Avrupa Birliği (AB) fonlarının desteğiyle hazırlanan ‘Sosyal Medya ve Azınlıklar Projesi’, 15 aylık çalışmanın ardından, 14 Ocak Perşembe günü düzenlenen bir atölyeyle son buldu.
'Sosyal Medya ve Azınlıklar' proje ekibi, bugün Ankara'ya giderek Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır'ın katılımıyla bir durum değerlendirmesi toplantısı yapacak.
Projenin geçen perşembe günkü ‘Dinî Kurumlar, Temsilcileri ve Sosyal Medya Deneyimleri’ başlıklı kapanış atölyesinde; Rum, Ermeni, Latin Katolik, Ezidi, Alevi, Arap Hıristiyan ve Süryani olmak üzere birçok dinî toplumun temsilcisi, sosyal medyayı nasıl kullandıklarına dair sunumlar yaptı.
Atölyenin açılış konuşmasını, proje yürütücüsü Laki Vingas yaptı. Vingas, proje boyunca yaptıkları faaliyetleri özetledikten sonra sözü, Porf. Dr. Erkan Saka’ya bıraktı. Saka da proje boyunca yürütülen çalışmalara genel olarak kısaca değindi. Atölye çalışmasında moderatörlük görevini üstlenen, projenin danışma kurulu üyesi Rita Ender’in konuşmacıları kısaca tanıtmasının ardından dinî toplum temsilcileri tek tek söz aldı.
‘Şengal twitter’dan duyuldu’
Ezidi Federasyonu Temsilcisi Dr. Leyla Ferman, yaptığı konuşmada, IŞİD terör örgütünün Ezidilere uyguladığı şiddetin sosyal medya üzerinden duyulduğunu, bu yüzden sosyal medyanın günümüz için çok önemli olduğunu belirtti: “Şengal’de yaşanan katliamlar ve ölüm haberleri sosyal medya sayesinde, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada duyulmaya başlandı. Bu durum, sosyal medyanın günümüzde bizim için ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Şengal’de yaşananları, oradaki Ezidi gençler sosyal paylaşım sitelerine yazarak duyurmaya çalıştılar.”
Daha sonra Süryanilerin sosyal medyayı nasıl kullandığına dair Süryani Kadim Kilisesi’nden Peder Fetros Gülce kısa bir sunum yaptı. Gülce de sunumunda Süryanilerin sosyal medyayı daha çok toplum içi haberleşme, düğün, cenaze ve vaftiz haberleri için kullandığını vurguladı.
Dinî cemaat temsilcilerinin sunumlarının ardından atölye son buldu.
Proje Koordinatörü Cemre Baytok: ‘Toplumsal ilişkileri gündemde tutmaya çalıştık’
14 Ocak’taki kapanış atölyesiyle son bulan Sosyal Medya ve Azınlıklar Projesi hem hazırladığı raporlar hem de düzenlediği panellerle başarılı işlere imza attı. Projenin gerekliliğini ve 15 ayda yapılanları, proje koordinatörü Cemre Baytok, Agos’a değerlendirdi: “Sosyal Medya ve Azınlıklar Projesi, Türkiye’de yaşayan farklı inançlardan azınlıkların sosyal medya ile ilişkisini araştırma hedefiyle yola çıkmıştı. ‘Azınlıklar sosyal medyada nasıl var oluyorlar? Ne gibi paylaşımlar yapıyorlar? Aktif kullanıcı oluyorlar mı? Sosyal medyayı ne amaçla kullanıyorlar?’ gibi sorular çerçevesinde hareket ettik. Günümüzün önemli bir fenomeni olan sosyal medya, Türkiye’de çok kullanılan bir mecra olarak, azınlık vatandaşları için nasıl bir yer teşkil ediyor, kendi cemaatleri ve toplumun geneliyle ilişkileri nasıl etkiliyor, bu soruları sorduk.
% 19 özgürce paylaşıyor
“Bunun için ilk olarak KONDA ile birlikte sadece azınlıkların katılımıyla 746 geçerli form elde ettiğimiz kapsamlı bir anket yaptık. Anketin sonucu özetle bize, azınlıkların sosyal medyayı sık kullandıklarını, ancak etkin ve aktif bir kullanım için önlerinde çeşitli engeller olduğunu gösterdi. Anketi dolduranların sadece %19’u özgürce paylaşım yaptığını belirtti. Eş zamanlı olarak, Yunanistan’da, proje ortağımız ELIAMEP, Hristiyan olmayan azınlıklarla benzer sorular üzerinden ve derinlemesine görüşmelere dayanan bir çalışma yürüttü. İki araştırmanın sonucunda da bu alanda daha önce kaydedilmemiş, içinde demografinin de olduğu, başka çalışmalara da fikir oluşturabilecek veriler elde ettik.
Yasal güvence gerekiyor
Projede İstanbul, İzmir, Gökçeada ve Antakya’da toplam sekiz tane atölye yapıldığını söyleyen Baytok, sözlerine şöyle devam etti: “Bu atölyelerde farklı cemaatlerin katılımı sağlanarak sosyal medya tartışmaları yürütüldü, Bilgi Üniversitesi’nden Erkan Saka tarafından etkin kullanım üzerine eğitimler verildi. Aynı zamanda, Reysi Kamhi, çocuklarla resim ve sosyal medya atölyeleri yürüttü. Projenin diğer ortağı Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi’nden Ulaş Karan, sosyal medyada mevzuatı ve eksiklikleri tespit etmek üzere Türkiye ve AB üyesi ülkeleri karşılaştırmalı ele aldığı kapsamlı bir rapor hazırladı. Bu raporun öne çıkardığı en büyük tespit, ifade özgürlüğünün korunması ve farklılıkların tanınmasının yasal düzenlemeler ile güvence altına alınmasının gerekliliğiydi. 15 ay süren bu projede, hem güncel sosyal medya, ifade özgürlüğü ve nefret söylemi tartışmalarına azınlıklar cephesinden bir katkıda bulunmaya hem de azınlık cemaatleri içerisinde sivil toplum, sosyal medya ve toplumsal ilişkiler konularını gündemde tutmaya çalıştık.”