Modern binaların karmaşık sistemlerinde onun imzası var

Beşiktaş’ın maçlarına ev sahipliği yapacak olan Vodafone Arena’nın proje yüklenicilerini gösteren tabelada, Sarven Çilingiroğlu ismi dikkat çekiyor. Önümüzdeki yıl tamamlanması ve en modern donanımla kullanıma açılması planlanan kompleksin teknik sorumlusu olmak Çilingiroğlu için sıra dışı bir durum değil, zira İstanbul’daki birçok karmaşık ve modern yapının teknik altyapısında onun imzası var. Son dönemde yaptığı çevreci binalarla birçok uluslararası ödüle layık görülen Sarven Çilingiroğlu’yla, Beşiktaş stadyumundan, firmasının geçmişine uzanan bir söyleşi yaptık.

Vodafone Arena’nın inşaatının tabelasında isminiz yer alıyor. Bu çalışmada ne gibi sorumluklarınız var? 

Stadyumdaki görevimiz projeyle sınırlı. Bizi ilgilendiren kısım, proje çalışmalarını ve çizimlerini bitirdiğimiz gün sonlandı. Projenin uygulanması ve kontrolü kısmında, kulübün kendi bünyesinde oluşturduğu ekipler görev yapıyor. Ben de bir Beşiktaş taraftarı olarak Vodafone Arena’nın açılacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum ve orada bir an önce maç izlemek istiyorum.

Hangi sistemler sizin sorumluluğunuzda? Mesela sahanın drenajı sizin alanınız mı?

Stadyumda çim sahanın drene edilmesi farklı bir grup tarafından yürütülen bir iş. Çim sahada ve çatıda biriken suyun tekrar değerlendirilip kullanıma sokulması ise tamamen bize ait. Bu sular gerektiğinde çim saha sulamasında ve sifonlarda kullanılmak üzere depolanıyor. Ayrıca, stadın üzeri çatıyla örtüleceği için soğutma ve ısıtma sistemleri de olacak. Burada mümkün olduğunca müstakil sistemleri kullandık. İhtiyaç olduğunda o bölgede devreye girmek üzere sistemler birbirinden bağımsız olarak çalışılacak. Stadyumda, restoranlar, dükkânlar, soyunma odaları, toplantı odaları, localar, loca yemek alanı, basın tribünü ve ona ek olarak basının çalışacağı alanlar ve otopark yer alıyor. Otoparkları bizler genellikle ‘riskli alan’ olarak görürüz. Burada da havalandırma ve duman tahliyeleri için özel sistemler oluşturduk.

Sizce, kulübün açıkladığı gibi, önümüzdeki yıl Mart ayında açılış yapılabilecek mi?

Aslında çok daha erken de bitirilebilir, ancak durum tamamen bütçeyle alakalı. Beşiktaş kendi yağında kavrulan bir kulüp ve bu büyük proje herkesin bildiği mali sorunların yaşandığı, zor bir dönemde yapılıyor. Her şeye rağmen büyük aşama kat edildi. Açılışın öngörülen tarihte yapılacağına inanıyorum.

Bu projede yer almak sizin için özel bir anlam ifade ediyor mu?

İnsanın sevdiği ve gönül verdiği takımın projesini yapması ayrı bir gurur. Ayrıca stadyum, popülerliği olan bir proje. Bizim açımızdan büyük bir zorluğu yoktu. Çok daha özellikli projelerimiz de var. Ülker Arena’nın mekanik tesisatını firmamız üstlendi. Kapalı bir spor kompleksi olduğu için çok daha özellikli bir yapı oldu, proje zordu. Orada da, çok sayıda benzer kompleks inşa etmiş olan Amerikalı mimari danışmanlarla çalıştık. Sonuç olarak, ortaya NBA standartlarında maçların yapılabileceği bir salon çıktı. Akasya Alışveriş Merkezi de kapsamlı bir işti. Orası aslında, ikisi konut, biri alışveriş merkezi ve rezidans olmak üzere üç ayrı parselden oluşuyor. Sabancı Center ve Akmerkez yapıldıkları dönemde en popüler ve en yüksek binalar olmuştu. Bize göre en büyük ve en başarılı projemiz, Mersin’de bulunan Tarsus Alışveriş Merkezi. Bu yapı, dünyadaki ilk büyük doğal havalandırmalı alışveriş merkeziydi; havalandırma aşamasında hiçbir mekanik sistem kullanılmadı, sadece doğadan faydalanıldı.

Meydan AVM gibi, uluslararası ödüller alan projeleriniz de var...

Bu projeyi 2007’de yaptık. Türkiye’de ilk kez bu projede ‘yeşil bina’ konsepti istendi. Burayı etraftan göremiyorsunuz, çatısı yeşillikle kaplı. Sistemi de ‘yeşil bina’ statüsünde yapmayı hedefleyerek, karbondioksit emisyonu olmayan bir sistem tasarladık. Burada toprak kaynaklı ısı pompası sistemini uyguladık, yani yaz aylarında bütün alanlardan ısıyı alıp toprağa hapsederek depoladık, kış aylarında da bu ısıyı alıp bina içinde kullanılmasını sağladık. Bu proje dünyanın altıncı büyük toprak kaynaklı ısı projesi ve bu sistemin kullanıldığı tek AVM projesi oldu. Meydan AVM 2007 yılında açıldı ve bugüne dek, en önemlisi Avrupa Birliği Çevre Ödülü olmak üzere, 11 ödül aldı. Atatürk Havalimanı projesi firmamız için nasıl bir dönüm noktası olduysa, o projeyi de meslek hayatımda öyle bir dönüm noktası olarak görüyorum.

Pangaltı Mıhitaryan için de danışmanlık yapıyorsunuz. Oradaki proje ne aşamada?

Böyle büyük çaplı yatırımlar profesyonel bir ekip ister; bu ekipte teknik anlamda katkıda bulunacak bir isimden çok, yatırıma yön veren bir kişinin olması elzem. Başta teveccüh gösterip bana bu projenin mekanik danışmanlığını verdiler. Sözünü ettiğim mali yönlendirme alanındaki ihtiyacı da, bu konuda bir duayen olan Tavit Köletavitoğlu üstlendi. Ben Tavit Abi’yle 1994’te, Four Seasons Hotel’in tarihi bir binadan şimdiki haline dönüştürülmesi projesinde birlikte çalışmıştım. Bu tip büyük yapılara her zaman yön vermiş bir yatırım yöneticisidir. Bu projede de birlikte çalışıyoruz. Bu bir kompleks olduğu için mimariye ve mekaniğe yön vermek gerekiyor. Projeleri, cemaat menfaatlerini de göz önüne alarak değerlendirdik. Tabii ki yatırımcı da menfaatlerini korumak durumunda; burada hakkaniyetli yaklaşmak gerekiyor. Sonuç olarak, cemaat menfaatlerinin üst düzeyde korunduğu bir proje oluşturuldu.

Devam eden önemli projeleriniz de var mı?

Şu anda Galata Port Projesi’yle ilgileniyoruz. Burada, Karaköy’de yer alan tarihi yapılar bizim alanımızda. Çalıştığımız beş tane bina var; bunların dördü Anıtlar Kurulu’ndan alınacak izinlerle restore edilerek dönüştürülecek ve otel olarak hizmet verecek. Buradaki otel grubunu dünyanın çeşitli ülkelerinde ultra lüks oteller işleten Hong Konglu Peninsula şirketi yapıyor. Tarihi Yolcu Salonu, Rıhtım Han, Çinili Han ve Antrepo 20, otel olacak. Paket Postanesi bölümü ise alışveriş merkezi olarak düşünülüyor. Tekfen’le de yürüttüğümüz, biri İstanbul’da, diğeri İzmir’de olmak üzere iki projemiz var. Tüm bunları on kişilik bir ekiple yürütüyoruz. Yurtiçindeki işler son derece yoğun olduğu için yurtdışına yönelme ihtiyacı duymuyoruz.

“Eskiden bina otomasyonu popüler bir alan değildi”

Mühendisliğe nasıl başladınız? Kendinizi nasıl geliştirdiniz?

1980 Getronagan Lisesi mezunuyum. İstanbul Teknik Üniversitesi Genel Makine Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldım. Öğrenciyken babamın bürosunda çalışma fırsatım oldu. Eğitimimin son dönemlerinde İngiltere’de staj yaptım. Ben yüksek lisanstayken, ‘bina otomasyonu’ pek popüler bir alan değildi. Bu alanın geleceği olduğunu düşünen babamın teşvikiyle başka bir kurumda çalıştım, sonra büromuza döndüm. Bu alanda çalışan mühendislerin, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği adlı bir sivil toplum örgütü var. Bu çatı altında birçok faaliyet yapıyor, sempozyumlar düzenliyoruz. Amerikan Mühendisler Birliği, Avrupa Tesisat Mühendisleri Dernekleri Konfederasyonu ve Akdeniz Ülkeleri Klima Met gibi yurtdışı derneklere üyeliklerimiz var. Buradaki çalışmalarla tüm gelişmeleri yakından takip edebiliyoruz. Ben iki dönemdir derneğin başkanlığını yürütüyorum.

Babanızın kurduğu firmadan da bahsedebilir misiniz? İçinde bulunduğumuz bina da çok güzel restore edilmiş, tarihi bir bina.

Bu ofis, aynı zamanda benim doğup büyüdüğüm ev; firma olarak da babamın kurduğu firmayla devam ediyoruz: Çilingiroğlu Mühendislik ve Müşavirlik. Şirketimizin 60 yıllık bir geçmişi var. Babam 1954’te, Kevork Çilingiroğlu ismiyle açmış bürosunu. ‘Çilingiroğlu Mühendislik’ ismini, 1974’te Yeşilköy Atatürk Havalimanı’nın şimdiki iç hatlar binası olarak kullanılan, o dönemin Dış Hatlar binasını yaptıktan sonra aldı. Binanın ısıtma, soğutma, havalandırma, söndürme, sıhhi tesisatı ve iklimlendirme projelerini yapmıştık. Atatürk Havalimanı’nın tüm mekanik tesisatını biz üstlenmiştik.



Yazar Hakkında

1979 İstanbul doğumlu. Toplum bölümünün editörü, demokratikleşme, insan hakları, inanç özgürlüğü ve azınlık vakıflarıyla ilgili haberler yapıyor.