Vedat Türkali, Mayıs 2014’te gerçekleştirdiğimiz ve Agos’ta yayımlanan söyleşide, yeni romanı hakkında “Bu benim için, tanıklık ettiğim, yaşadığım ve çok şey borçlu olduğum bu toplumun, roman çerçevesinde tanıtımının tamamlanması demek,” sözlerini kullanmıştı. Evet, büyük usta yüzyılı tamamlıyor; hikâye Diyarbakır ve Adana cezaevinde başlıyor. Türkali, İttihat Terakki dönemini, 1915’i, gerçek tarihi, yaşamış kişileri anlatıyor.
HALİL TÜRKDEN
“Dede, Arpenik ile Maral’ın minicik ellerine birer kâğıt koydu. Kâğıtlarda Ermenice, Türkçe ‘Bitmedi Bitmeyecek’ yazıyordu. Dede seslendi, hadi atın benim güzel çocuklarım bunları aşağı.”
Bu cümleler, Vedat Türkali’nin son romanı Bitti Bitti-Bitmedi’den… Edebiyatımızın bu büyük ustası, 55 yaşında ilk romanını yazdı ve aradan geçen 40 yılın ardından son romanıyla selamlıyor bizleri.
Türkali 95 yıldır bu topraklarda esen bir rüzgâr; öyle ki poyraz gibi esen bir rüzgâr. Edebiyatın, tiyatronun, sinemanın, siyasetin ve tarihin üzerinden bir poyraz misali esti, esmeye devam ediyor; yazdığı ve ürettiği işlerle kimi zaman tenimizi dondurdu, kimi zaman da vicdanlarımızı titretti ve toplumsal hafızanın orta yerine bıraktı divitini, hokkasını…
Dünden bugüne Türkali
Son romanını sunmadan önce, Türkali’nin ilk romanını ve edebi yolculuğunu satır başlarıyla hatırlayalım. Onu edebiyat tarihinin en önemli ustalarından biri yapacak romanlarından ilki olan ‘Bir Gün Tek Başına’ yarım yüzyıllık bir yaşantının acısı, mutluluğu, mücadelesi ve kavgasıyla ortaya çıkmıştır. Dokuz yıl sonra ikinci romanı ‘Mavi Karanlık’ gelir. 12 Eylül 1980 öncesindeki yüksek tansiyonlu günlerde, henüz turizme ve dünyaya açılmamış bir kıyı kasabasında, Bodrum’daki aydın kesimiyle halk arasındaki ilişkiyi konu edinir. Türkali, 1986’da çıkan ‘Yeşilçam Dedikleri Türkiye’ adlı kitabında, 1960’lardan 1980 darbesine kadar uzanan bir “roman zamanı” içinde Türkiye sinemasının tarihini anlatır. 1990’da yayımlanan ‘Tek Kişilik Ölüm’de ise Türkali, ‘Bir Gün Tek Başına’ ve ‘Yeşilçam Dedikleri Türkiye’de olduğu gibi TKP tarihinden “satır aralarında” söz eder ve kitaba dair, “(...) Bu kitap bir tarih kitabı değil, bir romandır; ancak tarihle ilgili söylediklerinin belge niteliği taşıması gerektiğine yürekten inanmış bir yazarın romanı,” der.
Vedat Türkali’nin ömrü boyunca yazmak istediği ve bunun için tüm dünyadan uzaklaşması gerektiğini düşündüğü romanı ‘Güven’, bir başyapıt olarak ortaya çıkar. 1944’te fikir olarak doğan ama 55 yıl sonra, 1999’da yayımlanan ‘Güven’, 2. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’deki siyasal eğilimlerin savaşa karşı tutumlarını, karanlık devlet kurumlarıyla ticaret burjuvazisinin bağlantılarını, belli kesimlerin savaştan nasıl kâr elde ettiklerini, TKP’nin bu dönemdeki durumunu ve 1944 tutuklamalarını konu edinir.
Vedat Türkali ilk romanı olan ‘Bir Gün Tek Başına’dan beri insanların yarım kalmışlığını, ikiyüzlülüklerini, çelişkilerini, yaşanmamışlıklarını, hem politik hem aşk eksenindeki iç hesaplaşmalarını ele almıştır. Bunu en iyi yaptığı örneklerden biri de ‘Yalancı Tanıklar Kahvesi’dir. Okuru 1970’lere götüren Türkali, ortaya koyduğu Muhsin karakteriyle, daha çocukluk yıllarında anladığı gerçekleri sorgular, Türkiye’de sol çabanın ve mücadelenin neden köylü ve işçi tabanında yayılamadığını tüm gerçekliğiyle ortaya koyar. ‘Yalancı Tanıklar Kahvesi’nde, salt dönemin siyasi panoramasını izlemiyoruz; yazarın en iyi yaptığı işlerden biri olan karakter ve insan hikâyesi anlatımına dair titiz bir çalışmaya tanık oluyoruz.
Türkali’nin edebi yolculuğuna bakıldığında, belli siyasi dönemlerde savrulan, biçimlenen insan hikâyelerini aşkla, çatışmalarla, birleşmelerle ve mücadeleyle harmanlayıp ustalıkla anlattığını görebiliriz. Onun hemen hemen her romanında denk gelebileceğiniz “beceriksiz ve ürkek erkekler”den biri olarak, onun karakterleriyle tanışmanın imkânsız olmadığını düşünüyorum. Okurunu, anlattığı hikâyeyle büyüleyen ve gerçeğin içine çeken bir dehadan söz ediyorum. Karakterlerine tüm doğallıyla acıyı, sevinci ve karmaşayı yaşatan; “Yaşamı sürdürmekle yükümlüyüz biz,” diyen bir yazar…
Bitmedi…
Geride bırakmaya hazırlandığımız 2014 yılı içinde Ayrıntı Yayınları, bu büyük ustanın eserlerini yayımlamaya başladı. Sonunda küçük ama önemli bir değişiklik yapılan ‘Yalancı Tanıklar Kahvesi’, ‘Tüm Yazıları Konuşmaları 2’ ve ‘Özgürlük İçin Kürt Yazıları 2’ bu kitaplardan… Şimdiyse, son kitabı ‘Bitti Bitti Bitmedi’ okurlarıyla buluşuyor.
“Sıcak yaz günlerini serince atlattık; eylül tatlı yağmurlarla, ekim sararmış yapraklarını uçuşturarak gitti. Sonunda bir biçimde geçiyor günler ama tatsız bir yığın şeyi iyice tatsız etmeden de geçmiyor.”
Vedat Türkali’nin son romanı ‘Bitti Bitti Bitmedi’ bu cümlelerle başlıyor ve yazının başında belirttiğim gibi Türkali, edebiyatın ve hayatlarımızın üzerinden bir poyraz misali esmeye devam ediyor. Bu büyük usta, 96. yaşına haklı bir gururla yürürken “Bitmedi, bitmeyecek!” diyor ve kalplerimizin, hafızalarımızın orta yerine yine divitini, hokkasını bırakıyor.