Arşivlerden çıkan hakikat: Yapılamayan Patrik seçiminin hikâyesi

Patriklik seçimi yapılıp yapılmayacağı konusu, sekiz yıldan bu yana İstanbul Ermeni toplumunun gündemini meşgul eden bir konu. Son dönemde ise Patrik Mesrob Mutafyan’a ‘vâsi’ atanması için açılan dava, artık kangren haline dönüşmüş bu sorunu tekrar güçlü bir şekilde toplumun gündemine taşıdı. Bundan iki hafta önce İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davaya Diramayr Mari Mutafyan’ın şahsen katılarak vâsi atanmayı istemesi ve duruşmada Ateşyan’ı temsil eden avukatla Diramayr arasında geçen ilginç diyaloglar Agos’ta manşete taşınmıştı. Hemen ertesi gün Surp Pırgiç Hastanesi’ne Marmara gazetesi muhabirinin çağrılması ve Diramayr’ın vâsiliğin sadece oğlunun maddi gelirlerinin idaresi ile sınırlı kalarak Patriklik seçimi konusunun Ateşyan ve Ruhani Kurul’un inisiyatifinde olduğu yönündeki açıklamaları ile Başepiskopos Ateşyan’ın aynı gün ‘tesadüfen’ bir tedavi için hastanede olması ve kendisinin de gazeteye açıklamalar yapması, konunun hassasiyetini göstermek için yeterli gelişmeler. Bu sayımızda odaklanmak istediğimiz konu ise Ateşyan’ın “Seçim yapılmasını en çok da ben istiyorum” şeklindeki beyanı. Agos’un arşivinde yaptığımız bir tarama sekiz yıldır kördüğüme dönüşen sürecin ardındaki hakikati ortaya koyuyor. 

Hastalığı kamuoyundan gizleme çabaları

2008 yılına gelindiğinde Patrik II. Mesrob’un ‘Frondotemporal Demans’ şeklinde teşhis edilen hastalığı hareketlerinde artan durgunlukla toplumun da dikkatini çeken bir boyuta geldi.  22 Ocak 2008’de Patrik, Amerikan Hastanesi’nde bir tiroid ameliyatı geçirdi. Uygulanan ışın tedavisi uyarınca normalde 10 – 15 gün nekahet dönemi geçirmesi beklenirken bu süre hiç bitmedi. İlk olarak 11 Mart’ta Ateşyan Başkanlığındaki Ruhani Kurul tarafından Mutafyan’ın Paskalya’ya kadar dinleneceği açıklandı. Ardından 23 Mart’taki Paskalya ayininde görülen ve hiç konuşmayan Patrik II. Mesrob, Kazaz Amira salonundaki kutlama resepsiyonunda sadece tüm imanlıların paskalya bayramını kutladığını söylemekle yetindi. O dönemde herkes Mutafyan’ın bir tiroid ameliyatı geçirdiğini ve nekahet döneminde olduğunu zannediyordu. Patrik II. Mesrob’un Patriklik Asası’nı alışının 10. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen kutlama töreninde Patriğin hastalığının nasıl hızla ilerlediğine tanık olununca, 26 Mayıs Pazartesi günü Patrikhaneye bağlı tüm ruhanilerin katıldığı bir toplantı düzenlendi.

Tiroid oyalaması

O tarihlerde Surp Pırgiç Hastanesi doktorlarının sürece müdahil olması istenmiyordu, ancak tiroid ameliyatının öncesinde dahi geri dönüşü olmayan ‘frondotemporal demans’ hastalığına dair hekimlerin hazırladığı raporların olduğu biliniyor. Buna rağmen 26 Mayıs’taki toplantıda Ateşyan tarafından, Patriğin sağlık durumuna ilişkin ‘tiroid tedavisine bağlı hafıza zayıflığı’ açıklaması yapıldı. O toplantıda Ruhani Kurul da “1998 yılında cemaat delegelerinin oylarıyla seçilmiş olan Ruhani Meclis, Türkiye Ermeni Patrikliği’nin tek resmi kurulu olarak kilisemizi yakından ilgilendiren bu konuda, geçici bir düzenleme yapmayı uygun gördü” şeklindeki kararını duyurarak neredeyse tüm yetkilerin Ateşyan’a verildiğini ilan etti. Oysa 550 yıllık Patriklik geleneği uyarınca, fiili olarak Patriğe bağlı olarak çalışan Ruhani Kurul’un kendini lağvetmesi ve seçim düzenlemesi gerekiyordu.

Ateşyan tek başına

Ekim ortalarına kadar tiroid şeklindeki açıklamalarla geçiştirilmeye çalışılan Patrik II. Mesrob’un sağlık durumunun ciddiyetine ilişkin açıklama dönemin patrikhane sözcüsü Luiz Bakar’ın 4 Temmuz’da Agos’a verdiği bir beyanatta muhabirin sorusu üzerine ‘frondotemporal demans’ olarak ilk kez telaffuz ediliyor. Bir süre sonra sağlık raporu basına yansısa da o tarihten sonra ne patrikhane sözcüsü kalıyor, ne de danışma kurulu. Son olarak Kasım 2010’da Melkon Karaköse başkanlığındaki mali kurul da istifa ediyor ve Ateşyan her anlamda tek başına kalıyor. Patrik Mutafyan, 13 Ekim’de Bezciyan madağında son kez gözüküyor ve artık sağlık durumu konusunda her şey açığa çıkıyor. Ruhani Kurul’un tutarsız açıklamaları ve Hürriyet’te yer alan Patriğin beyin kanseri olduğunu iddia eden haber de hafızalarda kalanlar arasında.

Ruhani Kurul’un tartışmalı kararı

Derken Patriklik seçimi konusunu tam bir kördüğüme dönüştüren ikinci gelişme yaşanıyor. O tarihte Kevorkyan Teoloji Üniversitesi Dekanı görevini yürüten ve Ermenistan’da olan Episkopos Sahag Maşalyan’ın kaleme aldığı yazı 19 Aralık 2008’de Agos’ta yayınlanıyor. “İstanbullu bir episkopos olarak düşüncelerimi açıklamayı ve konuyu bir nebze de olsa aydınlatmayı dinsel bir yükümlülük ve borç telakki ediyorum” diyen Maşalyan şöyle devam etmiş söze: “Her şeyin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir çağda, bir toplumun bu kadar uzun süre etkin bir liderlikten mahrum kalması, geri döndürülemez kayıplara yol açabilir. Patriklik, uzun süre vekâletle yönetilebilecek ve vekillerle yeri doldurulabilecek bir makam değildir. Son dönemde vakıflarımızın yönetimiyle ilgili yeni açılımlar söz konusu, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni bir döneme giriliyor, eğitim sorunlarımız ertelenemez bir duruma gelmiş, çözüm bekliyor ve bir de son ekonomik krizin getirdiği yeni yükler... Bunlara azınlık olmanın yüklediği dil, kimlik ve kültür erozyonu sorunlarını da eklersek, hiç de iç açıcı olmayan bir tabloyla karşı karşıya kalmaktayız. Bu tablo bizi yeni bir patrik seçme zorunluluğuyla karşı karşıya getirmiş bulunuyor.”

Başepiskopos Ateşyan Başkanlığı’ndaki Ruhani Kurul’un yazıya cevabı gecikmedi. 24 Aralık 2008’de yayınlanan Ruhani Kurul kararında, Patrik Mutafyan’ın ölene kadar Patrik olacağı ve zaten görev başında olan Ruhani Kurul’un tüm sorumluğu üstlendiği belirtildi. Toplumun her kesiminden “Ruhani Kurul’un yetkisini aştığı” tepkisi yükseldi fakat Ateşyan geri adım atmadı. Maşalyan ise Kutsal Doğuş Yortusu’nu İstanbul’da karşıladı, vaazında “konuşma hakkımı kimse elimden alamaz” dese de, kısa bir süre sonra baskılar neticesinde aday olmadığını açıkladı.

‘Patriksiz Patrikhane’

27 Mart 2009 tarihli Agos’un 678. sayısında Ateşyan’ın geniş bir röportajı yer aldı. “Toplumun %80’inin umurunda değil, Patrik var mı, yok mu? Orada oturmuş mu? Oturmamış mı? Kimse bunu umursamıyor” diyen Ateşyan, ‘Mutafyan ölene kadar Patriğimizdir’ kararının alınmasında nasıl etkili olduğunu ve ‘mucizelere inanan bir toplumuz’ sözleriyle durumu gerekçelendirdi.  ‘Gerektiği zaman Atoragits (Eş Patrik) seçimini yaparız’ diyor ve bunun için zaman belirtmeyerek kendisine bağlı hareket eden Ruhani Kurul’un kararına bırakıyor. Mutafyan’ın ölümünden sonra 85. Patrik olarak anılacak ‘Atoragits’ seçiminde kendi Başkanı olduğu Ruhani Kurul değişmeyeceği gerçeği hatırlanacak olursa, Ateşyan’ın öngördüğü düzen de şu sözlerinden anlaşılıyor: “Atoragits’i seçelim, ağızlar kapansın diye yapıyoruz. Çünkü Ruhani Kurul var, Patrik Vekili var, din adamları görevlerini yapıyor. Devletle ve büyükelçilerle de irtibat içindeyiz. Aksayan bir şey yok. İşler tıkır tıkır yürüyor.”

Ve seçim kararı

2009 yılı boyunca cemaatin kazanı fokur fokur kaynarken, Kasım ayında seçime yönelik önemli gelişmeler yaşandı. Önce merhum Başepiskopos Şahan Sıvacıyan, 3 Kasım’da Eçmiadzin’deki Yüksek Kilise Şurası’nda konuyla ilgilenen Katolikos II. Karekin’i bilgilendirdi ve Patrik Seçimi için hazırlıkların başlatıldığını söyledi. 6 Kasım 2009’da ise Melkon Karaköse, Dikran Gülmezgil ve Bedros Şirinoğlu ile birlikte Ruhani Kurul Başkanı Başepiskopos Aram Ateşyan, Başbakan Erdoğan’ı Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde ziyaret etti. Mutafyan’ın sağlık durumuna ilişkin bilgileri paylaşan Ateşyan, bu buluşmada toplumun beklentileri doğrultusunda Eş Patrik seçimi için başvuru yapacaklarını dile getirdi.  Ruhani Kurul 13 Kasım 2009’da Eş Patrik seçimi yapılması kararı aldı. Bu karar, 20 gün boyunca kamuoyundan saklı tutulurken, 3 Aralık 2009’da Ateşyan, merhum Başepiskopos Şahan Sıvacıyan ve Kıdemli Peder Krikor Damatyan Valiliğe giderek Eş Patrik seçimi için başvuru yaptı. 9 Aralık’ta seçimin yapılması için bir araya gelen Müteşebbis Heyet’in varlığından sonradan haberdar olduğu bu dilekçe de süreci tıkayan bir unsur oldu. 14 Ocak 2010’da Müteşebbis Heyet ‘Patrik Seçimi’ yapılması için dilekçe verdi. Tüm görüşmelere rağmen Ateşyan verdiği dilekçeyi geri çekmeyi kabul etmedi ve uzlaşma önerilerini de reddetti.

Patrik, Eş Patrik derken…

30 Nisan 2010 tarihli Agos’ta dönemin en kıdemli ruhanisi olarak Patrikliğe vekâlet eden Başepiskopos Şahan Sıvacıyan, doğrudan Patriklik seçimi yapılması gerektiğini Agos’a beyan etti. Eş Patriklik müessesesinin mevzuatta olmadığı için devlet nezdinde, problemler yaşanacağı yönündeki endişeleri paylaşan Sıvacıyan, Patriklik tarihinde çok az sayıda Patriğin ömrünü Patrik olarak tamamladığı bilgisini paylaştı. 2010 yılının ilk yarısı Patrik mi Eş Patrik mi tartışmalarıyla geçirildikten sonra 29 Haziran 2010’da herkesin malumu olan cevap Valilik kanalıyla Patrikhane’ye tebliğ edildi. ‘Patrik Genel Vekili’ seçilmesinin uygun olduğu belirtilen yazıya Ruhani Kurul itiraz etmedi ve 24 saat bile geçmesini beklemeden Kilise Genel Meclisi’nin toplanması çağrısını yaptı. 1 Temmuz’da toplanan Genel Meclis, yangından mal kaçırırcasına bir seçim yaparak, Başepiskopos Ateşyan’ı ‘Patrik Genel Vekili’ seçti. İstanbul Valiliği’nden gelen yazıda kisve giyme hakkının II. Mesrob’dan alınıp seçilen Patrik Genel Vekili’ne devredilmesi kararı Ruhani Kurul’a bırakılmıştı. Ruhani Kurul, kisve hakkı için gereken başvuruyu yapmakta tereddüt etmedi. Bir süre sonra ‘asa’ taşıması için de başvuru yapıldı ve Ateşyan’ın dışarıdan bakıldığında bir Patrik’ten eksik yanı kalmadı. Patriklik Asası’nın takdimine ilişkin kadim bir kilise geleneği daha aynı Ruhani Kurul tarafından çiğnenmiş oldu. 550 yıllık teamüller ayaklar atlına alınırken, 16 Temmuz’daki Agos’ta konuya ilişkin yorum yapan Başepiskopos Karekin Bekçiyan, “Bir gün toplum unutsa da Allah affetmez, 548 yıllı Patriklik tarihinde örneği görülmedi” yorumunda bulundu.

Kaale alınmayan 6 bin imza

O günlerde dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve AB Bakanı Egemen Bağış, Patrikhane’yi ziyaret eden devlet adamları oldu. Ateşyan ise teşekkür ziyareti için Ankara’ya gitti ve Diyanet İşleri Bakanıyla görüştü, o tarihte ilk kez Patriklik kisvesiyle görüntülendi.

Müteşebbis Heyet de boş durmadı ve mücadelesini sürdürdü. 9 Temmuz 2010’da dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay’la görüşen heyet, Bakanı gelişmelerin arka planına ilişkin bilgilendirince Atalay “Biz o sorun halloldu zannediyorduk, ancak öyle değilmiş” dedi. Aynı günlerde (2 Ağustos) Ruhani Kurul da bir açıklama yaparak ‘Patrik Genel Vekili’ seçilmesinin yönetimsel sorunların giderilmesi için ara bir çözüm olduğunu ifade etti. Aynı yazıda çözümsüzlüğün sorumlusu olarak Müteşebbis Heyeti suçlamak da ihmal edilmedi. 6 yıldan bu yana ise o ‘ara çözümle’ Patrikhane yönetimine devam ediliyor.

Katolikos da seçim dedi, ancak…

Müteşebbis Heyet seçim yapılması için çalışmalarını iki ayrı dava açarak sürdürdü. Eylül 2010’da yaşanan bu gelişmeleri ‘Patriğimizi Seçmek İstiyoruz’ inisiyatifinin oluşturulması ve 6 bin imzanın toplanması takip etti. İnisiyatifin önde gelenleri Ateşyan’dan randevu talebi için Akhtamar’daki ilk ayinin yapılmasını beklediler. Ateşyan ise bu talebe ‘6 bin değil 60 bin imza da toplansa da sonucun değişmeyeceği’ ifadesiyle karşılık verdi. 3 Aralık 2010’da Patriğimizi Seçmek İstiyoruz inisiyatifinin basın toplantısı da ilginç bir fotoğrafı hafızalarda bıraktı.  Bugün AK Parti Milletvekili olan Markar Esayan ve HDP Milletvekili olan Garo Paylan, ulusal basının da takip ettiği toplantıda yan yana Ermeni toplumunun seçim hakkının elinden alınmasına isyan etti. Tüm Ermeniler Katolikosu Karekin II de Patrik seçimi yapılması gerektiğini söyledi fakat hiçbir şey değişmedi.

Son olarak “Seçim kararını sadece Ruhani Kurul verebilir” diyen Ateşyan, 26 Haziran 2015’te Valiliğe giderek ‘Patriklik Seçimi’ yapılması için dilekçe verdi. Ancak kimse o dilekçenin içeriğinden haberdar olamadı, akıbetinden de…

Bu kadim makam sekiz yıldır belirsizlik içerisinden yaratılan  fiili durum sonucu Patrik Genel Vekili ile idare ediliyor. Patrikhane için toplumun %80’nin Ateşyan’ın öngördüğü gibi Patrik var mı yok mu umrunda olup olmadığı sorusunun yanıtı ise geleceği belirleyecek.

Kategoriler

Toplum Kilise



Yazar Hakkında