Kamp Armen’in iadesi konusunda halen resmi bir adım atılmış değil. Mülk sahibi Fatih Ulusoy, tapuyu bağışlayacağını ilan etmesine rağmen, tapuda resmi işlem bu hafta da gerçekleştirilmedi.
Kamp Armen’in yıkılmak istenmesinin ardından başlayan iade süreci çalışmalarında bir ay geride kalırken halen somut bir sonuç elde edilmiş değil. Mülkün şu andaki sahibi Fatih Ulusoy, 23 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla kampı, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’ne bağışladığı açıklamıştı. Ulusoy, şimdiye kadar sadece, bağış yapıldığına dair yazılı belgeyi Kilise Vakfı’na vermekle yetindi. Ancak resmi işleme geçilmediği için, yazılı belgenin de bir hükmü yok.
Edinilen bilgiye göre, Ulusoy’un Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı’yla yaptığı görüşmeler sonuçlanmış değil. Ulusoy, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, teknik çalışmaların devam ettiğini ve bu hafta için devir işlemini tamamlayacağını açıklamıştı. Hafta başında Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı ile Ulusoy arasında yeniden görüşme yapıldı. Ancak bu görüşmede de bir sonuca varılamadı. Dahası bu görüşmelerde hangi sorunlar ya da detaylar üzerinde durulduğu konusunda kamuoyuna da bir açıklama da yapılmış değil. Her iki taraf arasındaki görüşmelerin devam etmesi bekleniyor.
AKP çevrelerinden yansıyan bilgilere göre ise seçim sonrasında başlayan koalisyon ve yeni hükümet kurma çalışmaları nedeniyle iade süreci daha da gecikebilir.
‘Nöbet büyümeli’
Nor Zartonk’un yıkıma karşı başlattığı nöbet de devam ediyor. Yıkımın başından bu yana kamp nöbetini sürdüren Nor Zartonk aktivistlerinden Norayr Olgar, Kamp Armen sorunun çözüldüğü yönündeki açıklamaların asılsız olduğunu belirterek nöbetin de kamptaki yaşamın da devam ettiğine dikkat çekti.
Olgar, kampta devam eden nöbetin büyütülmesi çağrısı yaptı, “Bizler dostluğun, barışın, kardeşliğin sofrasını paylaşıyoruz. Birlikte kurduğumuz ortak yaşam umudu ne kadar da halaylarımızla, şarkılarımızla, atölyelerimizle, panellerimizle birbirimizi dinleyerek, anlayarak, birlikte üreterek bir araya getirerek yeşerse de günün sonunda bir kez daha görüyoruz ki devlet yalan ve sindirme politikalarıyla direnişi yalnızlaştırmayı zorluyor. Buna karşı Hrant Dink’in anısına yaraşır şekilde mücadelemizi, nöbetimizi sürdürüyoruz. Kamptaki nöbet zor koşullara rağmen her gece tutulmaya devam ediyor. Bizler biliyoruz ki bizi güçlü kılan hep bir arada durmamız ve dayanışmamızdır. Anca bu şekilde direnişimiz ve birlikte yaşama umudumuz daha da büyüyecektir, anca dayanışmayla ve direnerek Kamp Armen bizlerin mücadelesiyle özgürleşecektir Devletin bu unutturma, yalan ve mücadelemizi yok sayma politikasına karşı şimdi tam da Hrant Dink ve binlerce çocuğun emeğiyle kurulan, devlet tarafından gasp edilip, yıkılmaya çalışılan Kamp Armen’de direnme ve Ermeni halkıyla dayanışma zamanıdır hep birlikte bu adalet nöbetimizi büyütmeliyiz.”