklar da iyice görünür hale geldi. Bir gün belki bu ortaklıklardan en az birini biraz daha ayrıntılı ve daha bilimsel esaslarla irdeleyen bir araştırma yapma fırsatım olur. Mesela, 19. yüzyılda Anadolu’yu dolaşan bazı Batılı gezginler Çorum-Mecitözü arasındaki Elvan Çelebi tekkesine yaptıkları gezilerde Hızır ve Baba İlyas menkıbeleri adı altında, içinde ejderhayla mücadelelerin de yer aldığı, Rum kökenli Ayios Yeorgios menkıbeleri dinlediklerini şaşkınlıkla yazarlar. Sonunda bu üçünün aynı kişi olabileceklerini ifade ederler. Benzer bir şey yine Rumların Haralambos isimli azizleri ile Müslümanların Hacı Bektaş isimli evliyaları için de söylenebilir. Ya da Ermenilerin Surp Sarkis yortusunda pişirdikleri pokhint ile Zazaların Hızır Orucu’nu sonlandırırken yedikleri kavut arasındaki benzerlik de şaşırtıcıdır. Bunları derinlikli araştırabilmek çok güzel olurdu.
Kitabın içinde hangi bayramlardan bahsediyorsunuz?
Kardeş Bayramlar, temelde üzerinde yaşadığımız coğrafyadaki kültürel yapının zenginliğine işaret eden (dini) bayramları ve özel günleri konu ediniyor. Bunu yaparken bayramların dini ritüellerinden çok gündelik yaşama yansımış kültürel izleri üzerinde durdum ben. Kitapta yer alan yüze yakın bayram ve özel gün arasında şunlara da rastlanıyor: Abdal Musa Anma Törenleri, Hristuğenna, İda Roja, İyd il Gadir, Roje Xizirî, Sukot, Surp Zadik , Şahro Mor Gabriyel, Şeb-i Arûs, Vartavar..