Muş’un Vartinis Köyü’nde yakılarak öldürülen dokuz kişiyle ilgili davada yargılanan 3 asker ve 1 özel harekatçı hakkında beraat kararı verildi. Böylece, 90’lardaki faili meçhul cinayetlerin sembol devalarından biri haline gelen Vartinis davası kapatıldı. Dosya temyize gidiyor.
Vartinis Köyü’nde, 2 Ekim 1993’te M. Sıddık Öğüt’e ait olan evin ateşe verilmesi ve Öğüt ailesinden 9 kişinin öldürülmesiyle ilgili dava, ailenin hayatta kalan tek üyesi olan Aysel Öğüt’ün çabalarıyla 2013’te başlamıştı. Davada yargılanan sanıklar; Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Hasköy İlçe Jandarma Komutanı Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekât Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Gökyazı Jandarma Karakol Komutanı Turhan Nurdoğan hakkında 9’ar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle başlayan davanın gidişatı son iki duruşmada değişmişti. Önce sanıklar hakkındaki adli kontrol gevşetildi, ardından müebbet talep eden savcı, mütalaasını üç kere değiştirerek, yeni hiçbir delil olmaksızın Bülent Karaoğlu dışındaki sanıklar hakkında beraat talep etti.
‘Güvenlik gerekçesiyle’ Muş’tan Kırıkkale’ye nakledilen davanın karar duruşması, 1 Mart’ta görüldü. Duruşmaya Karaoğlu, Nurdoğan ve Akyıldız katılırken, sanıklardan Uz duruşmada bulunmadı.
Öğüt: ‘Ailem sanki bugün öldü’
Olaydan kurtulan ve davaya müdahillik talebi kabul edilen Aysel Öğüt, duruşmada söz alarak beraat kararına isyan etti: “Olay gündüz köy dışında oldu, gece hiçbir şey yapmayan ailemi köyü korkutmak için, en büyüğü 14 yaşındaki kardeşlerimi, sadece çocuklarını büyütmek isteyen babamı, Bülent Karaoğlu'nun emriyle yaktılar. İçimde bugün fırtınalar kopuyor. Savcı bey beraat dedi ya, benim ailem sanki bugün öldü. Ailemin hiçbir suçu yoktu, mazlumdular” dedi.
Vartinis Katliamı’yla ilgili beraat kararını Agos’a değerlendiren müdahil avukat Kadir Karaçelik de, 90’ların insan hakkı ihlalleriyle ilgili en fazla delil barındıran, en güçlü davalardan birinin ‘delil yetersizliği’ gerekçesiyle kapatılmış olmasını eleştirdi: “Onlarca köylü tanık ‘gördük’ diyor. Yanı sıra o dönem askerlik yapan birkaç kişi, sanıkların savunmasını çürütüyor. Karaoğlu’nun ‘katılmadım’ dediği operasyonla ilgili asker tanıklar, ‘operasyonda beraberdik’ diyor. Polis, jandarma, özel harekatın katıldığı kapsamlı bir operasyon, birlik komutanı sanıklar “Çevre emniyeti sağlıyorduk, çatışma vardı”diyor. Peki yaralı ya da ölü örgüt üyeleri nerede? Çatışma emaresi yok. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman olay çıkıyor.”
‘Muş Güvenlik Komutanlığı’
Karaçelik; sanıklara yaptıkları çapraz sorgularda ‘Muş Güvenlik Komutanlığı’ denilen bir birimden bahsedildiğini, jandarmanın da emniyetin de üstünde bir birim olduğu iddia edilen bu birim hakkında Valilik, Genel Kurmay Başkanlığı gibi birimlerden belge istediklerinde ‘kayıtlarda rastlanılmamıştır’ cevabını aldıklarını belirtiyor: “Varlığı resmen kabul edilmeyen bu birim, eğer iddia edildiği gibi bölgedeki operasyon kararlarının alındığı birimse, aynı bölgede yaşanmış cinayetlerle bağlantısı bulunabilir. Örneğin 1993’te Zengök Köyü’nde 5 kişinin ahırda bağlanarak yakılması olayı, Murat Nehri’nin kenarına götürülüp kurşuna dizilen köylüler, ya da Murat Köprüsü’nde gözaltına alınmış olan birkaç kişinin infaz edilmesi olayı... Söz konusu davaların hepsi zamanaşımına uğramış durumda.”
Avukat Karaçelik, davayı temyiz edeceklerini de vurguluyor: “Tek başına davanın nakli bile adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir. İç hukukta çare bulamazsak uluslararası hukuka başvuracağız."