7 Haziran’da 98 kadın milletvekili Meclis’e girmişti ama 1 Kasım’da bu sayı 82’ye düştü. Meclis yine bıyıklı. Kadınlar eşit temsiliyet açısından mutsuz ama taleplerinden de mücadelelerinden de asla vazgeçmiş değiller
7 Haziran seçimlerinden sonra Meclis’e giren 98 kadın vekille tarihindeki en yüksek kadın parlamenter oranı olan yüzde 18’e ulaşan TBMM’deki kadın temsiliyeti, 1 Kasım seçimleriyle 2011’in de altına düşerek yüzde 15’e geriledi. 1 Kasım seçimlerinin kesin olmayan sonuçlarına göre AKP’den 34, CHP’den 22, MHP’den 3 ve HDP’den 23 olmak üzere 82 kadın milletvekili TBMM’ye girdi. 7 Haziran sonuçlarını göre bu rakamlar AKP 41 (yüzde 16), CHP 21 (yüzde 16), HDP 32 (yüzde 40) ve MHP 4’tü (yüzde 5).
Erkek meclisi
Seçimlerden hemen sonra Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER), “Ülke bir kez daha ‘kadın temsili eksik’ bir meclis tarafından yönetilecek. ‘Erkek meclisten’ çıkacak yasalar bir kez daha ‘kadınları hiçe sayacak’. Şiddet, nefret, öfke, kavga, kaos ve ‘uzlaşmazlıktan’ beslenen erkek siyaset anlayışı, dört yıl daha iktidarda kalacak” açıklaması yaptı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu da “bıyıklı ve bıyıksız şehirleri” gösteren bir harita hazırlayarak, Türkiye’nin 81 ilinden 41’inden kadın vekil çıkmadığını duyurdu. Yani 1 Kasım’ın en büyük kaybedeni yine kadınlar oldu.
TKDF Başkanı Canan Güllü, yaptığı açıklamada “Kadının siyasette adı yok” diyerek şunları söyledi: “80 milletvekilinden sadece biri kadın sivil toplum örgütlerinde çalışmış. Burada sorun bu ülkede nüfusun yarısını oluşturan kadınların söz hakkının olmayışı. Kariyer konusunda çarptığımız cam tavanlar siyaset içinde de varlığını koruyor.”
En çok kadınlar kaybetti
KA.DER Genel Sekreteri Dr. Pelin Taşkıran, “1 Kasım sandık demokrasisi olabilir ama toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların sadece yüzde 18 olan temsiliyeti, bizim yüzde 50 olan talebimizin yanından bile geçmez. Çünkü kadınların karar mekanizmasında olabilmesi için en az yüzde 30’luk temsiliyet gerekli” diyor ve ekliyor: “Seçilebilir sıralarda kadınları aday gösterilmesi azalınca elbette kadın vekil oranında da ciddi bir düşüş oldu. Parlamentoda kadınların iradesi yok sayılarak bir Meclis kurulacak. Erkek Meclis’ten çıkacak yasalar bir kez daha kadınları hiçe sayacak nitelikte olacak. Ve biz bu eril şiddet ve öfke dilinden ve ülkeyi sonuçlarını düşünmeden kaosa sürükleyen uzlaşmaz dilden son derece endişeliyiz.” Endişelenecek çok şeyleri olduğunu da söylüyor Taşkıran: “1 Kasım seçimlerinde en çok kadınlar kaybetti. Çünkü kadının her türlü hakkı, evliliği, kürtaj kararı, doğuracağı çocuk sayısı, medeni durumu, ne giyeceği ya da hamileliğinde ne zaman dışarı çıkıp çıkamayacağını bile dikte ederek, sürekli kadın üzerinden siyaset yapan bir iktidarla karşı karşıyayız. Elbette bu durum bizler için endişe verici.” Taşkıran kadınların, “kadınların sosyal yaşamdan evlere çekilmeye çalışılması, evde oturup çocuk doğurmaya yönlendirilmek için esnek çalışma planlamalarının yapılması ve kadınlara sadece ev hayatının dayatılması gibi kadınların aleyhine işleyen süreçler”le “iki kere kaybettiği”nin altını çiziyor.
Temsiliyetten daha acısı
7 Haziran’da Meclis’e giren HDP’li 32 kadın vekil arasından İstanbul’u temsilen eden fakat 1 Kasım seçimleriyle Meclis dışında kalan Prof. Dr. Beyza Kural ise sayının öneminden çok Meclis’e giren kadınların niteliğinin önemli olduğunu vurguluyor: “Tabii ki eşit temsiliyet önemli ama bu sayısal eşitlikten öte bir durum olmalı. Kadın bakış açısıyla bakmak, eril zihniyetten uzak durmak, kadın özgürlüğü için mücadele etmek çok önemli. Evet böyle bakan kadın arkadaşlarımızın Meclis’te oranı az, doğru. Ama ben HDP’li vekil arkadaşların bu perspektifte olduğunu ve öyle davranacağını çok iyi biliyorum. Dolayısıyla mücadeleyi parlamentoda yükselteceklerdir. Ayrıca biz HDP olarak sadece parlamentodaki vekil sayımızla kadın meselesini Türkiye’de toplumsallaştırmıyoruz. Kadın Meclisimiz var, Kadın Özgürlük Meclisimiz var, dolayısıyla mücadelemiz Meclis dışında da devam edecek.” Ama elbette erkek Meclisin her zaman dezavantajları olacağının da altını çiziyor: “Eril zihniyet, o egemen sistemin bütün normlarını da kuşanarak girmiş durumda Meclis’e. Şimdi olmasa da mesela Bülent Arınç hükümeti temsilen yaptığı bir konuşmasında ‘Sen sus kadın’ diyebilecek kadar genel eril zihniyeti temsil edebiliyordu. Bu anlamda nicelik önemli.” Prof. Dr. Kural başka bir noktanın da altını çiziyor: “Temsiliyet olarak kadınlar az evet ama daha acısı var. Bu kadar katliama, yolsuzluğa, baskıya evet diyen bir yüzde 50 var ve ne yazık ki bunların içinde kadınlar da var. O yüzden bu seçimin en büyük mağlubu kadınlar. Umarım biz kadınlar dayanışmayı güçlendiririz ve yaşamın her alanında hem nicelik hem nitelik olarak kadın özgürlüğünü yaşama geçirebiliriz.”
Artması gerekirken azaldı
Hem 7 Haziran hem de 1 Kasım’da CHP İstanbul milletvekili olan Didem Engin ise, “çok üzüntü verici kadın sayısının azalmış olması” diyor ve devam ediyor: “Meclis’teki kadın milletvekili sayısı artması gerekirken, azaldı. Halbuki bizim görmek isteğimiz kadın ve erkek temsiliyetinin eşit olduğu bir meclis. Ama az da olsak kadınlar kadın meselelerini öncelikli olarak meclise taşımalı. Kadın cinayetleri, kadınların toplumsal hayatta eşitliği gibi çok fazla alan var çalışılması gereken. Kadınların sorunlarının kadınlar tarafından ele alındığı daha aktif bir meclis olması için kadın temsiliyeti çok önemliydi.”
Kadınlar gene münferit
Filmmor’dan Melek Özman da 1 Kasım’dan sonra kadınları yine her alanda çifte mesainin beklediğinin altını çiziyor: “1 Kasım sonrası Meclis’e giren partilerden bir tek HDP’de eşit temsil var. CHP’de kota var, geri kalan partiler için görünen o ki kadınlar ‘münferit’ zaten. Bu durumda yaklaşık 82 kadın vekil, yüzde 15’i kadın olan bir Meclis olacak. Kadın cinayetlerinden kadınların işsizliği-yoksulluğuna devasa sorunları yüzde 85’i erkek bir meclisin değil çözmesi, daha önceki deneyimlerimizden görünen o ki gündemine alması bile olası değil. Elbette kadınlar için siyaset, var olma mücadelesi ev, sokak, mahalle, belediyede, her yerde ama Meclise de taşımak üzere meclisi beylere dar etmek, koltuklarında rahatsız etmek gerekecek. Her alanda kadın olmak çifte mesai gerektirmese keşke ama kadınsız sokaklardan kadınsız meclise, her alanda her adımda bizi zorlu bir çifte mesai bekliyor."
Kadınlar, gene de taleplerinden geri adım atmıyorlar. Pelin Taşkıran, “KA.DER olarak taleplerimizde ısrarlıyız. Yeni kurulacak hükümette bakanların ve yardımcılarının yarısı kadın olmalı diyoruz. Anayasa Komisyonu başta olmak üzere parlamentoda kurulacak tüm komisyonlarda kadın vekiller olmalıdır. Anayasa değişimi için kadın kuruluşlarından ve kadın örgütlerinden görüş alınmalı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın adının Kadın Bakanlığı olarak değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Çünkü kadını birey olarak görmeyen, kadını sadece aile içinde gören bir anlayış bizim kabulümüz değil.”