Bir elinde bin marifet olan Mayram Topçu, Yeşilköy’deki Canik Pasajı’nda yer alan küçücük butiğinde kocaman bir dünya yaratmış. Meleklere ve onların gücüne inanan tasarımcının Angel adını verdiği sevimli dükkânına adım attığınızda, çeşit çeşit küçük kıyafetler, her biri özel tasarım olan şapkalar karşılıyor sizi.
Fotoğraf: BERGE ARABIAN
KARİN BAL
karinbal89@gmail.com
Bu hafta, İngiliz kraliyet ailesi ve Barok döneminin çizgilerini taşıyan bebek kıyafetleri tasarlayan Mayram Topçu’yu konuk ediyoruz. Bir elinde bin marifet olan Mayram Hanım, Yeşilköy’deki Canik Pasajı’nda yer alan küçücük butiğinde kocaman bir dünya yaratmış. Meleklere ve onların gücüne inanan tasarımcının Angel adını verdiği sevimli dükkânına adım attığınızda, çeşit çeşit küçük kıyafetler, her biri özel tasarım olan şapkalar karşılıyor sizi. Topçu’yla, organizasyon işleriyle başlayan ve son dönemde çocuk kıyafetleri üzerine yoğunlaşan çalışmaları üzerine söyleştik.
-
Dikişe nasıl başladınız?
Samatya doğumluyum. İlkokulu Sahakyan’da, liseyi Amerikan menşeli bir okulda bitirdim. Çok bilinçli olarak olmasa da lisede ‘ev sanatları’ bölümünü seçmiş, kumaş ve ahşap boyama, süslemeler yapmıştım. Öğretmenlik bölümü açılınca, dikiş bölümünü seçtim. Aslında bunu seçerken iş olarak yapacağımı düşünmemiştim. Kızlarım ve kendim için bir şeyler dikmeyi istedim. Benim içimde hep vardı dikiş. Maalesef, mezun olduğum okulun Türkiye’de denkliği olmadığı, için hiç öğretmenlik yapamadım.
-
Dükkânınızı ne zaman açtınız?
1999’da açtım, Samatya’da. Meleklere ve onların gücüne çok inanırım, o yüzden dükkânın adını ‘Angel’ koydum. Vaftiz ve düğün organizasyonları, düğün çiçekleri, nedime taçları, el çiçekleri, mekân süslemeleri ve kıyafetlere kombin şapkalar tasarladım. Özel günler için, baştan aşağı stil danışmanlığı gibi düşünebiliriz yaptığım işi. 2006’da dükkânımı Yeşilköy’e taşıdım. Yine kişiye özel tasarım kıyafetler yapıyorum ama son yıllarda çalışmalarımı çocuk giysileri üzerine yoğunlaştırdım.
-
Bebek kıyafeti alanına nasıl yöneldiniz?
Düğün ve vaftiz organizasyonları yaptığım süreçte, keyif için, kendi tasarladığım bebek kıyafetlerini dikmeye başladım. Benim için terapi gibiydi. İlk olarak eşe dosta yaptım. Beğenildi, organizasyonlarını yaptığım müşterilerim de talep etmeye başladı. Tasarlayıp diktiğim bir modelin aynısını bir daha yapmıyorum, her şeyden sadece bir tane var. Modelleri hem anneye, hem de kızına uyarlıyorum; şapkasından mantosuna, eteğinden ayakkabısına kadar aynı giyiniyorlar. Vaftiz kıyafetlerinin çok özel olduğuna inanıyorum. Vaftiz çocuğun ilk mürüvvetidir, büyük bir manevi anlam taşır. İlk komünyonunu alarak Hıristiyanlığa adım atıyor çocuk... Bebeğin badisi, çorabı, ayakkabısı, ismi, şapkası ve eldiveniyle, vaftiz takımları tasarlıyorum. Hepsi özel olarak, tek tek, elde işleniyor. Onlara uygun çantalar yapıyorum. Bu paket konseptini, gelinin her şeyini, eksiksiz olarak hazırlayarak düğüne de taşımak istiyorum
-
Çocuk giysileride nelerden ilham alıyorsunuz?
Çocuk gelinliklerinde ve vaftiz giysilerinde İngiliz Barok döneminin ve kraliyet ailesinin çizgileri hâkim. Özellikle 1930 ve 1940’lardaki İngiliz vaftiz törenlerinden etkilendim. Tasarımlarım tuvalet tarzı uzun elbiselerden oluşuyor. Çocuklar için yaptığım tasarımlarda, hassas tenlerine temas edeceğinden, yüzde yüz ipek, A kalite gelinlik kumaşları ve danteller kullanıyorum.
-
El sanatları alanında da çalışmalarınız var...
Zadig ve yılbaşı dönemlerinde butiğim ev dekorasyonu ağırlıklı oluyor. O günler için hazırladığım masa örtüleri, süsler, ahşap boyamaları da dükkânda yer alıyor. El sanatları çalışmalarım bana mola gibi geliyor; kafamı dağıtıyorum, çok keyif alıyorum. Babam hep “Her zaman sevdiğin işi yap, o zaman çalıştığını hissetmezsin” derdi. Çalışmaya başladığım günden beri, gerçekten yaşadığımı hissediyorum. Bazı şeylerin parayla alakası yok. Bir şeyler ortaya çıkarıyorum ve birilerini mutlu ediyorum. Ellerim Tanrı’nın bana bir hediyesi. Her gün şükrediyorum bunun için.