“Nihayetinde, bugün Ermenileri kim hatırlıyor?”
Adolf...Adolf Hitler
Nisan: Hatırlama ve anma ayı.
Nisan: Vicdanların uyanma ayı.
Nisan: Kalbin karalar bağladığı ay.
Hatırlamalıyız: Bir daha olmasın diye.
Anmalıyız: Daha sonra yaşananlarla, yaşatılanlarla birlikte.
1915 öncesinde de sonrasında da, günümüze kadar, hiç unutulmayacak, daima anılacak ne çok mezalim var... 1894; 1908-9; 1915/22/24/25/34/37-38/41-43/55/71/77/78/80/93...ve yeni yüzyılda da sayılamayacak kadar acı, zülum. Hepsi bu topraklarda. Hepsi bu toprakların insanlarına karşı.
İnsanın kanı donuyor.
Kudretli yapacağını yapmış, hala yapıyor. Bunu biliyoruz. Ya ortakları? O büyük suçun, o Büyük Felaket’in pek anılmayan ortağı? Almanya?
100. Yıl’a Almanlarla başlayalım.
“1915 Temmuz’unda Alman Büyükelçi Hans von Wangenheim, Şansölye Bethmann Hollweg’e ‘Osmanlı’da bulunan Ermenileri yok etmek istiyorlar. Biz ne yapacağız?’ diye bir telgraf gönderdi. Alman hükümeti yetkililerinden gelen cevap ise, ‘Bunu biliyoruz, fakat bir şey yapmayacağız’ oldu.
(...)
Hatta ona yazılan mektupta, ‘Sen çıldırdın mı? Bu, Türkleri kaybetmemiz anlamına gelir. Ermenilerden bize ne? Onlar bizi ilgilendirmiyor’ şeklinde bir ifade var. Bu, soykırım sürecindeki son kırılma noktası oldu. Bu anlamda, Almanya Osmanlı’nın Ermenileri öldürmesine izin verdi.
(...)
Osmanlı’da politik olarak aktif olan bir avuç insandan, 10 veya 12 kişiden bahsediyoruz. Bunlardan en önemlisi daha önce bahsettiğim Wangenheim. Soykırıma dair telgrafları sümen altı ediyor. Bir diğeri, Osmanlı’nın Genelkurmay Başkanı Bronsart von Schellendorf.
(...)
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’da görev alan ve sonra Nazilere destek veren Alman yetkililer yok mu?
Evet, böyle isimler var. Savaşın sonunda Osmanlı’da kurmay subay olarak yer alan ve sonra Nazi rejimine büyük destek veren Franz von Papen, bunlardan birisi. Humann, bu isimlerden biri olarak yine karşımıza çıkıyor. Humann, savaştan sonra 20’li yıllarda Nazi Partisi’ne büyük destek veren Deutsche Allgemeine Zeitung isimli gazetenin sahibi. Humann’ın Enver’in yakın arkadaşı olduğunu ve Ermenilere yönelik kararları plan aşamasındayken bildiğini söylemek gerekir. Enver’in arkadaşı olduğundan dolayı o dönemde Osmanlı’daki en muteber Alman’dı diyebiliriz.”
Jürgen Gottschlich, ‘Beihilfe zum Völkermord: Deutschlands Rolle bei der Vernichtung der Armenier’ [Soykırıma Yardım Etme: Ermenilerin Yok Edilmesinde Almanya’nın Rolü]
“Nitekim 1909-1917 arasında Almanya Şansölyesi (Başbakanı) olan Bethmann Hollweg bir raporunda şöyle yazmıştı: ‘Bizim tek hedefimiz, Türkiye’yi savaşın sonuna kadar kendi tarafımızda tutmaktır, bu arada Ermeniler mahvolur veya olmaz, fark etmez.’ Ve bu politika uyarınca 1915’te İstanbul’a Alman Büyükelçisi olarak atanan Metternich, ‘Ermeni Tehciri hakkındaki gerçekleri fazla vurgulamaya başlayınca’ 1916’da görevinden alınmıştı.”
Ayşe Hür, Taraf
“Çanakkale ve İstanbul Boğazları savunma tertipleri komutanı Alman Amiral Guido von Usedom’dır. Çanakkale'de Koramiral Johannes Merten, İstanbul Boğazında ise Deniz Albay Kühlwetter görev alır. Çanakkale savaşlarını 5. Ordu komutanı olarak General Otto Liman von Sanders yürütür. 5. Ordu, 3. Tümeni komutanı Albay August Nikolai, 5.Tümen komutanı Albay von Sodenstern. Kıyı koruma birliği komutanı Binbaşı Wilhelm Willmer, 28. Piyade Alayı komutanı Albay Hunger. Saros Körfezi’ni 1.Ordu komutanı General Colmar von der Goltz komutası altındaki kuvvetler koruyor.”
Dr. Mete Soytürk, Söyleşi
Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunda kilit komuta kademeleri dahil olmak üzere 35.000 Alman subay, astsubay ve er görev yapıyor. Bunlar sıradan subaylar değil; mareşal, general, amiral olanlar, aralarında Genelkurmay Başkanlığı, ordu komutanlığı yapanlar var. 100. yılı anılan/kutlanan Çanakkale savunmasında planlayıcı, kurmay, komutan olarak Alman subaylar başrolde. Ordunun donanımını da büyük ölçüde Almanya sağlıyor. O savaşta görevli Alman subayların, mareşalinden en küçük rütbelisine, tam listesi biliniyor. İnkar edilmeyen, edilemeyecek bilgiler, binlerce belge orta yerde...
Böyle bir konumda, bu etkinlikte olan, Batı, Doğu, Güney cephelerinde Osmanlı’yla birlikte çarpışan Almanya’nın ve Almanların, Ermenilerin yokedilmesindeki sorumlulukları acaba ne kadardır? Bunun oranı hesaplanabilir mi? Osmanlı Devleti nezdinde, özellikle İttihatçı üç şerik Enver-Talat-Cemal paşalar üstünde kesin etki sahibi Almanya’nın, istese, soykırımı önleme gücüne sahip olduğundan kuşku duyulabilir mi? Böyle bakıldığında Almanya’nın sorumluluğunun Osmanlı yönetiminden geri kalır yanı var mı?
Türkiye, bir bölümü -haklı görülmese de- anlaşılabilir nedenlerle, itiraf ve kabul yerine inkar yolunu tuttu, tutuyor. Böylece daha sonra, yüzyıldır süren, nasibini her toplumun, kesimin, ırkın, dinin, mezhebin kıyasıya aldığı mezalimin de önü açılmış, hesap sormanın, hak aramanın yolları büsbütün tıkanmış oluyor. Uygar dünyanın bir parçası olmanın birinci sıradaki gereği, 1915 soykırımının tanınması ve sorumluluğun kabulüdür.
Almanya batının muteber bir demokratik ülkesi. Yahudi Soykırımı tanıdı, sorumluluğunu vakarla kabul etti. Onurlu bir davranıştı bu. Öyleyse, Holokost’un öncülü olan Ermeni Soykırımı o ülkede niçin hala sümen altında? Dün ve bugün Almanya’yı yönetenler Şansölye Şansölye Bethmann Hollweg’in soyundan mı geliyorlar, Şansölye Willy Brandt’ın kanından mı?
Nisan tüm dünyanın ama özellikle Almanya’nın diz çöküp dua edeceği aydır.
(Devamı var...)
Sarkis Seropyan’ı kaybettik. Agos’ta Hrant’la birlikte yola çıkan, bilgili, kültürlü bir insandı. Diyarbakır’da, Dersim’de, Mardin’de Hrant Dink Vakfı konferanslarında birlikteydik. Yöreyi dağ tepe, köy köy, yıkıntı kalıntı tanıyor, tarihi, mitolojisiyle biliyordu. Toprağı bol olsun.