Murat Kocaman, Bilge Demirtaş, Alper Elitok, Can Gündüz ve Osman Şişman yönetmenliğinde çekilen ‘Ölü ve de Diri’ (Mirî û jî Sax) belgeseli, hem ilk toplu mezarlardan biri olan Kasaplar Deresi’nin, hem de bugün Alay Komutanlığı sınırlarında yer alan çöplüğe atılmış Korkmaz, Cabadak, Turşak ve Kocaman ailelerinin hikâyelerini anlatıyor. “Barış ve yüzleşme üzerine bir film” yaptıklarını söyleyen Murat Kocaman’la konuştuk.
“Derelerden kan akar burda nicedir/Analar ağıt yakar her dogan gün/Gelinler yola bakar çaresiz/Oy, nevala kasaba oy...” Grup Kızılırmak’ın solisti İlkay Akkaya’nın sözleri ve Ape Musa’nın şiiriyle 1990’lı yıllarında başında yakılan bu ağıt, bir kuşağa “Newala Qesaba” (Kasaplar Deresi) gerçeğini duyurmuş olsa da bölgenin hikâyesi hâlâ anlatılmayı bekliyor. Ermeni Soykırımı’nın katliam duraklarından biri olan Siirt’teki Kasaplar Deresi, 1980’lerin sonundan itibaren askerî operasyonlarda hayatını kaybeden gerillaların ve ‘teröre destek’ şüphesiyle gözaltında kaybedilen sivillerin toplu mezarı haline geldi. Bugün Siirt Komando Alay Komutanlığı sınırlarında yer alan ve çöplük olarak kullanılan bölgede, yaklaşık 300 kişinin cenazesinin bulunduğu tahmin ediliyor. Tahmin diyoruz, çünkü Kasaplar Deresi’yle ilgili bugüne kadar açılan davalardan sadece bir tanesi sonuçlandı; 1989’da yapılan kazılarda da 8 cenaze çıkarıldı. Dere de bir daha açılmadı, etrafı dikenli tellerle çevrildi, sonra da üzerine moloz döküldü. Bugün çöplük olarak kullanılan bölge, o zamandan bu yana açılmayı bekliyor.
O çöplükte bulunan cenazelerden biri, Kasım Kocaman’a ait. PKK saflarında çatışan ve 1988 yılında hayatını kaybeden Kocaman’ın yeğeni Murat Kocaman, İşçi Filmleri Festivali atölye çalışmasına katıldıktan sonra, belgesele olan ilgisiyle konu arayışına yöneldi ve bir kayıp yakını olarak amcasının ailesinden yola çıkıp bir ‘barış ve yüzleşme filmi’ çekmeye karar verdi. Murat Kocaman, Bilge Demirtaş, Alper Elitok, Can Gündüz ve Osman Şişman yönetmenliğinde çekilen ‘Ölü ve de Diri’ (Mirî û jî Sax) belgeseli, hem ilk toplu mezarlardan biri olan Kasaplar Deresi’ni, hem de bu çöplüğe atılmış cenazelerini gömmeyi bekleyen dört ailenin hikâyelerini anlatıyor.
‘Bizi yaşatmazlardı’
Murat Kocaman, amcasının dağa çıkış hikâyesini şöyle anlatıyor: “Şirvan’a bağlı Beytarun (İkizler) köyünde doğdum. 1985 – 86 yılları, ben 4-5 yaşlarındayım. O dönemlerde devletin Kürt köylüleri korucu yapma baskısı vardı. Rahmetli dedem de köy muhtarı. Korucu olması için baskı yaptıklarında “Ben rençberim, çocuklarımın ne örgütün, ne sizin altınızda silah almasını istemem” diyor. Dedeme ağır işkenceler yapıp, eşine çocuklarına dinletiyorlar bu işkenceleri. Rahmetli amcam bundan çok etkileniyor, o sırada 17 yaşlarında. 1986’nın Ocak ayında “Çalışmaya gidiyorum” diye gitti. Biz de sonra daha fazla duramayıp Siirt’i terk ettik, Edremit Akçay’a taşındık. Zaten amcamın o dönem PKK’ye katıldığı bilinseydi bizi yaşatmazlardı, köyümüzü yakarlardı. Bu arada babam, Bölük Komutanı’na neredeyse bir daire parası kadar rüşvet vererek dedemi işkenceden kurtardı. Rahmetlinin vücudu kaldırmadı, bir sene yaşayabildi, 57 yaşındaydı.”
Taziye yok
Kocaman, kendisi için asıl hikâyeninse 1988’in Temmuz ayında başladığını söylüyor: “Gazetede bir haberle, Batman Kozluk ilçesi Melafan Köyü’nde çıkan bir çatışmada, amcamızın 11 arkadaşıyla birlikte hayatını kaybettiğini öğrendik. Amcamlar, cenazenin verilmeyeceğini tahmin etseler de Siirt’e gittiler. Orada amcalarım, cenazeyi istedikleri için Alay Komutanlığı tarafından ölümle tehdit edildi. Bir amcam da o dönem Siirt’te yaşıyordu, ölüm korkusundan ‘bu benim kardeşimdir’ bile diyemedi. İnsanların ağıt yakmasına, taziye kabul etmesine bile izin verilmiyordu.”
1989’da gazeteci Günay Aslan’ın haberiyle gündeme gelen Kasaplar Deresi toplu mezarlığı hakkında savcılık kovuşturma açmayınca, Aslan haberinin ardından savcılığa dilekçe verdi. Böylece toplu mezardan 8 kişinin cenazesi çıkarıldı. Aslan, bu haber üzerine dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı ve “devletin bölünmez bütünlüğünü yıkmaya teşebbüs” suçundan iki buçuk yıl ceza aldı. Bugüne kadar toplu mezarla ilgili ilerleyen başkaca dava olmadı. Kocaman, “Amcanızın cenazesinin Kasaplar Deresi’nde olduğunu nereden biliyorsunuz?” sorusu üzerine, Alay Komutanlığı ve Belediye arasında geçen resmî yazışmadan bahsediyor: “Bizim her ailede olmayan bir delilimiz var. Gazetedeki habere göre, amcam 11 Temmuz 1988’deki çatışmada hayatını kaybediyor. Belediye Başkanı Mahmut Çalapkulu imzasıyla Alay Komutanlığı’na gönderilen, 13 Temmuz 1988 2/296 sayılı yazıdaysa şöyle deniyor: ‘Kasım Kocaman ve dört terörist, isteğiniz üzere saat 15.00 dolaylarında atılmıştır.’ Bu belgeye rağmen, amcam bize verilmedi.”
Önce yüzleşme
Belgesel ekibi, Murat Kocaman’ın ailesinin yanı sıra, PKK’nin ilk komutanı olan Mahsum Korkmaz’ın ailesi, üç çocuğu da dağda hayatını kaybeden ve hiçbirinin cenazesini alamayan Cabadak Ailesi ve eşi İbrahim Turşak’ın öldüğünü belgesel ekibi kendilerini ziyaret edince öğrenen Turşak Ailesi’yle konuşuyor. Özellikle kadınları konuşturduklarını belirten Kocaman, ailelerin öncelikle sorumluların peşinde olmadığını, tamamlayamadıkları acılarını tamamlamak, çocuklarını gömüp onların acılarıyla yüzleşmek istediklerini söylüyor.
“Bu olayı duysalar hangi halktan olursa olsun insanlar ses verirlerdi. Herkes bu acıyla yüzleşsin istiyoruz” diyen Kocaman, hem yüzleşmeye, hem de barışa katkı sunabilmek için başından beri ekibin geri kalanının Türkiye’nin batısından olmasına özen göstermiş. Duygu yoğunluğu ağır olan bu belgeselde kimseyi kahraman olarak göstermek istemediklerini özellikle vurguluyor; kim olursa olsun herkesin gömülme hakkı, ailelerin de yas tutma hakkını olduğunu anlatmak istediklerini söylüyor. Gömülme hakkından bahsederken, belgeselde yer alan İmam Mehmet Polat’tan da bahsetmek gerek: “90’lardan beri tüm ötekileri o gömüyor. PKK’li gerillaları gömmek hâlâ bir fobi. İmamlar korkutuluyorlar. Bu güzel insan da “Bu işi Allah rızası için yapıyoruz” diyen bir medrese eğitiminden gelmiş. Onunla gömülme ritüelini konuştuk.” Belgeselde ayrıca, Kocaman’ın “Bizim yakamadığımız ağıdı, kendi yaktı” dediği İlkay Akkaya da yer alıyor.
Ermenilere yapılanlarla yüzleşilseydi..
‘Ölü ve de Diri’ belgeselinin talep gelen her yerde bilabedel gösterimleri devam ededursun, Kocaman, Eylül’de kayıp yakını aileleri olarak bir araya geleceklerini belirterek, Kasaplar Deresi’yle ilgili hikâyeleri olanların, kendilerine ulaşmaları için bir çağrı yapıyor: “Kasaplar Deresi’nden sonuç alınması, Dersim’deki, Mutki’deki, Ermeni tehcirindeki toplu mezarların ortaya çıkarılmasına vesile olabilir. Konuştuğumuz bölge halkı, 1900’lerin başında Ermenilerin Kasaplar Deresi’nde katledildiğini, bölgenin üçte ikisinin Ermeni olduğunu söylüyor. Acının, gözyaşının rengi olmadığı gibi, katillerin de adresleri değişmiyor. Ermenilere yapılanlarla yüzleşilseydi, belki Kürtlere yapılanlar yaşanmayacaktı. Yüzleşmek, o yüzden çok önemli.”