HDK’da yeniden yapılanma tartışmaları

HDK’nin bu güne kadar yaptıklarının ve eksik kaldığı noktaların tartışıldığı, sonuç bildirgesiyle karara bağlandığı 5. Genel Kurulu'nu HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel Agos’a değerlendirdi.

KAVEL ALPASLAN 
kavelchao@gmail.com

Halkların Demokratik Genel Kongresi (HDK) 5. Genel Kurulu, Ankara Kocatepe Kültür Merkezi’nde yapıldı. 15-16 Kasım tarihlerinde gerçekleşen  genel kurula HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDK Eş Sözcüleri Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü, HDP milletvekilleri, sanatçı Ferhat Tunç, Kobanê’den temsilciler, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, sendikalardan temsilciler, yurt dışından konuklar ile HDK delegeleri katıldı. 

Agos’a konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Ermeni toplumunun demokratik yurttaşlık talebinin HDK’nın ana gündem maddelerinden biri olduğunu belirterek 1915’in 100. Yılında parlamento ve sokakta mücadeleyi arttıracaklarını belirtti. HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel ise tabandan kurulan örgütlenme modeli ve yerel yönetim konusunda eksiklikler olduğunu belirterek yeniden yapılanma tartışmalarının değerli olduğunu ifade etti.

İlham kaynağımız Gezi’deki komün ve Rojava’daki özyönetim
Figen Yüksekdağ

  • Kongrede değişim vurgusu vardı, sizce bu değişiklikler nasıl değişiklikler olacak?

Değişiklikler, toplumsal yaşamdaki halk iradesinin, kitle iradesinin örgütlenmesi üzerine olacak. HDK kurulduğundan bu yana yereldeki halk iradesini, halkın bireysel ya da toplumsal yaşamını siyasi olarak ön plana çıkarmayı amaçladı. Bu noktada HDK, meclis tipi örgütlenmelerden gücünü alan bir oluşumdur.

HDK, geride bıraktığımız zaman içerisinde siyasi yaşamda toparlayıcı bir rüzgar yarattı, ancak yerellerde toplumsal yaşam içerisinde yapılan meclislerin inşası eksik kaldı. Bu kongre, aslında eksikliklerin giderilmesi açısından anlam taşıyor. Yaşam alanlarının doğrudan yansıtılabileceği bir meclis yapılanmasından ve bu yapılanmadan güç alan bir HDK’den bahsediyoruz.  Bu aslında Gezi direnişinin “komün” yapısıyla bize kendini gösteren bir pratikti. Bizim en önemli ilham noktalarımızdan biri de gezideki bu komünal yapıdır; birlikte yaşama, birlikte üretme, birlikte yaşatma. İkinci bir ilham noktamız da Rojava’daki yerel yönetimlere dayanan bir siyasi yapının kurulmuş olmasıdır. Biz aslında Türkiye ve Kürdistan’ın bütün kentlerinde, bir yönetim gücü açığa çıkarmak istiyoruz. Halkın özyönetim gücünü, kitlesel yönetim organlarını harekete geçirerek uyandırabilirsiniz.

  • Selahattin Demirtaş çözüm süreci üzerine “bizim barışı inşa etme yükümlülüğümüz vardı, bunu yapması gereken bizdik, görevimizi yerine getiremedik” diye bir açıklama yaptı. Sizce HDK, barışı inşa etmek için nasıl bir yol izleyecek?

Barışın inşası aynı zamanda demokratik bir toplumun inşası anlamına gelir. Biz, barışı ve Kürt sorununu toplumsallaştırmayı ve toplumsal bir muhataplık içinde tüm ezilenlerin beraber aldığı kararlarla mesafe kat etmek istiyoruz. Bu sadece Kürt sorununun çözümü değil, aynı zamanda Türkiye’de devrimci demokratik bir iradenin muhataplaştırılması anlamına geliyor. Ve bunu yapabilecek en doğru organ HDK’dir.

Dünyadaki Ermeni toplumuna karşı sorumluluk zamanı

  • 2015 Ermeni Soykırımının 100. Yılı. Bu doğrultuda HDK’nin ne gibi çalışmaları olacak?

Ermeni toplumunun demokratik yurttaşlık talebi ve Ermeni toplumunun Türkiye tarihine sorduğu hesap, HDK’nin kurucu gündemlerinden biridir. Ermeni halkının insani demokratik taleplerinin sahiplenilmesi HDK ve HDP’nin kuruluş harcıdır. HDK projesi aynı zamanda resmi tarihin ve resmi ideolojinin bütün demokrasi ve özgürlük mücadelesi üzerindeki tüm etkilerinden kopmak anlamına geliyordu. HDK’nin kopuşunu ilan ederken, güçlü bir kopuş ilan ettik. Bu zamana kadar demokrasi iddiasıyla ortaya çıkan yapılanmaların üzerinde taşıdığı derin izleri ortadan kaldırmak ve bünyemizdeki tozlanmayı silkinip atmak gerekiyordu. Ve bunu başarabilmek için de bazı altın anahtarlar vardı. Ermeni Soykırımı gerçeğinin tanınması ve bununla yüzleşmek tıpkı Kürt sorunu gibi bu anahtarlardan biriydi. Şu an Ermeni Soykırımını görmek, tanımak ve bunu günlük politikamızın bir sorunu ve görevi haline getirmek devrimci bir harekettir. HDK ilk başta bu görevi yerine getirmiştir. Ermeni halkımızın talepleri ve mücadeleleriyle birinci dereceden birleşme gereğini görmüş ve bu sorumluluğu almıştır. HDK bu noktada Türkiye’deki resmi ideolojinin inkarcı, soykırımcı siyasetiyle cepheden bir mücadeleyi benimsemiştir. Ermeni Soykırımı’nın 100.yılı olması dolayısıyla biz bu mücadelemizi arttıracağız. Ermeni Soykırımı’ndan bahsetmek bile hala “ölüm” anlamına geliyor. Sevgili Hrant’ın katledilişi gibi örneklerini yaşadık. Ermeni toplumunun tarihsel hesap sorma mücadelesi bize çok şey katmıştır. Şimdi tüm dünyadaki Ermeni toplumuna karşı sorumluluğumuzu almamız gerekiyor. Biz soykırımın yüzüncü yılında sadece anma yapmayacağız, aynı zamanda pratiğe döküp, politik mücadelesini de vereceğiz. Gerek parlamentoda gerekse sokakta yürüttüğümüz mücadelede soykırımın tanınması ve Ermeni toplumunun eşit yurttaşlık hakları karşında tüm blokajların kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğiz

Taban yapılanmasını yaratmakta eksik kaldık
Sebahat Tuncel

  • Öncelikle bu güne kadar HDK’nin geldiği süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

HDK projesi, 2011’de Emek, Demokrasi ve özgürlük bloğundan sonra başladı ve başka bir siyaset yapma tarzının tartışıldığı alan oldu. Mevcut merkezi, otoriter siyaset tarzı, kullanılan dil insanları çok rahatsız ediyordu. Halk aslında kendisinin katılacağı bir siyaset alanı istiyordu. “Hem kendi varlığını koruyan ama ortak mücadeleyi de yürüten bir alan olabilir mi?” sorusunu tartıştık ve önemli bir yol aldık aslında. Bu süreç içerisinde Türkiye’de yaşanan toplumsal gelişmelere müdahil olan bir çizgi amaçladık. Özellikle Kürt sorununun çözümünde barışı, halkların ve inançların sorunlarını gündemine alan, çok dilli çok kültürlü bir yapıyı esas aldık. Ama yapamadıklarımız da oldu. Çok büyük boşluklar oldu. Bunu örgütlemek HDK açısından önemli bir alan, ama bu arada yaşanan toplumsal gelişmeler, başka ihtiyaçlar, bir şekilde gücü de parçaladı. Dolayısıyla eksik kalan bölümler oldu.

  • Sizce bu eksik kalan bölümler neler?

Özellikle toplumsal örgütlenmenin yerelden başlaması konusunda eksikliklerimiz var. Halk meclislerinin, mahalle meclislerinin kurulma iddiası bu sürece dahil. Aynı zamanda üstten kurulan değil de alttan kurulan bir yapılanmayı yaratmakta da eksik kaldık. Biz daha hala üsten kurmaya çalışıyoruz. “Bu yeni bir başlangıç” diye ifade ettim. Ama burada, bizim doğru yolda olduğumuzu gösteren göz ardı edilemeyecek, çok önemli deneyimler de oldu. Gezi Direnişi bu konuda güzel bir örnek. Gezi direnişinde ortaya çıkan o tepki, yani toplumsal muhalefet bize şunu gösterdi; aslında bu alanda hala ciddi bir muhalefete ihtiyaç var, bunun öncülüğünü de pekala HDK yapabilir. Henüz yeterince yapmış değil, Henüz yeterince geniş değil. Evet, oldukça önemli 40’a yakın bir bileşen var, ama yetmiyor. Bunu genişletmek istiyoruz. Çünkü alanımızda da yeniden yapılanma var, işte Kürdistan ve Türkiye örgütlenme modellerimizi yeniden gözden geçirdik, DTK’yı, DBP’yi , HDK’yi, HDP’yi yeniden biçimlendirdik, dolayısıyla bu perspektifi de HDK’nin yeniden, nasıl yol kat edeceğini tartışması gerekiyor. Yeniden yapılanma tartışmalarını çok önemli buluyoruz.

  • Tabandan tavana örgütlenme modeli, bu kongreden sonra nasıl bir işleyiş kazanacak?

Halka kurtarıcı olarak gitmek değil, halkın kendi adalet eşitlik ve barış mücadelesini örgütlülüğe kavuşturmak gibi bir sorumluluğumuz var. Çünkü en temel özeleştiri verdiğimiz konu bu. Bununa birlikte ikinci bir özeleştiri konusu, bu örgütlenmeyle genişlemek; Alevilerden tutun Ezidilere, Hıristiyanlara, demokratik Müslümanlarla örgütlülük mücadelemizi genişletmek. Bir sonraki kongrede özeleştiri vermemek için bunu da hayata geçirmek zorundayız.

Kategoriler

Güncel Türkiye Gündem