Başepiskopos Aram Ateşyan, Samatya’daki sevgi sofrasında, cemaatin tek merkezinin Patrikhane olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Beykoz Kilisesi Vakfı’nın Boğaz’daki arazisiyle ilgili süreçte de aktif rol alan Başepiskopos, ‘Hovagim 1461’ adıyla yeni bir vakıf kurma hazırlığında. Ateşyan, gelişmeyi Agos’a doğruladı, ancak toplumun hiçbir kurumunun çalışmalardan haberdar edilmemesi soru işaretleri doğuruyor.
BARUYR KUYUMCİYAN
AREN DADIROĞLU
Başepiskopos Aram Ateşyan, Samatya’daki sevgi sofrasında VADİP Başkanı Bedros Şirinoğlu’na Agos’taki sözlerinden dolayı ateş püskürdü.
Ateşyan’ın sivil yöneticilere karşı sözleri dikkat çekti: “Patrikhane cemaatin merkezidir, cemaatin lideri ise o günün ruhani önderidir. Bu 550 yıldır böyle, hiçbir kişi ya da kurum ‘baş’ olamaz. Ne vakıflar, ne de VADİP!”
Başepiskopos Ateşyan’ın, Beykoz Kilisesi Vakfı’nın Boğaz’daki arazisiyle ilgili süreçte de aktif rol aldığı ortaya çıktı. Vakıf Başkanı Varujan Mağakyan, arazinin üst kullanım hakkını önce Surp Pırgiç Hastanesi’ne, sonra Patrikliğe vermelerinin ardında, Ateşyan’ın talimatları olduğunu aktardı.
Bu arada, Patrikhane’nin yeni bir vakıf kurma hazırlığında olduğu öğrenildi. Patrikliğin tüzel kişiliğinin tanınmamasından kaynaklanan sorunları ortadan kaldırmayı amaçlayan vakıf, ‘Hovagim 1461’ adıyla kurulacak. Ateşyan, gelişmeyi Agos’a doğruladı, ancak toplumun hiçbir kurumunun çalışmalardan haberdar edilmemesi soru işaretleri doğuruyor.
Yeni eğitim yılının başlamasıyla birlikte okullar yararına düzenlenen madağların ikincisi, 28 Eylül Pazar günü Sahakyan Nunyan İlköğretim Okulu ve Lisesi yararına Samatya Surp Kevork Kilisesi’nde yapıldı. Samatya’daki bu önemli güne, ‘Patrik Genel Vekili’ Başepiskopos Aram Ateşyan’ın sert kapanış konuşması damgasını vurdu.
Ateşyan, konuşmasında sık sık, isim vermeden, geçen hafta Agos’a toplum gündemine ilişkin önemli açıklamalar yapan Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu’nu eleştirerek şöyle dedi: “Başkalarının başarılarını kendisine mal etmek, ruhsal anlamda küçüklüktür. Bu halkın evlatları aptal değiller. Kimin ne yaptığını görüyor ve takdir ediyorlar. Konuşacak çok şeyimiz olsa da, bunları bu bereketli sofralarda konuşmak istemiyorum. Ama şunu herkes bilsin, Patrikhane cemaatin merkezidir, cemaatin lideri ise o günün ruhani önderidir. Bu 550 yıldır böyle, hiçbir kişi ya da kurum ‘baş’ olamaz. Ne vakıflar ne de VADİP… VADİP bu cemaatin lideri değildir. Bunu herkes bilecek.”
Patrikliği üzen bireysel açıklamalar olsa da cemaatle yek vücut olduğumuzdan hiçbir kişi veya kurumla sorun yaşamak istemeyiz” diyen Ateşyan, Patrikhane’nin tek merkez olduğunu vurguladı: “Gene de şu iyice bilinsin; Patrikhane olmazsa bu cemaat de var olmaz. Toplumu ayakta tutan Patrikhane’dir. Patrikhane devlet nezdindeki tek muhataptır. Dolayısıyla devlet tarafından cemaatimize bir yardımda bulunulmuşsa, teşekkürün altında muhakkak Patrikhane’nin imzası olacak. Cemaatin adıyla sadece Patrikhane teşekkür edebilir, siz değil!”
Başepiskopos Aram Ateşyan’ın sert konuşmasına tepki gösteren Gedikpaşa Surp Hovannes Kilisesi Vakfı Başkanı ve VADİP Genel Sekreteri Harutyun Şanlı ile Başepiskopos Ateşyan arasında ufak bir gerginlik yaşanırken, araya giren vakıf yöneticileri olayı yatıştırdı. Öte yandan, VADİP’in konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmayacağı, tüm gelişmelerin Ekim ayında yapılacak olan koordinasyon toplantısında değerlendirileceği öğrenildi.
Kösedağ: Asıl sorunları konuşamıyoruz
Samatya Surp Kevork Kilisesi Vakfı Başkanı Yesayi Demir, sevgi sofrasındaki konuşmasında Samatya’nın tarihinden bahsetti. Daha sonra söz alan Madağ Tertip Heyeti Başkanı Anto Kösedağ ise hayırseverlerin bağışlar yaptığı madağ sofraları olmadan, okulların bütçe açıklarının kapatılamayacağını belirtti. MEB teşvikleri ve velilerin bağışlarının, bütçelerinin %33’ünü karşıladığını kaydeden Kösedağ şöyle konuştu: “Her yıl Sahakyan’ın bütçe açığını kapamak için çaba sarf ederken, üzerinde yoğunlaşmamız gereken eğitim konularını erteliyoruz. Öte yandan, seçilmiş bir patriğimizin olmadığı, vakıf seçimlerinin gasp edildiği, sivil yapılanmanın olmadığı ve hâlâ oldubittilerle idare edilen bir toplumun uzun süre birlik ve dayanışma içinde olması mümkün değil. Ama bizler geleceğe dair umudumuzu, özellikle de çocuklarımız için korumalıyız..
Patrik II. Mesrob için üç günlük oruç ve dua
Başepiskopos Aram Ateşyan’ın riyasetinde yapılan ayinde, Kutsal Badarak’ı Başrahip Zakeos Ohanyan sunarken, ilahileri de Sahakyan Korosu seslendirdi. Ateşyan vaazında, kilisede kurulan barkovizyonda gösterilen görüntüler eşliğinde, bir de mucizeden bahsetti. Yaklaşık olarak bir ay önce Samatya Surp Kevork Kilisesi’ndeki bir vaftiz töreni sırasında, suya müron (kutsal mesh yağı) dökülürken, bir damlanın haç şekli aldığı ve bu damlada İsa Mesih’in siluetinin görüldüğü fark edilmişti. Fotoğrafla ilgili Ateşyan, “Bu bir mucizeydi. İsa Mesih 2000 yıl sonra ilk kez bir müron damlasından varlığını gösterdi. Bunun için Ermeni Kilisesi’ni, bizim kilisemizi layık gördü” dedi.
Bu sözlerin ardından Ateşyan, Ermeni toplumunu bir mucize daha yaşanması için dua etmeye çağırdı. Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob’un sağlığına kavuşması için 9, 10 ve 11 Ekim’de oruç tutulacağını ilan eden Ateşyan, 12 Ekim Pazar günü düzenlenecek Badarak ayininin ardından Patrik Hazretleri’nin hastanedeki odasına gidileceğini, II. Mesrob’un müronla kutsanıp, hastalığından kurtulması için dua edileceğini sözlerine ekledi.
Beykoz’da arazi muamması
Beykoz Surp Nigoğayos Kilisesi Vakfı’na 2013 yılında iade edilen mezarlık arazisi, toplumun gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Geçen hafta Surp Pırgiç Hastanesi Vakfı Başkanı Bedros Şirinoğlu’yla yaptığımız söyleşide, Şirinoğlu, arsanın Ermeni toplumunun geleceği açısından önemini vurgulamış ve üzerinde türlü hesaplar döndüğüne dair uyarılarda bulunmuştu. Kapalı kapılar ardında yürütülen çalışmaları gün yüzüne çıkarmak üzere yoğunlaştırdığımız araştırmalar kapsamında, Beykoz Vakfı Başkanı Varujan Mağakyan’la konuştuk.
Tarihi Beykoz Korusu’na komşu, denize nazır konumdaki 37 dönümlük dev arazi, İstanbul’un bu uzak semtinde yaşayanlar kadar, bütün toplumu ilgilendiriyor. Semtte Ermenilere ait mezarlığa gömülen son cenazelerden biri de Mağakyan’ın, sadece üç gün yaşayabilmiş olan kardeşi. Beykozlular tarafından Ermeni mezarlığı olarak bilinen arsanın iade edilmesi, Mağakyan’a tarifsiz bir sevinç yaşatmış. Sonrasında yaşananlar ise, bu sevinci kursağında bırakacak nitelikle.
Kendisini sürekli olarak tartışmaların içinde bulan Mağakyan, arsayla ilgili son durumu şöyle anlatıyor: “Dava harçları ile avukat masraflarının ödenmesi ve vakfın hesabına aylık olarak ödenecek sembolik bir bedel karşılığında, yönetim olarak Hastane’yle üst kullanım hakkı sözleşmesi imzalamıştık. Vakıflar Meclisi’nin karar vermesiyle, tapunun tescili için başvurduk. O dönemde, Şahan Sırpazan’ın cenazesinin defnedildiği gün, Aram Sırpazan beni aradı, arsanın durumunu sordu ve ‘Ben Şirinoğlu’yla konuştum, o arsanın üst kullanım hakkını Patrikhane’ye vereceksiniz’ dedi. Durum budur, sonuç olarak biz üst kullanım hakkını Patrikhane’ye vermiş olduk.”
Protokolden doğan tazminatlar konusunu da Aram Sırpazan’ın çözeceği konusunda güvence alan Mağakyan, sonuçta bu arsa toplumun malı olduğu için, beklentilerinin, kilisenin restorasyonunun yapılması, yandaki metruk binanın satın alınıp kiliseye eklenmesi ve bir bekçi için maaş verebilecek konuma gelmek olduğunu söylüyor.
Öte yandan, Vakıf Başkanı’nın beyanına göre, Beykoz’daki mezarlık arsası ile ilgili müteahhitlerle bir anlaşmaya varılması veya bu konuda görüşmeler yapılması söz konusu değil. Bu noktada, Patrikhane’nin henüz tüzel kişilik sorunu çözülmüş olmadığı için, söz konusu protokol, sözlere dayanıyor ve henüz imzalanmış bir belge de yok. Dolayısıyla bu konu üzerindeki tartışmalar devam edecekmiş gibi görünüyor.
Agos'un merceğinden
Tüzel kişiliği devlet tarafından tanınmayan Ermeni Patrikhanesi, bu sorunu aşabilmek için Patriklik adına yeni bir vakıf kuruyor. Edindiğimiz bilgilere göre, Patrikhane’nin Medeni Kanun’a dayanan bir vakıf kurma çalışmaları son aşamaya geldi. Buna göre İstanbul Ermeni Patrikliği’nin ilk patriğinin adı ve kuruluş yılıyla ‘Hovagim 1461’ olarak alınacak vakıf, yakında hayata geçecek. Başepiskopos Ateşyan’ın başkanlık edeceği vakıf yönetim kurulunun, kıdemli din görevlilerinden oluşacağı, vakıf mütevelli heyetinde ise din adamlarının yanı sıra birkaç sivilin de olacağı belirtiliyor.
Konu hakkında bilgi almak için görüştüğümüz Başepiskopos Aram Ateşyan çalışmaları doğruladı, ancak ayrıntılı bilginin vakfın kurulmasından sonra verileceğini belirtti. Bu önemli gelişmenin bugüne dek Ermeni toplumuyla paylaşılmamış olması ise akıllarda soru işareti doğuruyor. Patrikliğin, özellikle Başepiskopos Ateşyan döneminde dünyevi işlerle bu kadar yakından ilgilenmesi, gelirlerini arttırmak için türlü çareler araması, üstelik bütün bunları gelenekte önemli yeri olduğu halde sivillere danışmadan yapması, şüpheleri arttırıyor.
Hrant Dink’in mücadelesini verdiği ve kimileri tarafından ‘Kilise karşıtı’ olarak yaftalanmasına ve yalnızlaştırılmasına yol açan tartışma, tam olarak buydu. Buna göre, Patrikhane toplumun manevi anlama lideriydi ve dindışı tüm tasarruflar siviller tarafından yönetilmeliydi. Aslında toplumun kadim yapılanması da bu şekilde. Patrik seçimi bile yüzde 80 oranında sivil delegelerin katılımıyla yapılıyor. Fakat bu durum Cumhuriyet döneminde fiili olarak erozyona uğradı. Dini liderler idari tasarruflar yapmak arzusunda oldular. Son yıllarda, özellikle seçilmiş bir patriğin görev başında olmaması nedeniyle, sorunların çağı devasa boyutlara ulaştı.
Son örnekte, Ateşyan, Bedros Şirinoğlu’nun kaygılarını haklı çıkarır şekilde sivillerin söz hakkını yok sayan bir konuşma yaptı ve toplumun tek merkezinin Patrikhane olduğunu söyledi.
Sözün özü, Beyjkoz Vakfı’ndaki gelişmelerden tutun, Patrikhane’nin tüzel kişilik sorununu çözme yolundaki adımlarına kadar her şeyin, vekaleten görev yapan tek bir din adamının iradesine bağlı olması hiç de sağlıklı görünmüyor. Önümüzdeki dönemde bir (eş) patrik seçimi ve Türkiye toplumunun yeniden organizasyonu için çalışmalar yapılmasından başka çıkar yol görünmüyor.