Dersim Ermenileri
“Dersim hiçbir yere benzemez”
Dersimli bir Ermeni olan Mirhan Prgiç Gültekin’in dernek kurmaya hazırlandığını öğrenince kendisiyle görüştük. Bölgede yaşayanların bu girişim hakkında ne düşündüğünü öğrenmek, onların hikâyelerini dinlemek için Dersim’in yolunu tuttuk. Tarihi travmalarla dolu bir bölgede, hele Ermeni olmanın hâlâ “küfür” addedildiği, basında “Türkiye’de yaşayan ‘gizli Ermeniler’ bölücülükte önemli rol oynuyor” gibi cümlelerin kolayca sarf edildiği düşünüldüğünde, neyle karşılaşacağımızı tahmin ediyorduk aslında. Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey’in, Şubat 1926’da hükümete sunduğu raporda, “Cumhuriyet hükümeti için bir çıbanbaşı” dediği Dersim’de ilk gün, Munzur nehrine tepeden bakan bir kahvede uzun süre sohbet ettiğimiz Ermeniler, katliamları, acıları yaşadıklarını anlattılar; yıllardır Ermeni kökenli oldukları için dışlandıklarını söylediler ama ses kayıt cihazını açmamızı veya fotoğraf çekmemizi istemediler. Kimi “Ben gencim, büyüklerim kökenini söylemedikten sonra ben bir şey demem” dedi, kimi “kimliğimize sahip çıkalım ama acele etmeyelim, burası Türkiye’nin başka hiçbir bölgesine benzemez” diyerek uyardı. Elbette “Dersim Ermenileri Derneği”ni kurmaya hazırlanan 29 Temmuz-1 Ağustos’ta düzenlenen 10’uncu Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde stant açan Mirhan Prgiç Gültekin onlarla hemfikir değil: “Ermenilik bugün küfür gibi algılanıyor. Bunun sebebi, bilmemek ve korkmak. Derneği kurmaya karar verdikten sonra bana hem festivalde hem de sonrasında birçok Dersimli Ermeni ulaştı ve olumlu baktıklarını söylediler.” Dersim’de Ermenilere dair hiçbir şey kalmadığını söyleyen, kısa süre önce Bakırköy’de ismini değiştiren Mirhan Prgiç, dernek olarak bölgedeki Ermeni kültürüne sahip çıkacaklarını belirtiyor: “Bu ülkedeki diğer halklarla eşit koşullarda yaşamak istiyoruz. Ermeni isem Ermeni ismi taşımak benim en doğal hakkım. En kötüsü kendi kültürünü başkasının kültürü diye yaşamak. Mesela halay Ermeni oyunudur, biz Kürtlerin oyunu diye öğrendik. Dersim’de Kürtler, Aleviler, Türkler kendi kültürlerini yaşıyorlar ama biz yaşayamıyoruz. Eğer bu ülke demokratikleşecek, tarihiyle yüzleşecekse insanların değerlerini tanımalı.”