Dünyanın çeşitli kentlerinden fotoğrafçıların bir araya gelerek kurduğu uluslararası fotoğraf işbirliği ‘Tiny Colllective’de İstanbul’u temsil eden Elif Suyabatmaz’la mobil fotoğrafçılık üzerine konuştuk.
Yirmi yıldır fotoğrafla uğraşan Elif Suyabatmaz’ın, fotoğrafçılığa başlamasının hikâyesi ilginç: “ABD’de çıkan ‘Blackbook’ (Karakitap) adlı yıllık fotoğraf kitabında fotoğrafçıların adresleri vardır. Onların bazılarına mektup yazdım, fotoğrafı çok sevdiğimden ve asistan olmak isteğimden söz ettim. Kabul ettiler.” Suyabatmaz, New York’ta fotoğraf çekerken ilkin çok zorlandığını, çekindiğini, ‘yabancı’ göründüğü insanlara kamera doğrultmanın stresini yaşadığını söylüyor; bu yüzden, bir kitabın içini oyup, fotoğraf makinesini o oyuğa yerleştirmiş, vizörü görmeden fotoğraflar çekmiş ve New York’ta bu fotoğraflardan oluşan bir sergi açmış. Okul hayatı bitince, dünyayı gezmeye karar veren Suyabatmaz, hostes olmuş ve bu vesileyle Yemen’den Küba’ya, dünyanın dört bir yanında fotoğraf çekmiş.
İnstagram’la gelen ün
Bir süre fotoğrafçılığa ara veren sanatçı, İphone’un çıkmasıyla daha aktif bir şekilde fotoğraf çekmeye başlamış. İnstagram sayesinde ise, fotoğraflarıyla yeniden dünyaya açılmış. Öyle ki, onun çektiği fotoğrafları görüp İstanbul’u görmeye gelenler var.
‘Tiny Collective’in Suyabatmaz’la iletişime geçmesi de, İnstagram fotoğrafları sayesinde olmuş. Topluluğun kurucusu Crispin Giles onunla bir röportaj yaptıktan sonra, gruba davet edilmiş ve böylelikle İstanbul da kolektifin bir parçası olmuş: “Tiny’nin ilginç yanı, coğrafi dağılımı önemsemesi. New York, Paris, Los Angeles, Toronto, Zagrep, Atlanta, Avustralya ve Sydney’den fotoğrafçıların bulunduğu gruba İstanbul’un da katılması hoş oldu.”
Teknolojiyi küçümsemeyin
Suyabatmaz’ın fotoğraflarının da yer aldığı ‘Tiny Collective’ seçkisi, Fotoİstanbul’da, ‘mobil fotoğrafçılık’ kategorisi altında sergilenmişti. Sanatçıya mobil fotoğrafçılığı şöyle anlatıyor: “Bir kişiye büyük bir kamera doğrulttuğunuzda, onu psikolojik olarak etkilerseniz, o âna müdahale etmiş olursunuz. Halbuki fotoğrafta istenen görünmez olmaktır. Cep telefonuyla görünmez olmak, toplumda daha çok kabul görmek mümkün, çünkü cep telefonu herkeste var.”
O halde, mobil fotoğrafçıları, cep telefonuyla fotoğraf çeken diğer herkesten ayıran nedir? “Telefon sadece daha pratik bir araç olduğu için kullanıyoruz biz. Asıl amacımız yine fotoğraf çekmek. Diğer herkes için asıl amaç, fotoğrafı sosyal medyada paylaşmak ve bu şekilde beğeni toplamak.”
Elif Suyabatmaz’a, mobil fotoğrafçılığı ciddiye almayan fotoğrafçılar olduğunu hatırlattığımda, “İphone demokrasi getirdi. Artık herkesin bir kamerası var. Makinesi iyi olan iyi, kötü olan kötü fotoğraf çeker diye bir durum yok. Zaten makine sadece bir araçtır, ister orta format, ister analog, ister cep telefonu kullanın, fotoğrafta sizi sonuca ulaştıran, birikiminiz ve bakış açınızdır” diyor ve ekliyor: “Aslında bu, galerilerin ve fotoğrafı sanatsal bir tema haline getirmek isteyenlerin para kazanmak için yaptığı bir ayrıştırma çabası. Bir fotoğrafın filmle çekilmiş olması benim için önemli değil, ben sonuca bakıyorum. Fotoğrafı satmaya çalışmak pazarlamacıların işi. Başka kimsenin umurunda değil. Teknoloji gelişiyor; bu gücü küçümsemek sizi geride bırakır.”
İphone’culara öneri: İphone’da onlarca yazılım ve filtre var. İyi fotoğraf çekmek isteyenlere tavsiyem, yalnızca bir çeşit yazılım kullanmaları. Bu sayede kendi özgün dillerini geliştirebilirler.
Elif Suyabatmaz'ı takip etmek için: @fisheyedreams (İnstagram)