Mithat Sancar: Nusaybin’e Dersim gibi ‘tedip’ operasyonu yapılıyor

13 Kasım’dan beri sokağa çıkma yasağı olan Nusaybin’de şimdiye kadar sekiz kişi öldürüldü. HDP Mardin milletvekili Mithat Sancar, Nusaybin’in HDP’ye yüksek oranda oy vermesi ve özyönetim talebi nedeniyle 38 Dersim’de yapıldığı gibi ‘tedip’ operasyonu yapıldığını söylüyor.

“Kapı önünde bizleri vurarak terörist ilan ettiler. Öldürdükten sonra da cenazemizi defnetmemize bile izin vermiyorlar. Kardeşliği bozdular." Bu sözler Nusaybin’de Çarşamba günü (25 Kasım) 13 gündür uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında vurulan ve şu anda cenazesi Mardin Devlet Hastanesi morgunda bekletilen Nurhan Kaplan'ın annesi Zekiye Kaplan’a ait. Mardin’in Nusaybin ilçesinin üç mahallesinde 13 gündür devam eden sokağa çıkma yasağında yaşananları, HDP Mardin milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar da doğruluyor. Telefonla ulaştığımız Sancar, “Mardin’deki hastanelerin morgunda bekletilen üç cenaze var. Bir cenaze Diyarbakır’a adli tıbba gönderildi. Bir cenaze de Kızıltepe’de. Yetkililer ailelerle görüşmüş, beraber sessizce gömelim demişler. Ama aileler cenazemizi kaçırırcasına gömmek istemiyoruz, kendi geleneklerimiz ve inancımıza göre gömmek istiyoruz diye reddettiler” diye anlatıyor. 

Nusaybin’de 13 günlük sokağa çıkma yasağının bilançosu, sekiz ölüm: Selamet Yeşilmen (44), Hasan Dal (45),  Musur Aslan (19),  Emin Öz (62), Muhammed Altunkaynak (19), Nurhan Kaplan (45), Şerif Alpar (55) ve Sedat Güngör (22).

Bebek kuvezde, anne gidemiyor

Cenazeler dışında çocukların, hamile ve doğum yapan kadınların zor durumda olduğunu söylüyor Sancar: “Bugün gelen bir telefon. Bir anne doğum yaptıktan sonra bebeği Mardin’de bir hastanede kuveze koymuşlar. Çocuk 21 gündür orada, ama anne buraya gelince bir daha çıkamamış. Doktor acilen çağırıyor ama anne mahalleden çıkamıyor ki gitsin. Kaymakama ilettim, halledilmiştir umarım.” Bunun gibi insani birçok sorunun yaşandığının da altını çiziyor.

Bilgi alamıyoruz

Mithat Sancar, Nusaybin’de süren sokağa çıkma yasağını durdurmak ve durumun ciddiyetine dikkat çekmek için HDP’li Gülser Yıldırım, Erol Dora ve Ala Atalan’la birlikte başlattıkları açlık grevini polisin saldırısında yaralanınca yarıda bırakmak zorunda kaldı. Diğer vekiller açlık grevine devam ediyor. Hepsi halen sokağa çıkma yasağının kaldırılması için çabalıyor. “Bazı mahallelerde su yok, elektrik yok, gıda yok, silah sesleri var. 100- 120 bin insanın yaşadığı bir şehir abluka altında tutulamaz. Umarım bir an önce kaldırırlar ve başka acılar yaşamayız.” O yüzden her türlü girişimde bulunduklarını anlatıyor Sancar: “Ne oluyor ne bitiyor, devlet ne yapıyor, güvenlik kuvvetleri ne yapıyor, bu konuda bir açıklama yok. Sürekli bütün kanalları zorluyoruz, fakat biz bile bilgi alamıyoruz.”

Çatışmaların iyice yoğunlaştığı ve sokağa çıkma yasağının 13 gündür sürdüğü Nusaybin’de Çarşamba günü, insanlar sokağa çıkma yasağını kırarak kendilerini sokaklara attılar ve protesto gösterileri yaptılar. Kimsenin yaralanmadığı olayları Sancar şöyle değerlendiriyor: “Çapını bilmiyorum ama insanlar sokağa topluca çıkıyor, belli yerlerde ateş yakıp toplanıyorlar, taşkınlık yok. İnsanlar üzerlerine ateş açılması ihtimalini bile boşverip çıkıyorlarsa, artık canlarına tak etmiş demektir.”

Bir şehir cezalandırılıyor

Gündüz de süren operasyonların gece saatlerinde daha da yoğunlaştığını söyleyen Sancar, sokağa çıkma yasağının sekiz saatliğine kaldırıldığı 11. günde hendeklerin kazıldığı mahallelere girmeye çalıştıklarını ama giremediklerini anlatıyor: “Barikatlar ve hendekler var, ancak bunların bütün bu uygulamaların gerekçesi haline getirilmesinde de büyük bir yanlışlık var. Bütün bunlar siyasi açıdan ele alınabilir. Elbette belli konularda güvenlik tedbiri alma hakkı vardır devletin, fakat hendekleri bahane ederek bütün şehri 13 gün abluka altında tutmak asla kabul edilemez.”

Nusaybin’in HDP’ye yüksek oranda oy vermesi ve özyönetim talebinin yaygın olması sebebiyle devlet tarafından tıpkı 38 Dersim’de olduğu gibi cezalandırıldığını da sözlerine ekliyor: “Bu bir şehri ve halkı toptan cezalandırma siyaseti, terbiye ederek sindirme siyaseti. Biz bunun çok yaralar ve acılar açtığını, meseleyi iyice kangrenleştirdiğini söylüyoruz. Buraya açıkça 38 Dersim’de yapıldığı gibi ‘tedip’ operasyonu yapılıyor.”

Sancar, 11 mahalleli Nusaybin’de dört mahalleye yapılan operasyonlar nedeniyle birçok insanın da evlerini bırakıp göç etmek zorunda kaldığını, böylece ilk kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Ekim başından beri Nusaybin’den göç edenlerin oranının yükseldiğini söylüyor. Öte yandan o sekiz saatlik süreçte içeriye girip görebildikleri Nusaybin’de bir savaş manzarası olduğunu da sözlerine ekliyor: “Her yer çöp içinde, insanlar çok tedirgin. 90’larda Yugoslavya şehirlerinde ya da Gazze’de manzara neyse, Nusaybin’de de öyle.”

Hoca ve öğrencisi

“Kaderin cilvesi” denecek bir şekilde Nusaybin Kaymakamı Murat Sarı’nın Ankara Üniversitesi’nden öğrencisi olduğunu ve bunun da bir şans olduğunu söylüyor. “İletişimimiz var, insani konularda yardımcı oluyor, bazen günde 20 kez konuştuğum oluyor. Çözüm bulmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bugün konuştuğumuzda öğleden sonra birkaç bin ekmek, bir iki ton makarna dağıtmaya çalıştık, dedi.” Ama Nusaybin’in hâlâ ekmek, ilaç ve çocukların acil ihtiyaçları olduğunu ve bir an önce yasağın kaldırılması gerektiğini de sözlerine ekliyor. 

‘Karanlık, soğuk ve silah sesleri vardı sadece’ 

İsminin verilmesini istemeyen ve altı kişilik ailesiyle beraber, sokağa çıkma yasağının olduğu mahallesini terk eden bir Nusaybinli anlatıyor:

“13 Kasım’dan beri sokağa çıkma yasağı var. Abdülkadir Paşa, Dicle, Fırat mahallerine su verilemiyor, çatışmalarda atılan bombalardan su boruları patlamış, 11-12 gündür elektrik de yok. Biz o mahallelerden birinde oturuyorduk, o mahallelerde 30-40 bin insan yaşıyor. Çarşı kısmında sekiz saatlik bir ara verildi sokağa çıkma yasağına, diğerlerinde hiç verilmedi. Biz de o arada elektriğin olduğu başka bir mahalleye, tanıdıklarımızın yanına geçtik. Evimizi, oradaki komşularımızı bıraktık. 

Biz yaklaşık dokuz gün kaldık abluka altında. Karanlık, soğuk ve silah sesleri dışında bir şey yoktu.  Sokağa çıkma yasağını duyduğumuzda stok yapmış, alabileceğimizi almıştık, onlar da bir yere kadar yetiyor tabii. 

Çatışmaya sebep olan, orada hendeklerin kazılması, ama böyle olunca bütün insanlar oraya hapsedilmiş oluyor. Olan insanlara oluyor. O sekiz saatte çıkamayanlar, arabası olmayan ya da durumu olmayanların hepsi orada. Tabii ki tanıdıklarımız, komşularımız için endişe duyuyoruz.”

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem



Yazar Hakkında