Kayseri Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’ndeki tarihi ayin, yalnızca Yozgat’ta değil, başka şehirlerde de sığınmacı Ermeni ailelerin bulunduğunu ortaya çıkardı.
Kayseri Surp Krikor Lusavoriç
Kilisesi, 12 Ocak Salı günü, Yozgat’ta hayata tutunmaya çalışan
72 Ermeni için düzenlenen Dzınunt (Kutsal Doğuş Yortusu) ayinine
ev sahipliği yaptı. Genç bir çiftin Aralık ayında dinî nikâh
için İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne başvurmasıyla, yaşamlarını
Yozgat’ta sürdüren Ermeni sığınmacılardan haberdar olunmuştu.
Ardından, milletvekili Selina Doğan ve Peder Dırtad Uzunyan’ın
da içinde bulunduğu bir heyet Yozgat’a gidip ailelerle görüştü.
Agos’un sayfalarına da yansıyan bu gelişmelerin ardından
Patrikhane şemsiyesi altında bir komisyon oluşturuldu ve ailelere
yardımcı olmak için girişimler başlatıldı. Bir aydır devam
eden bu sürecin sonucu olan ayin, sığınmacı ailelerin, içinde
bulundukları psikolojiden biraz olsun uzaklaşarak, hep birlikte
bayram atmosferi yaşamasını sağladı. Yozgat’a en yakın faal
kilise olması nedeniyle Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nde
yapılan ayin için İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin
organizasyonuyla üç peder ve tıbirlerden oluşan heyet, Kayseri’ye
gönderildi. Kayseri Emniyeti’nin kilise çevresinde aldığı
yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekti.
Biz de bu tarihi güne, Agos’un fotoğrafçısı Berge Arabian’la birlikte tanıklık etme şansı bulduk.
Sürpriz misafirler
Kayseri’deki buluşma, yalnızca Yozgat’ta değil, başka şehirlerde de çok sayıda Ermeni ailenin var bulunduğunu ortaya çıkardı. Ayin başladığında, Yozgat’tan gelecek olan kafile henüz kiliseye ulaşmamışken, kilisede, kimsenin tanımadığı bir aile vardı. Eşi, iki kızı ve oğluyla, kiliseye en güzel kıyafetleri içinde gelen Sarkis Muşluyan, ailesiyle birlikte Türkiye’ye sığınmış. İki yıldır yaşamlarını Kayseri’de sürdürdüklerini öğrendiğim ailenin hikâyesi de dikkat çekici. Beş yıl önce Bağdat’ta artık kendileri için yaşam şansı olmadığına karar verdiklerinde ilk durakları Suriye olmuş; orada da barınamayınca Türkiye’ye gelmişler. Kırşehir’de bildiği iki aile olduğunu söyleyen Muşluyan şunları söyledi: “Ailemin kökleri Kayseri’ye dayanıyor. 1915’te Irak’a sürüklenmişler. Bizim burada olmamız ise tamamen tesadüf. Eşimin bütün ailesi Amerika’da, onların yanına gidebilmek için gün sayıyoruz. Bu ayinden Facebook’ta Kayseri Kilisesi’nin sayfasını takip etmem sayesinde haberdar oldum. Yıllardır böyle bir bayram kutlaması yaşamamıştık. Bizim için büyük moral oldu.”
Yozgat’tan gelen grupta da sürpriz konuklar vardı. Ayinden haberdar olup Yozgat’a giderek gruba katılan Aram Mıgırdiçyan, Amasya’dan gelmişti. İki yıldan fazla süredir Türkiye’de olan Mıgırdiçyan, Amasya’da dört Ermeni ailenin bulunduğunu söyledi. Mıgırdiçyan’ın hikâyesi de tanıdık: Ailesi Diyarbakır kökenli, 1915’te Irak Türkiye sınırındaki Zaho, oradan 1974’te Bağdat, ve şimdi Amasya… Mıgırdiçyan, Kanada’ya gidebilmek için her kapıyı çalmış. Şimdi son umudu, Patrikhane’nin girişimleriyle sürecin hızlanması.
‘Bu ayinle yeniden doğduk’
Kayseri Kilisesi’nde belki de elli yıldır din görevlisi yok ve kilisenin açıldığı Aziz Krikor Lusavoriç günü dışında nadir olarak ayin düzenleniyor. Dzınunt ayini düzenlendiğini hatırlayan ise kimse yok. Peder Şahen Ohanyan’ın sunduğu Badarak ayininde, İstanbul’dan gelen tıbirlere Yozgat’tan gelen Ermeniler de katıldı. Peder Dırtad Uzunyan, vaazında, barış için dua ettiklerini, Yozgat’taki ailelere yardımcı olmak, istedikleri yerlere en yakın zamanda gitmelerini sağlamak için çeşitli kademedeki devlet görevlileriyle görüştüklerini ve büyük destek gördüklerini belirtti. Ayinin bitiminde, kilisenin yönetim kurulu, Kayseri’ye özel pideler ikram etti. İstanbul’dan gelen yardımları ailelere dağıtan ve heyetle aileler arasında iletişimi sağlayan Mıgırdiç Maraşlıyan, son bir ayda hayatlarında çok olumlu değişiklikler olduğunu söyledi: “Yozgat’a gelip bizi ziyaret eden heyet, kendimizi biraz daha iyi hissetmemizi sağladı. Bizimle çok yakından ilgilenen insanlar var artık. Amerika’da annem ve babam var; ilk tercihimiz onların yanına gitmek. Fakat, olmazsa daha fazla denemeyeceğiz. Kanada olursa oraya gidebiliriz. Bir buçuk yıldır Yozgat’tayız. Çocuklarımız okul çağına geldi. Bir an önce hayatımızı düzene sokmak istiyoruz.” Kilisede ilahileri söyleyenler arasında olan eşi de benzer duygular yaşadığını söyledi: “Bugün âdeta yeniden doğduk, bizim için çok mutlu bir gün. Bir buçuk yıldır kilise yüzü görmemiştik. Umutlarımız tazelendi”.
Kamparosyan: ‘Bu, karşılaştığım dördüncü göçmen grubu’
Patrikhane’de oluşturulan komisyonda yer alan Kalfayan Vakfı Başkanı Diana Kamparosyan, umutlu olduğunu belirtti: “Patrikhane’de böyle bir komisyon oluşturulması kararlaştırıldığında, orada olmam kaçınılmazdı. Bu, benim karşılaştığım dördüncü göçmen grubu. İlk olarak 1967’de Varto, Bitlis ve Silopi’ye kadar olan bölgedeki aileler İstanbul’a gelmişti. Sonrasında, 70’lerin sonunda Irak-Zaho’dan gelenler oldu. Daha sonra, İran’daki İslam devrimi nedeniyle ülkeden ayrılmak zorunda kalan Ermeni aydınlar geldi. Cemaatimiz ve kurularımız her seferinde elinden geleni yaptı, mağduriyetler bir derece olsun giderilmeye çalışıldı. Şimdi de, varlığından bir ay önce haberdar olduğumuz bu Iraklı aileler... Aralarında sağlık sorunları olanlar var. Yıllardır eğitimden mahrum kalan çocuklar da var. Onları İstanbul’a götürebiliriz fakat bu doğru bir yöntem gibi görünmüyor. Hepsi Birleşmiş Milletler statüsünde olan sığınmacılar; elde ettikleri hakların kaybolmaması gerekiyor. Yozgat’ta güvenli bir şekilde yaşıyorlar, ihtiyaçları tespit edip bazı yardımlar yapıyoruz. Yapacağımız en doğru şey, gitmek istedikleri yerlere bir an önce ulaşmalarını sağlamak. Bu konuda çok umutluyum. Yakın bir zamanda Kanada’nın bu ailelerin büyük kısmını kabul edeceğini düşünüyorum. Avustralya ve Amerika’da birinci derece akrabaları olduğundan, bu ülkelere gitmek isteyen aileler de var. Onların da hedeflerine ulaşması için elimizden geleni yapıyoruz.”
Zadik Toker: ‘Tarihi bir gün yaşadık’
Kayseri Surp Krikor Lusavoriç Vakfı Başkanı Zadik Toker, ayinin ardından şunları söylei: “Belki elli yıldır burada bir bayram ayini düzenlenmemişti. Gerçekten tarihi bir gün yaşadık. Yozgat’ta hayata tutunmaya çalışan kardeşlerimiz için düzenlenen Dzınunt ayinine kilisemizin ev sahipliği yapmasından büyük mutluluk duydum. Umarım varmak istedikleri yerlere bir an önce ulaşırlar. Göç etmek zorunda kalmış bu kardeşlerimizle birlikte atalarımızın ruhunu da şad ettik. Bu vesileyle onların Yozgat’tan gelmesini sağlayan Bakırköy Belediyesi’ne teşekkür etmek istiyorum. Belediye Başkan Yardımcısı Nurhan Çetinkaya’nın girişimleriyle ailelere kumanya da dağıtıldı.
Yozgat’ta dondurulmuş hayatlar
Yozgat’taki 72 Ermeni arasında 16 çocuk bulunuyor. İleride en büyük zorluğu çekecek olanlar belki de onlar. Yaşları 16 ile 20 arasında değişen gençlerin sayısı da az değil. Hiçbiri eğitimlerine devam edemiyor. Birinci sınıfta okuldan ayrılmış olan, 11 yaşındaki Maryam, onlardan sadece biri, kaybettiği dört yılı geri kazanmak kolay olmayacak. Grubun en yaşlı üyesi Yerçanig Kovmoyan ise yaşının getirdiği çeşitli rahatsızlıklarla mücadele ediyor. Ailesi ve çocuklarıyla birlikte iki yıldır Yozgat’ta yaşayan Kovmoyan, ABD’ye yaptıkları iltica başvurusuna verilecek yanıtı bekliyor. Yozgat’a ilk gelen Sarkis Kalustyan ve ailesi de dört yıldır Türkiye’de. Kalustyan, ailesini bir arada tutmayı başarmış; metanetini koruyarak, hedeflerine varacakları günü bekliyor. Ailenin gençleri ise duygusal. Sığınmacıların hepsi Türkçe öğrenmiş, Kalustyan’ın kızı ve oğlu ise Türkçeyi en iyi konuşanlardan. Oğlu medikal malzemeler satan bir dükkânda çalışıyor, kızı ise eczanede. Kızı Bağdat’ta daha önceden tanıştığı arkadaşıyla bir yıl önce nişanlanmış. Amerika’ya kabul edilmiş olan ve ailesiyle iki yıldır orada yaşayan delikanlı, nişanlısını ziyaret etmek için bir hafta önce Yozgat’a gelmiş. Ayin için o da kilisedeydi. Sohbet etmek üzere yanlarına yaklaştığımda ilk olarak nereye gitmek istediklerini sordum; hepsinin ortak yanıtı “Neresi olursa olsun, fark etmez, artık bir an önce hayatımıza devam etmek istiyoruz” şeklinde oldu. Kanada’nın en mantıklı hedef olarak göründüğünü, yakın zamanda birçoklarının oraya kabul edilmesi ihtimalinin yüksek olduğunu söylediğimde, genç kız gözyaşlarını tutamadı: “Kiliseye geldiğimiz andan itibaren dualarım hep bunun içindi. Bir hafta önce İstanbul’a gittik, Kanada için Peder Dırtad’a tüm evraklarımızı teslim ettik. Umarım söyledikleriniz gerçek olur, başvurumuz bir an önce değerlendirilir. Dördüncü yılımıza girdik. Artık beklemek çok zor. Bir yıldır nişanlıyız, nişanlım Amerika’da yaşıyor, Amerika’da akrabalarımız da var ama Kanada’ya kabul edilmemiz hayatlarımızı birleştirmemize engel olmayacaktır. Artık beklemek istemiyoruz, yaşamamıza devam etmek istiyoruz.”