Türkiye ekonomisi ve finansal piyasalar, 2015 yılına nispeten olumlu beklentilerle giriyor. Ekonomide 2015 yılının temel teması ise farklılıkların öne çıkması. Dört alanda bu faklılaşmanın öne çıkması beklenmeli: Para politikaları, büyüme, petrol ve döviz kurları.
2015 yılı, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) sıfıra dayanmış politika faizini artırarak normalleşmeyi başlatacağı yıl olacak. Japonya ve Avrupa merkez bankaları bilançolarını büyüterek, FED’in sıkılaştırmasını bir ölçüde dengeleyebilir. Gelişmekte olan ekonomiler için temel ayrıştırıcı faktör, ticari linkler ve petrol fiyatlarının etkisi.
Petrol fiyatlarındaki düşüş, küresel ölçekte tüketiciler için bir nevi vergi indirimi etkisi yapıyor; bu da büyümeyi destekleyecek. Ancak bir de madalyonun öbür yüzü var. Bu indirimi sağlayan petrol ihracatçı ülkeler. En büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan’ın ağrı eşiği, birçok üreticiye göre daha düşük.
Türkiye ekonomisi ve finansal piyasalar, 2015 yılına nispeten olumlu beklentilerle giriyor. Bunun en önemli nedeni, petrol fiyatlarında yılın ikinci yarısında gittikçe hızlanarak yaşanan düşüş oldu. Nihayetinde, Türkiye gelişmekte olan ülke ekonomileri arasında enerji ithalatı en yüksek olan ülkelerin başında geliyor. Petrol fiyatlarının mevcut seviyelerde kalması, Türkiye’nin enerji ithalatı faturasını indiriyor. Düşen fiyatlarla tasarruf eden firmaların ve tüketicilerin, bu ek kaynağı, kısmen yatırım ve tüketime yöneletecek olması da büyümeyi destekleyecektir.
Geçen yılın başında bu sayfalarda, Türkiye ile ilgili 2014 öngörülerim temkinliydi. Yolsuzluk soruşturmaları nedeniyle ülkenin o dönemde içerisinden geçtiği siyasi belirsizlik düşünüldüğünde, bu hiç de şaşırtıcı değil. Siyasi belirsizliğin bir krize dönüşmeyeceği baz senaryoda, beklentim ekonomik büyümenin yüzde 3,5 civarında olacağı, fakat TL’nin dolar karşısında ciddi ölçüde değer kaybedeceği yönündeydi. Büyüme bu yıl, yüzde 3-3,5 arasında gerçekleşecek gibi görünüyor. TL’de inişli çıkışlı bir seyrin ardından, yaklaşık yüzde 10 değer kaybetti.
ABD iyi yolda
2015 yılında dünya ekonomisi için beklentiler, geçen sene olduğu gibi olumlu. ABD’de özel sektör öncülüğündeki ekonomik toparlanma devam ediyor. 2008 krizinin yaraları büyük ölçüde sarıldı ve bilançolar tamir edildi. Krizin göbeğinde yer alan emlak piyasası, istikrarlı bir şekilde iyileşmeye devam ediyor.
Japonya’da hükümetin deflasyonla mücadele için agresif politikları devam ediyor. Hem de tazelenmiş bir seçmen desteğiyle ve maliye politikasında vergi artışıyla yapılan hatadan gereken dersler çıkarılarak.
Avrupa sorunlu
Avrupa son yıllarda olduğu gibi sorunlu. Büyüme çok düşük ve enflasyon hızla geriliyor. Her ne kadar Avrupa’nın sorunu çok daha derin olsa da, Avrupa Merkez Bankası’nın bilançosunu genişletmeye başlayacak olması, umut verici bir başlangıç olabilir.
Gelişmekte olan ekonomiler için çok daha karmaşık bir görünüm söz konusu. Çin’in ekonomik büyümeyi destekleyecek politikaları beklentileri güçlendirirken, petrol ihracatçısı ülkelerde yaşanacak sıkıntılar, 2015 yılı görünümündeki kara bulutları teşkil ediyor. Dolayısıyla, 2015 yılının temel teması farklılıkların öne çıkması. Dört alanda bu faklılaşmanın öne çıkması beklenmeli: Para politikaları, büyüme, petrol ve döviz kurları.
Para politikası
2015 yılı, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) sıfıra dayanmış politika faizini artırarak normalleşmeyi başlatacağı yıl olacak. Japonya ve Avrupa merkez bankaları bilançolarını büyüterek, FED’in sıkılaştırmasını bir ölçüde dengeleyebilir. Gelişmekte olan ekonomiler için temel ayrıştırıcı faktör, ticari linkler ve petrol fiyatlarının etkisi. Ticarette ana partneri Avrupa ve Asya olan ülkeler için para politikasının gevşeme ihtimali var, özellikle petrol ithalatçısı ise. Rusya gibi petrol ihracatına bağımlı ülkelerde ise, para biriminin hızlı değer kaybını durdurmak için ufukta faiz artışları var.
Büyüme
2015 yılında gelişmiş ülkeler içinde büyüme oranını artıracakların başında, Amerika geliyor. Türkiye’nin önemli ihracat pazarları olan Avrupa ve Orta Doğu’da, görünüm bulutlu. Özellikle petrol ihracatçısı ülkelerde kamu harcamaları hızla yavaşlarken, azalan ‘petro-dolar’lar nedeniyle özel kesim harcamalarında da bir daralma yaşanacak. Dolayısıyla, Türkiye’den bu seneki gibi ihracat odaklı bür büyüme performansı beklememek gerek. Tahmin ettiğim yüzde 3,4 2015 büyümesi, büyük ölçüde yurt içi taleple sağlanacak. Türkiye’nin tarihi ortalamalarına göre bu oran düşük olsa da, içinde olduğumuz bölgede göreli olarak yüksek bir büyümeyi gösteriyor.
Petrol
Petrol fiyatlarındaki düşüş, küresel ölçekte tüketiciler için bir nevi vergi indirimi etkisi yapıyor. Bu da büyümeyi destekleyecek. Ancak bir de madalyonun öbür yüzü var. Bu indirimi sağlayan petrol ihracatçı ülkeler. En büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan’ın ağrı eşiği, birçok üreticiye göre daha düşük. Suudilerin hem pazar kaybı yaşamamak, hem de yeni teknolojilerle fakat yüksek maliyetlerle artan petrol arzının önüne geçmek için petrol fiyatlarını uzun süre düşük tutması söz konusu. Burdaki risk, Rusya gibi büyük bir üreticinin fiyatlardaki düşüşün devam etmesi durumunda ciddi bir kriz yaşayıp, küresel ölçekte domino etkisi yaratması. Dolayısıyla, yatırımcılar ilk aşamada petrol ihracatçı ülkelere mesafeli durup, Türkiye gibi net enerji ithalatçı ülkeleri tercih edeceklerdir.
Döviz kurları
Doların yükselişi 2015 yılında da sürecek. Para birimi değerli olan ve ihracat kompozisyonu emtia ağırlıklı olan ülkeler, bu yükselişi daha şiddetli hissedecekler. TL’nin dolar karşısında tekrar 2.40 seviyelerine gerilemesi söz konusu. Geçenlerde bu sayfalarda paylaştığım şekilde, şirketler kesimini sıkıntıya sokacak dolar-TL seviyesi, geçen seneki 2.35 seviyelerinden önümüzdeki dönem için 2.51 seviyelerine yükselmiş bulunuyor.
Sonuç olarak, yüzde 3,5 civarında büyüme ve petrol fiyatlarının yardımıyla düşen cari açık ve enflasyonla Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içinde 2015 yılında pozitif olarak ayrışacaktır. Yine de bu senaryoda, faizlerin ve döviz kurunun yılın ikinci yarısında, FED’in faiz artışıyla yükselmesi söz konusu. Yılın ikinci yarısına yaklaşırken yurt dışında yaşanacak bu önemli paradigma değişikliği düşünülürse, Haziran ayındaki seçimler ve ekonomi yönetiminde yaşanacak görev değişiklikleri, 2015 görünümü için çok daha önem kazanıyor.