Kıdemli bir jandarma subayının yargılandığı ilk faili meçhul davası olan ‘Cizre JİTEM Davası’nın son duruşmasında savcı, aralarında emekli Albay Cemal Temizöz’ün de bulunduğu 8 sanık hakkında beraat istedi. Müdahil avukatlardan Veysel Vesek’e göre, tüm delillere rağmen verilen mütalaa, devletin yüzleşme politikasından vazgeçtiğini gösteriyor.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde, 1993-1995 yılları arasında gerçekleşen 20 faili meçhul cinayetle ilgili açılan ve kamuoyunda ‘Cizre JİTEM Davası’ olarak bilinen davada, mahkeme savcısı 8 tutuksuz sanık için beraat istedi. Sanıklar arasında, aralarında emekli Albay Cemal Temizöz ile Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ da bulunuyor.
2009 yılında açılan ve 6 yılda üç kere dava yeri değiştirilen dosya, son olarak Diyarbakır’dan Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. 18 Haziran tarihinde görülen ikinci duruşmaya, tutuksuz sanıklar emekli Albay Cemal Temizöz, Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ ile Burhanettin Kıyak, Fırat Altın, Hıdır Altuğ, Adem Yakin, Kukel Atağ ve Temer Atağ katıldı.
Savcı Hakan Ali Erkan, yapılan kriminal incelemelerde silahlar arasında benzerlik olmadığını, tanıkların ifadelerinin ve olaylarla ilgili kesin, inandırıcı ve vicdani kanaate uygun delil bulunmadığını belirterek 8 sanığın ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi. Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, tarafların mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre istemeleri üzerine, duruşmayı 5 Kasım 2015 tarihine erteledi.
Diyarbakır'da görülen son duruşmada Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıkların TCK’nın “adam öldürmek”, “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak”, “teşekkül mensubu olmak” ve/veya “adam öldürmeye azmettirmek” suçlarından cezalandırılmalarını istemişti. Sanıkların hepsi, birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle yargılanıyordu.
İnfaz timi
İddianamede, 1993-95 yılları arasında Cizre İlçe Jandarma Bölük Komutanı olan Cemal Temizöz’ün Bedran/Şahin kod isimli Adem Yakin, Ferit kod isimli Fırat Aydın ve Tayfur kod isimli Hıdır Altuğ ile gerçek isimleri tespit edilemeyen uzman çavuşlar Yavuz Güneş (daha sonra bu kişinin Burhanettin Kıyak olduğu ortaya çıktı), Selim Hoca, Cabbar ve Tuna kod isimlerini kullanan şahıslardan oluşan sivil bir sorgu/infaz timi kurduğu; bu grupla, PKK’ye yardım ettiğini düşündüğü ya da özel sebeplerden dolayı gözaltına aldığı 20 kişiyi işkenceyle sorguladığı, zorla kaybettiği ya da öldürdüğü iddia ediliyor.
“Savcı tüm delillere dayanıyor ama beraat istiyor”
Davanın müdahil avukatlarından Veysel Vesek, beraat talebini Agos’a değerlendirdi. Mütalaanın hukuki değil siyasi olduğunu savunan Vesek, devletin 2008-2009 yıllarında açılan davalarla başlayan yüzleşme politikalarından vazgeçtiği görüşünde: “Son duruşmada iddia makamı, örgüt suçlarından müebbet ceza istemişti. Ama dosya Eskişehir’e nakledildikten sonra, savcı iddianameleri görmezden gelerek, ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği, beraat istedi. Savcının mütalaası bir paragraf dışında önceki iddianameyi tekrar ediyor, yani tüm delillere dayanıyor ama beraat istiyor. Dosyada yüzlerce sanık, mağdur ifadesi ve otopsi raporları var.”
Zamanaşımı tehlikesi
Faili meçhul cinayetlerle ilgili açılan tüm davaların batı illerine nakledildiği hatırlatan Vesek, bunun da başlı başına bir hak ihlali olduğunu söylüyor ve yaklaşan asıl tehlikeyi vurguluyor: Kamu görevlilerinin sorumlu olduğu ve faili meçhul kalan cinayetlerin çoğu 19913-1995 yıllarına ait ve bu senenin sonunda, bu cinayetlerle ilgili açılan davalar, 20 seneyi geçtiği için zamanaşımı nedeniyle düşecek. Vesek, soruşturma süreci devam eden yüzlerce dosya olduğunu, sadece kendisinin elinde zamanaşımına uğradığı için Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğü 7 dosya olduğunu belirtiyor: “Şu anki eğilim 1915’te, Maraş’ta, Sivas’ta olduğu gibi olayın üzerini kapatmak. Bu da devletin yüzleşme derdinin olmadığını bize bir kere daha gösteriyor.”
