2015’le birlikte 13. yılını dolduracak olan Zihinsel ve Bedensel Engelli Çocuklara Yardım Kolu ZİBEÇ, yaşları 2 ile 55 arasında değişen 72 öğrencisini yeni projeleriyle hayata kazandırmaya devam ediyor.Yedi yıldır ZİBEÇ’in başkanlığını yapan Dikran Dülgeryan’la, kurumun çalışmaları ve toplumda bilinmeyen yönleri üzerine konuştuk.
Engelli çocukları, sosyalleşmelerini ve kendilerine yetmelerini sağlayacak becerilerle donatan ZİBEÇ, bir yıldır faaliyet gösteren akademik sınıfıyla da, örgün eğitime devam eden ama uyum sorunu yaşayan çocukların okulda aktifleşmesine ve kendilerini ifade etmesine yardımcı oluyor. Yedi yıldır ZİBEÇ’in başkanlığını yapan Dikran Dülgeryan’la, kurumun çalışmaları ve toplumda bilinmeyen yönleri üzerine konuştuk.
ZİBEÇ’teki günlük hayattan başlayalım. Burada bir gün nasıl geçer?
ZİBEÇ’te hayat sabah 08.30’da başlar. Ciddi ve disiplinli bir eğitim anlayışını benimsiyoruz. Engelli çocuklar hareketsiz oldukları müddetçe vücutları hamlaştığı ve kilo aldıkları için onları fiziksel çalışmalara da yönlendiriyor, belirli hareketlerle spor yapmalarını sağlıyoruz. Sosyal ortama dahil olmaları ve hayat becerileri kazanmaları için, öğrencilerimize masa hazırlama ve toplama, bulaşık yıkama, kurulama, dolaba yerleştirme, bulaşık makinası kullanma, ütü yapma, elektrik süpürgesi kullanma, çamaşır asma gibi ev işi becerileri edindiriyoruz. Ayrıca, otelcilik ve kat hizmeti görevlisi eğitimi alıyorlar. Haftanın iki günü, eğitmenleri eşliğinde hastanenin kantininde çalışıyor, harçlıklarını çıkarıyorlar. Müzik, resim, heykel, dans gibi sanat dallarıyla terapi de uyguluyoruz. Buradaki temel amacımız, kişinin kendini daha özgür bir şekilde ifade etmesini, baskılanmış duygularını dışa vurmasını, yaratıcılığını geliştirerek estetik yönlerini ortaya çıkarmasını sağlamak. Her sene mayıs ayında yılsonu gösterileri oluyor. Çocuklar çeşitli kostümler giyip şarkılar söylüyorlar. Ayrıca, birlikte kültür gezilerine, tatillere, sinema ve tiyatroya giderek hayatlarına renk katıyoruz. Böylelikle, sosyalleşip özgüven kazanıyorlar.
Akademik sınıfınızda nasıl bir eğitim veriliyor?
Bir yılı aşkın bir süredir, ZİBEÇ’teki değişiklikleri duyurmak için büyük çaba içindeyiz. Dünyada ZİBEÇ benzeri kurumların sayısı çok az. Otizm Vakfı otizmli çocuklarla, Down Sendromu Derneği sadece Down sendromlularla ilgilenir. Biz bu yelpaze içinde, görme ve işitme engelliler dışında, engelli diyebileceğimiz tüm kategorilere hizmet veriyoruz. İki yıl önce bütün okullarımızı dolaştık, rehber hocalarla, müdürlerle toplantılar yaptık ve bir akademik sınıf oluşturmaya karar verdik. Zihinsel ve bedensel engelli olmayan, örgün öğretime devam eden ama okulda uyumsuzluk sorunu yaşayan ve rehber öğretmenleri tarafından kaynaştırma eğitimi almaya yönlendirilen çocukların yer aldığı bir sınıf oluşturduk. Buradaki temel amaç, akademik durumu sınırda olan ilkokul çocuklarının özel bir eğitim kurumuna gitmeden topluma kazandırılması. Çocuklar sadece iki gün ZİBEÇ’in akademik sınıfına geliyor; hem okulda devamsızlık yapmamış oluyor, hem de burada derslerini bire bir takip ederek diğer arkadaşlarına yetişiyorlar. İlk aylarda kavrama eğitimi veriliyor, daha sonra çocuğun okuldaki arkadaşlarının seviyesine yetişmeleri hedefleniyor. Böylelikle çocuklar okuldaki derslerinde daha aktif olabilecek. Önemli olan, çocuğun grup içinde kendini ifade etmesi. Akademik sınıfta bu amacımıza ulaştık. Okullardaki öğretmenlerden çok olumlu değerlendirmeler alıyoruz.
Maddi destek için başlattığınız ‘şeker yerine kart’ projenizden bahsedebilir misiniz?
Biz kendi yağımızla kavrulmak istiyoruz, bunun için bir proje oluşturduk. Arzu edenler, düğün, vaftiz gibi özel günlerde şeker yaptırmak yerine ZİBEÇ’e bağışta bulunarak kartlarımızdan alıyor. Kartlarda, ABD’de yaşayan Sirun Yeretzian’ın çizimlerini kullandık. 2010’da hayata geçirdiğimiz bu projeyle toplumumuzun dikkatini büyük oranda çektik. Bugüne dek 35.875 kart dağıtıp 48.670 TL gelir elde etmişiz. Kadınlar Kolu’nun ciddi çalışmaları var. Çocuklarımızın ürettiği mumlar, seramikler, sabunlar kermeslerde ve yılsonu gösterisinde satılıyor. Gelirlerimizin bir bölümü bu kermeslerden geliyor. Ayrıca, arzu edenler, hastalara, doğuma çiçek yollamak yerine bize gelerek orkide, gül ve papatya desenli kartlarımızla bağış yapabilir.
İleriye dönük hedefleriniz, hayalleriniz neler?
ZİBEÇ’in doğru şekilde tanıtılmasını, akademik sınıftaki öğrenci sayısının artmasını istiyoruz. Ayrıca yurtdışında ZİBEÇ’e benzer bir kurumla anlaşma yaparak eğitmenleri yollamak gibi hayallerimiz var. Bunların hiçbiri ütopik değil ama zor şeyler, çünkü maliyetleri yüksek. Gençlerimizin, liseden sonra ‘özel eğitim’ alanına yönelmelerini teşvik ediyoruz. Elemana ihtiyaç duyulan bu meslek dalıyla ilgili bilgilendirmeler yapmayı planlıyoruz.
‘En büyük amacımız doğru tanınmak’
Dünden bugüne ZİBEÇ’in algılanışında farklılık var mı?
Başta en büyük sıkıntımız, ailelerin toplumdan çekinerek, çocuklarını ZİBEÇ’e göndermek istememeleriydi. Onlara söylediğimiz tek bir şey var: Bu kapıdan içeri girin, gezin, burada neler olduğunu anlayın. Buradaki çocuklar birilerine zarar verecek çocuklar değil. Sinirlerini kontrol edemeyen, ilaç almayan çocuklarımız da oluyor zaman zaman ama böyle durumlarda hemen gereken önlemi alıyoruz. Bu çocuklarımızın yanında her zaman bir eğitmen bulunuyor. En büyük amacımız, algının değişmesi ve doğru tanınmak. Bunun için, her türlü çocuğa hizmet veren bir kurum olduğumuzun anlaşılması lazım. Çocuğunuz yutkunmayla, sindirim sistemiyle, bazı harfleri söyleyememekle ilgili sıkıntı yaşıyorsa, nereye götüreceksiniz bu çocuğu? Üniversite hastanelerine mi? Burada işinin ehli bir dil terapistimiz var; bir yıl içinde, çocukta çok ciddi ilerleme sağlanıyor. Okullarımızdan öğrenciler belirli dönemlerde ZİBEÇ’i ziyaret ediyor, kendi aralarında yardım topluyor ya da çocuklarımıza hediyeler alıyorlar. Staj veya sosyal sorumluluk projesi yapmak isteyerek gelen de çok öğrencimiz var. Gelenlere kapımız her zaman açık.
‘Çocuklar sosyalleşmeye teşvik edilmeli’
ZİBEÇ olarak en çok vurguladığınız husus nedir?
Teknolojinin ilerlemesiyle artık çocuk henüz anne karnındayken bazı hastalıkların farkına varılıyor ve doğum sonlandırılabiliyor. Fakat bazı durumlar doğuştan sonra oluşuyor. Zihinsel veya bedensel engelli çocuk sahibi olan varlıklı aileler, genellikle, onlara, kendi evlerinde özel eğitmenlerle, özel bakıcılarla, izole bir hayat yaşatıyorlar. Bazen isimsiz telefonlar geliyor, bir çocukta problem olduğundan bahsediliyor. “ZİBEÇ’e getirin” dediğimizde, ailesinin istemediğini duyuyoruz. Aileler bu duyarlılığı taşımalı. Çocuklarını sosyalleşebilecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri, yalnız kaldıklarında da hayatlarını idame ettirebilecekleri bir düzene teşvik etmeliler. Bir çocuğu örneğin dört yaşında eğitmeye başlarsak, büyük yol alabiliyoruz. Nöroloğumuz ve psikiyatristlerimizle çocuğu tanıdıktan sonra, haftada kaç gün, nasıl bir program uygulanacağını gösteren bir yol haritası çiziliyor. Eylül ayında, çocukların eğitim programına göre hedefler belirleniyor. Gelişmeleri adım adım takip ediliyor. Bunlar sabır gerektiren, zaman alan süreçler ama ZİBEÇ tam da bu yüzden var.