Bir ‘garip’ mezarlık ve yok edilen hafıza

1915 tehcir harekâtından sonra bir şekilde hayatta kalmayı başaran Ermeniler, dünyanın dört bir yanına savruldu. Ermenilerin geride bıraktığı evleri, kiliseleri ve mezarlıkları, hayalleri gibi talan edildi. Doğdukları topraklarda yaşamaya devam eden Ermeniler ise, soykırıma uğramış bir halkın çaresizliği ile uzun yıllar boyunca, bu kültürel talan karşısında sessiz kaldı.

VECDİ ERBAY

“Bir yandan Fresno’daydık, bir yandan hiçbir yerde. Ölüm içimizden birini yakalamadığı, biz de onu gömüp orada yattığını bilmediğimiz sürece nasıl herhangi bir yere ait olabilirdik ki?” der Bitlis’ten Amerika’ya göç etmiş, Kaliforniya’nın Fresno kasabasına yerleşmiş Ermeni bir ailenin orada doğan ilk çocuğu Wiliam Saroyan, ‘Ailede Delilik’ adlı öyküsünde. Bir yeri yurt edinebilmek için hafızandan geçmişe dair her şeyi silmek ve yeni bir hafıza için yeni bir mezarlığa ihtiyaç duymak… Bu, yurdundan zorla göç ettirilmemişler için inanılması, kabullenilmesi zor bir durum elbette. Ancak sahipsiz mezarlıkların hali, bu satırların anlaşılması adına çok şey söylüyor.

Kamu binası olan mezarlıklar

1915 tehcir harekâtından sonra bir şekilde hayatta kalmayı başaran Ermeniler, dünyanın dört bir yanına savruldu. Ermenilerin geride bıraktığı evleri, kiliseleri ve mezarlıkları, hayalleri gibi talan edildi. Doğdukları topraklarda yaşamaya devam eden Ermeniler ise, soykırıma uğramış bir halkın çaresizliği ile uzun yıllar boyunca, bu kültürel talan karşısında sessiz kaldı.

Bitlis’teki bu tarih ve hatıra katliamını, Bitlis News internet haber sitesine yazan Hişyar Barzan Şerefhanoğlu şöyle anlatıyor: “Kentteki 4 Ermeni mezarlığından 3’ünün üstünde bugün çeşitli kurumların binaları yükselmekte. İnönü Mahallesi’ndeki mezarlığın üzerinde Halk Eğitim Merkezi bulunurken, mezarlığa yakın bir yerde bulunan kilise uzun yıllar cezaevi olarak kullanıldıktan sonra yıkılarak yerine Dideban İlköğretim Okulu kurulmuş. Sapkor (Dsapkor, Sapırkor) Mahallesi’nde bulunan Ermeni Mezarlığı da tamamen tahrip edilerek, üzerinde Bitlis İmam Hatip Lisesi olarak kullanılan bina inşa edilmiş.

Çeşitli kamu binalarının Ermeni mezarlıkları üzerinde kurulması başlı başına vicdanları yaralayan bir devlet tasarrufu olsa da, Bitlis’in Mahallebaşı semtinde bulunan Ermeni mezarlığının üzerinde 8 Ağustos Atatürk Stadyumu’nun kurulmuş olması hiç şüphesiz bütün vicdanları isyana sevk edecek güçte bir tahammülsüzlüğün gerekçesi.”

Ölülerin üzerinden yol geçti

Diyarbakır’daki mezarlığın da bir hikâyesi var. Ermeni ve Süryani Diyarbakırlıların ölülerini defnettikleri mezarlık, Şehitlik semtinde ve mahalle içinde sıkışıp kalmış. Bu mezarlık da uzun yıllar boyunca bakımsız kalmış ve define arayanların talanına uğramış. Ancak daha trajik olanı, Ahmet Bilgin’in belediye başkanı olduğu dönemde yaşanmış. Bir kuşak Diyarbakır Ermenilerinden Sarkis Eken, bu trajik olayın mağduru olarak yaşadıklarını şöyle anlatmıştı:  “Urfakapı’da, halin yanında Süryanilerle Ermeniler, mezarlığın etrafına duvar örmüşlerdi. Babamın mezarı da oradaydı. Sonra 1995’te eşim hasta olduğu için İstanbul’a gitmiştim. Ahmet Bilgin belediye başkanıydı. Yol yapmak için mezarlığın duvarını 10-15 metre içeri taşıdı. Mezarlığın üzerinden yol geçiyor şimdi. Sahibi olanlar kemikleri aldı, yeni bir mezara gömdü, sahibi olmayan kemikleri toplayıp bir çukura doldurdular. Ben orda olmadığım için babamın bir mezarı yok şimdi. Bu haksızlık değil mi? Bu büyük bir haksızlıktır.”

Hafızayı silmek

Sağa sola savrulmuş ya da hâlâ sağlam duran mezarlara bakınca, Ermeni ve Süryani halklarının mezarlık kültürüne biçtiği değeri anlamak mümkün. Mezarlığın şu anki hali ise, 1915 Tehcir Harekatı’nın hâlâ devam ettiğini gösteriyor. Diyarbakır’dan sürgün edilenleri hatırlatan ne varsa unutulsun, yok edilsin isteniyor. Mezarlığın bir şekilde yok edilmesi, bu hafızanın silinmesine olanak sağlayacak ve ne yazık ki bunu isteyen şahsiyetlerin, kurumların varlığı azımsanmayacak kadar çok.

Öte yandan bölgeden tek olumlu örnek, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Ortadoğu’nun en eski ve en büyük kiliselerinden bir olan Surp Giragos Kilisesi’ni onarılıp hizmete sunulmasıydı. Yerel yönetimlerin aynı ilgi ve anlayışı, Ermeni ve Süryanilerin son mezarlığına göstermesini de beklemek, kardeşlik vurgusunun bir mezarlık üzerinden hayat bulması anlamına gelecektir.


Aram Tigran’la hatırlanan mezarlık

Söylediği Kürtçe şarkılarla Kürt halkının gönlünü fetheden Ermeni müzisyen Aram Tigran, 2009’da Yunanistan’da hayatını kaybettiğinde vasiyeti uyarınca Diyarbakır’a defnedilmek istemişti. Devlet erkânından cevap beklenirken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi de mezarlıkta hazırlıklar yaptı. Yıllardır ihmal edilmiş mezarlıktaki otlar biçildi, mezarlar arasında yollar yapıldı, fidanlar dikildi. Büyükşehir Belediyesi, mezarlığın bakımını üstlenecek bir görevli atadı. İnsanların ve zamanın insafına terk edilmiş mezarlık, birkaç gün içinde başka bir görünüm kazandı.

Ancak bilindiği gibi devlet, Aram Tigran’ın Diyarbakır’da gömülmesine izin vermedi. Ve mezarlık bir kez daha unutuldu.

Yasaların ve vicdanların çiğnendiği yer

Lozan Antlaşması’nın 42. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Türk Hükümeti sözü geçen azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve diğer dini kurumlara her türlü korumayı sağlamayı taahhüt eder” denmektedir. Ayrıca belediye kanunları arasında mezarlıkların korunması ve bakımının yapılmasıyla ilgili maddeler yer alır. Ancak uygulamada bütün bu yasaların, güvencenin ve insani duyarlığın çiğnendiği görülüyor.

Mezarlığın bakımını üstlenen Özgüner İlkılıç’ın çocukluğu bu mezarlıkta geçmiş. Define arayanlarla, mezarlığı içki içme mekânı olarak kullanmak isteyenlerle çok macera yaşamışlar. Bunun karşılığında Meryem Ana Kilisesi’nden küçük de olsa bir maaş almışlar. Aram Tigran’ın vefatından sonra maaşını Büyükşehir Belediyesi’nden almaya başlamış. Mezarlığa atılan çöpleri topluyor, ağaçlara su veriyor, otları biçiyor. Yol yapılırken mezarlığın içine doğru rastgele atılan mezar taşlarının ise daha düzenli bir şekilde yerleştirilmesi gerektiğini ve bunun için hem izne, hem de yardıma ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor. 

İlkılıç, ayrıca, mezarlığın daraltıldığı 1995’ten bu yana ziyaretçilerin de giderek azaldığını söylüyor. “Dedesinin mezarını soruyor insanlar. Varsa gösteriyorum, ama bazılarının mezarı yol çalışmasına kurban gitmiş. Çok zor, ama, ‘Dedenin bir mezarı artık yok’ diyorum. İnsanlar bir daha niye gelsin İstanbul’dan, Avrupa’dan buraya. Artık bir mezarları da yok ki.”