YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi...

17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının baş aktörü, bakanların onu korumak içi önüne yattıkları, devletin çeşitli kademelerinden ödüller alan Reza Zerrab’ın ABD’de tutuklanması ve 75 yılla yargılanacak olması ile Karaman’da Ensar Vakfı ve KAİMDER’e bağlı evlerde çocukların yaşadığı cinsel istismarların ortaya çıkışı arasında ne gibi bir benzerlik olabilir?

Yaşadığımız rejimde, var. Zerrab ile başlayalım. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra bilindiği gibi AKP Hükümeti tüm gücüyle bu dosyaların üzerini kapatmaya çalışmış, Gülen cemaati’ne yönelik savaş şiddetlenmiş, dosyada ismi geçen isimlerden hiçbirine kamuoyunu tatmin edecek bir ceza verilmemişti. (Dosyada çok ciddi biçimde suçlanan 4 bakan bir daha aday gösterilmedi, o kadar.) Tam tersine bu operasyonu yürüten polis ve savcıların büyük bölümü dağıtılmış, bunların bir kısmı da “Paralel devlet yapılanması/Fetullahçı Terör örgütü” adı verilen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştı. Bu dalga halen sürmekte zaten. İki televizyon ve bir gazeteye el konmasından sonra, son olarak bildiğiniz gibi Zaman gazetesine ve Cihan Haber Ajansı’na da kayyum atandı. Burada meselemiz Gülen Cemaati’nin devlet içindeki emellerini tartışmak değil. Meselemiz ucu iktidarın tepelerine uzanacak devasa bir yolsuzluk dosyasının allem edilip kallem edilip kapatılması ve tam tersine bu dosyayı soruşturanların “terör örgütü üyesi”sıfatıyla hapse atılmasıdır.

Bu, o vakitler de yazdık, doğrudan Osmanlı iktidar sistemine bir geçiş ya da dönüştü. Saray içi iktidar kavgasında gücü elinde tutan, istediğini yaptırmakta, rüşvet dosyaları kapatılmakta, bu dosyalarla uğraşanların da başına işler gelmekteydi. Genellikle savaşın iki tarafının da sütte çıkma ak kaşık olmadığının bilindiği bu savaşlarda, yine de somut olarak güme giden “adalet” olurdu. Ve zaten bunun ardından savaşı kaybeden ilgili vezir ya da bürokratın malları müsadere edilirdi.  Ve elbette genel olarak bu iktidar savaşını kaybeden vezir ya da bürokratın (ve etrafının) kellesi de giderdi.

AKP döneminde bir değişiklik varsa o da bu vezir ya da bürokratların hayatta olmalarıdır. Ancak geriye kalan her şeyin tıpatıp aynı olduğunu söylersek herhalde abartmış olmayız, şu son kayyum atama işlerini de hesaba katarsak.

Bu işler böyle kapanacak derken ABD’de bir savcı ortaya çıktı ve Reza Zerrab’ı bir ABD seyahati sırasında tutukladı. Zerrab 75 yıl hapisle yargılanacak. Savcılık Zerrab’ın banka sahtekarlığı ve kara para aklama suçlamalarıyla ilişkili olarak mal varlığına el konmasını da istedi. Yöneltilen suçlamaların arasında ABD’yi dolandırmak, İran’a yönelik yaptırımları ihlal etmek de var.

O vakitler de dosyalar okunduğunda ortaya çıkmıştı ki bu 17-25 Aralık dosyaları büyük ölçüde İran’a yönelik ambargoyu delmek için yaratılan bir sistemden çok sayıda kişinin nemalanmasına dayanıyor.

Zerrab şimdi mahkemeye çıkacak. Söyleyecekleri önemli. ABD hukuk sistemi, bir tür pazarlığa dayanan bir sistem. Yani Zerrab 75 yıldan kurtulmak için bazı ifşaatlarda bulunabilir. Bütün bu gelişmelerin Türkiye’de bazı çevrelerin canını sıktığını tahmin etmek zor değil.

Özetle büyük bir gümbürtüyle ve “üste çıkarak” kapatılan bir dosya, dünyanın başka bir yerinden ortaya çıktı. Eğer bütün bu mahkeme süreci tahmin edildiği gibi yürürse yeni bilgi ve ifşaatlara ulaşılacak, burada tıkanan süreç, dünyanın bir başka yerinde ilerleyecektir.

Karaman’a gelecek olursak...Karaman’da nöbetçi bir belletmenin Ensar Vakfı ve KAİMDER’e bağlı (Karaman Anadolu İmam Hatip Mezunları Derneği) yurtlarda çocuklara cinsel istismarda bulunduğu Birgün Gazetesi’nden Serbay Mansuroğlu’nun haberiyle ortaya çıktı. Gazeteport sitesi de ısrarla haberin üzerine gitti. Haberin ortaya çıkmasının ardından yaşadıklarımız ibret vericidir. AKP ve medyası bu meseleyi örtmek için ellerinden geleni yaparken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Bu olay bizim hizmetleriyle her zaman gurur duyduğumuz vakıfla ilişkilendirilmek istendi ki bu vakfımızda bir süre görev yapmış onun da ne kadar olduğunu vakıf çalışanları açıkladı. Bu, bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz" deyiverdi.

Sonrasında olanlar da böylesi bir meselenin nasıl sümen altı edilmek istendiğini  ortaya koymakta. Olayın artık gizlenemez hale gelişi üzerine MHP ve HDP vekillerince çocuk istismarının araştırılması için verilen önerge, salonda “yeterince” AKP’li vekil yokken oylandı ve kabul edildi. Ancak oylama Meclis Başkanvekili tarafından geçersiz sayıldı ve yeni bir oylama ile önerge bu kez reddedildi. Bu gerçekten utanç verici sahnenin ardından artık ne olduysa bu kez AKP’nin girişimiyle partiler arasında mutabakat sağlandı ve önerge kabul edildi. Buna göre artık bu konuda Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulacak.

Çocuk istismarı gibi herkesin alarma geçmesi gereken bir durumda bile iktidarın kendi vakfını korumak adına ne hallere girebildiğini görmüş olduk böylece. Ancak gerçek öyle ya da böyle bir yerden ortaya çıktı. İddianameye bakılırsa bu istismarlar 2012-2013 ve 2014’te Ensar Vakfı’na ait yatılı evde , daha sonra ise KAİMDER’e ait yatılı evde gerçekleşmiş. Biz bunları yeni öğrenebiliyoruz.

Bu iki meseleyi getirip bağlayacağım bir yer yok. Her şey ayan beyan ortada. Ama şu var ki artık gerçeklere ulaşmak daha da zor. Medya üzerindeki baskı her geçen gün artıyor. Radikal sitesinin maliyetler gerekçe gösterilerek kapatılması ve yine çok sayıda gazetecinin, köşe yazarının işsiz kalması da bu sürecin son halkası.

Ama işte gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu da var.