Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan ‘Yerel Demokrasi Sorunsalı – Büyükşehir Belediye Meclisleri Yapısı ve İşleyişi’ kitabında, belediye meclisindeki kadın-erkek eşitsizliği tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Yerel yönetimde karar mekanizmasının baş aktörü olan belediye başkanları oranları çarpıcı: Kadın:%2, erkek: %97.
Türkiye’de 81 il meclisinde toplam 20 bin 498 meclis üyesi görev yapıyor. Peki vatandaşlar bu meclis üyelerinden hangilerini tanıyor? Türkiye’de demokrasinin turnusol kâğıdı sayılabilecek alanlardan biri olan yerel yönetimler konusunda geçtiğimiz aylarda kapsamlı bir araştırma yayımlandı. Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan ‘Yerel Demokrasi Sorunsalı – Büyükşehir Belediye Meclisleri Yapısı ve İşleyişi’, 10 ilde toplam 89 meclis üyesiyle yapılan derinlemesine mülakatlar ışığında, Türkiye’deki yerel yönetimin işleyişine, yerel siyasetin kurumsal yapısına ve merkez-yerel arasındaki ilişkiye bakıyor.
Araştırmaya konu olan ve büyükşehir belediyeleri bulunan 10 il; Adana, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Konya ve Samsun’da meclis üyeleriyle yapılan mülakatlardan elde edilen bulgular, yerel yönetimlerin kurumsal işleyişiyle ilgili önemli bilgiler veriyor.
‘Yerel Demokrasi Sorunsalı’ çalışmasında belediye meclisi üyelerinin profiliyle ilgili de ayrıntılı veriler yer alıyor. İstatistiklerde kadın-erkek eşitsizliği tüm çıplaklığıyla ortada. 81 ili kapsayan verilere göre belediye erkek meclis üyesi oranı %89’a ulaşırken kadın üye oranı %10’da kalıyor. Karar mekanizmasının baş aktörü olan belediye başkanı oranları çok daha çarpıcı: Kadın:%2, erkek: %97.
Araştırma sonuçlarına göre, başkanı merkeze alan sistemde belediye meclisleri hiçbir zaman ağırlık merkezini oluşturamıyor. Partinin ve başkanın ağırlık kazandığı eğilimse daha seçim aşamasında başlıyor; önseçim sistemi çoğunlukla uygulanmıyor, meclis üyelerini başkan seçiyor. Uygulamada da meclis üyeleri karar alma mekanizmalarında yer almaktansa partinin ve başkanın kararlarının takipçisi haline geliyor. Öte yandan, Parti tüzüğü uyarınca grup kararlarına uyma zorunluluğu olduğu için, meclis üyeleri sadece parti içinde verilen karara oy vermekle yükümlü oluyor.
İlçe artık daha da zayıf
Yerel yönetimin ağırlık merkezinin meclis değil başkan olduğu bu sistemde, yerel yönetimlerin etkisi de gittikçe azalıyor. Bu sistemin ‘mini başkanlık’ olarak tanımlandığı araştırmanın sonuçlarına göre, özellikle 2012’de kabul edilen 6360 sayılı ‘Büyükşehir Yasası’yla büyükşehir modeli il düzeyinde genişletildi; böylece halihazırda demokratik yerel yönetim açısından sorunlu olan yerel yönetim modeli, kent düzeyinden il düzeyine taşındı; yani ilçenin gücü daha da zayıfladı.
Belediyelerin siyaset üretme yeri değil, hizmet yeri olarak görüldüğü bu alanda, Türkiye’de gündemin önemli bir tartışma konusu olan yerel özerklik konusunda meclis üyeleri ne düşünüyor? Esasen bu sorunun cevabı çok şaşırtıcı değil; araştırmaya konu olan 10 ilden sadece Diyarbakır’da meclis üyeleri yerel özerklik konusunda öneriler getirirken, diğer meclis üyeleri için konu ‘bölücülük, federasyon’ seviyesinde kalıyor. Fakat Diyarbakır belediye meclisinde görev yapan AKPli vekillerin de yerel özerklik yanlısı olması, bu kavramı HDPli vekiller gibi kültürel ve siyasi bir perspektiften değil, idari bir perspektiften yorumluyor olsalar dahi, araştırmanın vurguladığı bir başka önemli göstergeyi işaret ediyor: Sistemin tüm merkezi işleyişine rağmen merkezi politikalar, yerelde bazen değişebiliyor.
Yerel meselelerde merkezi aktörlerin etkin olduğu belediye meclisi işleyişinde, bunun en sarih örneklerinden biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaşanıyor. Meclis üyesi itibariyle TBMM’den sonraki en büyük meclis olan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üzerine yapılan araştırmaya göre, İstanbul’da merkezi yönetimin etkisi o kadar baskın ki, özellikle ‘mega projeler’ konusunda, merkezin karşısında büyükşehir belediye başkanının esamesi okunmuyor. Meclisin işleyiş yapısı ise şeffaflıktan hayli uzak. O kadar ki, derlemenin İstanbul ayağını yapan araştırmacılar büyükşehir belediyesinin meclisine dahi girememiş; AKP’li meclis üyeleriyse araştırmacılarla konuşmaktan kaçınmış.