Polis işkencesinde hayatını kaybeden gazeteci Metin Göktepe, ölümünün 20. yılında mezarı başında anıldı.
Bugün, 1996’da taklip etmek için gittiği haberde polislerce dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe’nin yıldönümü.
Evrensel muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde, Ümraniye E Tipi Cezaevinde yaşamını yitiren Orhan Özen ile Rıza Boybaş’ın cenaze törenini izlemek için gittiği Alibeyköy’de polisler tarafından gözaltına alınmış ve götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda dövülerek öldürülmüştü.
Evrensel’de yer alan habere göre, Metin Göktepe’nin ailesi, dostları ve meslektaşları Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığındaki mezarı başında bir anma düzenledi.
Göktepe cinayeti
Metin Göktepe 8 Ocak 1996’da Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek için Alibeyköy’e gitti. Ancak, basın kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Yüzlerce insanla birlikte gözaltına alındı ve Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürüldü. Burada polislerin şiddetine maruz kaldı, öldürüldü.
Metin Göktepe’nin duvardan düştüğü iddia edildi. İstanbul’dan Aydın’a ve “güvenlik” gerekçesiyle Afyon’a taşınan Göktepe Davası, 28 Eylül 2000’de beş polis memuruna “kastı aşan insan öldürmek” ve “faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek” suçlarından verilen yedişer yıl altışar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti. Bir polis memuru ise Yargıtay’ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı.
Mahkum polislerin cezalarının tamamlamalarına 19 Aralık 2000’de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası engel oldu.
Metin Göktepe’nin anısına, 1998 yılından bu yana, doğum günü olan 10 Nisan’da “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri” veriliyor.
CİHAN Haber Ajansı’na, kardeşi Göktepe’nin ölümünün 20. yılında, Göktepe cinayeti sonrası sembolleşen Fadime Göktepe ve ağabeyi İbrahim Göktepe konuştu.
Fadime Göktepe’nin ağzından Metin Göktepe’nin öldürüldüğü gün:
“Metin, o gün ‘ben cenazeye gideceğim’ dedi. Ben de ‘Metin kendine biraz mukayyet ol’ dedim. ‘Ağabeyim de gelecek. Anne, herkes ana kuzusu değil mi?’ dedi, Kahvaltısını yapıp çıkıp gitti.
İşte her gün saat 10.00’da bana telefon edip ‘anne yemeğim hazır mı?’ diye sorardı. Ama o gün aramadı. Küçük kardeşi Aziz yanımdaydı. Metin gelecek mi diye sürekli balkona çıkıyordum. Sabaha karşı biri bana telefon edip ‘Metin evde mi?’ diye sordu. Yok dedim, hemen kapattılar. Komşumuzu görüp Metin’i sordum, görmediğini söyledi. Küçük oğlum ekmek alıp geldiğinde ‘Ağabeyimi vurmuşlar, Cerrahpaşa’da hastanedeymiş’ dedi. O anda kapıyı bulup dışarı çıkamadım. Balkonda atlayacaktım beni tuttular.”
“Kime işkence yapılsa gözümün önüne Metin geliyor”
Oğlunun çok hareketli olduğunu söyleyen anne Göktepe, “Sürekli telefon gelirdi, gece de olsa habere giderdi. Oğlumun cenazesini bana göstermediler. Mezara konulduğunda baktım oğlum gülüyordu. Girmek istedim, beni çektiler. Kime işkence yapıyorlarsa gözümün önüne Metin geliyor. Kafasındaki yaranın olduğu fotoğrafı gördüm, aklım gitti. Fotoğraflarına baktığımda sanki benimle konuşuyor, ‘benden bir şey mi istiyor? diye aklımdan geçiyor. Türkiye’de adalet var mı? İnsan hakları var mı? Devlet var mı? Türkiye çok sahipsiz.” şeklinde konuştu.
“20 yıl sonra aynı”
İbrahim Göktepe, aradan geçen yılda gazetecilere yönelik tehdidin hala son bulmadığını şöyle anlattı:
“Kamuoyunda sahiplenme olunca kabul etmek zorunda kaldı devlet. Ve ilk defa Türkiye’de polis yargılanıyordu. Bu kamuoyunu sevindirmişti. İstedikleri gibi gazeteci alıp dövemeyeceklerdi artık. Umut olmuştu. Ama 20 yıl sonra bakıyorsunuz bugün yine gazeteciler görevi başında coplanıyor, biber gazı atılıyor, tutuklanıyor, tehdit ediliyor, kafasına silah dayanıyor. Bu Diyarbakır’da yaşandı gördük. Gazeteciler, yaptıkları haberlerden dolayı cezaevlerine atılıyor. 20 yıl önceye göre ülke daha geriye gitti. Polis, istediği gibi gazeteci dövemeyecek, faili meçhuller olmayacak diye sevinirken, umutlanırken, bakıyoruz daha kötü şeyler yaşanmaya başlıyor." diye konuştu.