John Perry oldukça başarılı ve iyi bir felsefeci olarak asıl ününü ilk yazdığı ve kitabının ilk bölümüne aldığı ‘Sistematik Erteleme’ makalesi ile kazandı. Perry’ye göre sistematik erteleyiciler aslında çok fazla iş kotaran kimselerdir, yeter ki bu işler “daha önemli şeyleri yapmamanın bir bahanesi olsun.”
BÜRKEM CEVHER
Felsefede, kökeni Antik Yunan’a dayanan çok güzel bir terim vardır: ‘akrasia’, yani kişilerin kendileri için neyin iyi olduğunu bilmelerine rağmen, bu iyi olanı yapmaktansa başka şeyler yapmayı yeğlemeleri sorunu. Her ne kadar Aristoteles “İnsan akıllı bir hayvandır” demiş de olsa, insan aynı zamanda arzuları olan bir hayvandır. Dolayısı ile ‘akrasia’ arzuların daha baskın gelmesi ile ortaya çıkabilir. Erteleme alışkanlığı da ‘akrasia’ için çok iyi bir örnektir. Eğer siz de bu satırların yazarı gibi iyi bir erteleyici iseniz, ne demek istediğimi çok iyi biliyorsunuzdur. Yok eğer ertelemeyenlerdenseniz, eminim çevrenizde mutlaka kendisinden yaka silktiğiniz bir erteleyen vardır.
Bir bilenden ‘Erteleme Sanatı’
Sel Yayınlarından çıkan ‘Erteleme Sanatı’ isimli harika kitabın yazarı John Perry de iyi bir erteleyen olarak, kişisel tecrübelerinden yola çıkarak, biz erteleyenlere kaynak bir kitap hazırlamış, kendimizi iyi hissetmemiz ve erteleyen olarak pek çok işi başarabileceğimizi göstermiş.
John Perry oldukça başarılı ve iyi bir felsefeci olarak asıl ününü ilk yazdığı ve kitabının ilk bölümüne aldığı ‘Sistematik Erteleme’ makalesi ile kazandı. Perry’ye göre sistematik erteleyiciler aslında çok fazla iş kotaran kimselerdir, yeter ki bu işler “daha önemli şeyleri yapmamanın bir bahanesi olsun.” Sınava çalışmak yerine kalemlerini açan, kitaplığını toplayan ve defterlerini kaplayan pek çok öğrenci olduğundan adım gibi eminim.
Sistematik erteleyiciler erteleme huyları yüzünden çoğu kez son teslim tarihlerini kaçırırlar. Başkalarını sıkıntıya soktuklarını bildikleri için de vicdan azabı duyarlar. Yani bir sistematik erteleyici hem işi yetiştirememenin vermiş olduğu sıkıntıyı yaşarken bir de üstüne başka birinin bu nedenle sıkıntıda olduğunu bilmenin vicdan azabını çekerler. İki kere sıkıntı. Ama bu onları engellemez, ne kadar can sıkıcı bir durum da olsa, bu erteleme faaliyetleri tekrarlanacaktır. Arada yıkanmış çamaşırlar, tertemiz bir ev ya da okunmuş harika bir kitap olması çoğunlukla teselli de olmaz.
Perry, bir kere sistematik erteleyici olduğunu kavrayan bir kişinin bu huyunu kendi lehine çevirebileceğine inanıyor. Önemli olan listenin en üstüne ertelenebilecek önemli bir işin akıllı bir şekilde yerleştirilmesi. Ayrıca, zekice hazırlanmış bir yapılacaklar listesinin, büyük ve göz korkutan bir projenin daha minik ve tamamlanması daha kolay alt parçalara bölünmesi ile erteleyiciye büyük işler başarma hissi vererek de motive edici etkisi olduğunu söylüyor. Nasıl daha iyi bir yapılacaklar listesi hazırlanacağını anlatırken, listeye yapılacaklar yanında mutlaka yapılmayacakların ve yapılmaması gerekenlerin de yazılması gerektiğini söylüyor. Böylece her maddeyi tamamladıktan sonra üzerlerini kırmızı kalemle çizecek ve her tamamladığınız madde için kendinizi hem daha iyi hissedecek hem de her kırmızı çizgi sizi biraz daha motive edecek ve daha fazlasını yapmak isteyeceksiniz. En azından denemeye değer.
İnternet: Günde üç defa yemeklerden önce
İnternette çok fazla vakit geçirenler için de tavsiyeleri var Perry’nin. Kendi alışkanlıklarından örnek veren yazar, araya çok daha elzem şeylerin gireceğini bildiği zamanlarda internete girdiğini söylüyor. Mesela; karnı acıkmaya başlarken, tuvalete girme vaktinin yaklaştığını hissettiğinde, bilgisayarının şarjı azaldığında vb. Böylece farkında olmadan saatlerin akıp gitmesine izin vermeyecek, internetten çıkmak zorunda kalacaksınız. Bunu yapamayacağınıza inanıyorsanız saati kurarak kendinize uygun bir süre internet izni verebilirsiniz. Yeter ki saat çaldığında internetten çıkabilecek öz denetime sahip olun (Bende işe yaradı, bu yazıyı son anda yetiştirebileceğim gibi gözüküyor).
Bir çok erteleyicinin aynı zamanda – kendileri farkında olmasalar bile – mükemmeliyetçi olduğunu savunuyor Perry. Ne yazık ki çoğunlukla bu mükemmeliyetçilik, erteleyicinin bir işi mükemmel yapması ile sonuçlanmıyor. Mükemmel bir iş kotarma düşüncesi sadece fantezilerde kalıyor, çünkü erteleyiciler her zamanki gibi işi son anda yapmaya başlıyor ve elindeki projeyi ancak kabul edilebilir bir düzeyde tamamlıyor. Oysa, diyor Perry, baştan kendinize işi kabul edilebilir düzeyde yapma izni verirseniz, proje gözünüzde çok büyümeyecek ve işi daha önceden yapabileceksiniz (Bu metodu denedim, bazen – her zaman değil – işe yarıyor).
Siz de bir erteleyici iseniz, bu kitap hem kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak hem de bu huyunuzu manipüle ederek çok daha üretken bir insan haline gelmenizin ipuçlarını verecek. Eğer ertelemeyen biri iseniz, çevrenizdeki erteleyicilerle baş etme imkanı sunacaktır. Üstelik kitap hareketli bir müzik listesi ve komik anekdotlarla eğlenceli bir okuma da vaat ediyor.