Devlet Denetleme Kurulu (DTK) Sivas Katliamı’yla ilgili araştırma ve inceleme raporunu yayımladı. Raporda, katliamın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturmasında devletin ağır hizmet kusuru olduğu kaydedildi. Ayrıca yargılamalarda devletin taraf haline gelmesinin kamu vicdanını tatmin etmeyen uygulamalara neden olduğuna yer verildi.
Sivas katliamıyla ilgili devletin sorumluluğunu belirten rapor olaydan 21 sene sonra yayımlandı.
Devlet Denetleme Kurulu'nun (DTK) hazırladığı raporda, katliamın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturmasında devletin ağır hizmet kusuru olduğu kaydedildi. Ayrıca, yargılamalarda devletin taraf haline gelmesinin kamu vicdanını tatmin etmeyen uygulamalara neden olduğuna yer verildi.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı raporda, olayın ortaya çıkmasında, önlenememesinde ve soruşturulmasında/yargılanmasında devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunduğu kaydedildi. Raporda, olayın 'katliam' olarak nitelendirilmesi gerektiği belirtildi.
Yargılanan 81 kişiden daha fazla fail var
Delillerin toplanması ve muhafazasında gerekli hassasiyetim gösterilmediği belirtilen DDK raporunda, “olayın gerçekleşmesinden önceki ortamında dahi kamu yönetiminin söz konusu olaylardaki rolünü ve oluşan toplumsal krizi algılama ve yönetmedeki basiretsiz uygulamalarını ve Sivas olaylarına ilişkin kolektif hafıza gruplarının tutum ve yaklaşımlarını açıklayıcı nitelikte' olduğu vurgulandı.
İhmaller zincirinde ilin emniyet, asayiş ve genel yönetiminden sorumlu tek bir kamu görevlisinin bile kovuşturmaya maruz kalmadığı vurgulanan raporda “Sivas olaylarında yargılanarak çeşitli cezalara mahkum edilen toplam 81 kişi; otelde öldürülen 35 kişinin görünen, temas edilebilen ve yargılama süreçlerinin tespit ettiği sorumlularıdır. Olayların oluş şekli ve mahiyeti, bunların yanında, başka faillerin ve sorumluların da varlığına işaret etmektedir” dendi.
Olayın engellenmesinde ciddi ihmal ve zafiyet
'Sivas’ta cereyan eden olay, 2 Temmuz 1993 tarihinde düzenlenen etkinlik nedeniyle oluşan bir toplumsal krizin başlangıcından sonuna kadar yönetilmesinde; gerek etkinliğin düzenlenme yerinin belirlenmesi gerekse katılımcı profilinin oluşturulmasında devletin aktif katılımına ve apaçık gerçekleştiği/oluştuğu görülen toplumsal kriz riskine rağmen, gerek yeterli güvenlik önlemleri alınmadan etkinliğin yapılmasına devlet tarafından ön ayak olunması, gerekse etkinliği düzenlemeye aktif olarak katılan valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına rağmen; ortamı soğutmaya ve can güvenliğini sağlamaya yönelik olarak etkinliğin iptali, kalabalığın dağıtılması, katılımcıların otelden tahliyesinin sağlanması, sokağa çıkma yasağı uygulanması gibi tedbirleri almakta ciddi ihmal ve zaafiyetler gösterilmesi neticesinde kontrolden çıkan ve kutsalına hakaret edildiğine ilişkin nefret duygularıyla hareket eden şuursuz hale gelmiş kalabalıklarca otelde bulunan 35 kişinin ölümüne yol açılması ile sonuçlanan ve “katliam” olarak nitelendirilmesi gereken bir toplumsal olaydır.'
Komplo veya provokasyon yok
Raporda, Sivas Olaylarının bir komplo ve/veya provokasyonun neticesinde gerçekleştiğine dair herhangi bir illiyet bağı kurulamamıştır' dendi.
Katliamla ilgili siyasi sorumluluğunun alınmadığını belirtilen raporda 'Bu açıdan, Sivas olaylarında hem yönetsel hem de siyasal organları itibariyle olayın temas ettiği dönemin tüm devlet ricali ile yaklaşımları, 37 kişinin ölümünden dolayı; en az kalabalıkları şuursuz hale getiren ve kolayca tahrike kapılan Sünni kolektif hafızaya ait bazı algı ve yaklaşımlar ile Sünni kolektif hafızanın tahrikine yol açtığı kanaati edinilen bazı davranışlar kadar sorumludur. Ne yazık ki gerek kamu görevlileri ile ilgili etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitemizin olmaması gerekse siyasal sorumluluk algılaması ile ilgili yetersiz demokratik standartlarımız nedeniyle herkes “tüm suçu” kalabalıkların ve toplumun üzerine yıkma kolaycılığını tercih etmiştir. Sorumlulukların böyle bir perspektifte belirlenmesi; hiçbir şekilde oteli yakan ve 35 kişinin ölümüne yol açan kişilerin ve anlayışların suçunu hafifletmeye yönelik bir tavır olmayıp; tam aksine, Sivas olaylarında söz konusu kişiler ve anlayışlar dışında da faillerin ve sorumlulukların olduğu gerçeğinin kavranılmasına ve topluma bu gerçeğin gösterilmesine yönelik bir yaklaşımı ifade etmektedir'
Devlet yargılamalarda taraf haline geldi
“Yargıya müdahale niteliği taşıyan vasıtalarla olayın gerçek mahiyetini kavramaya yönelik çabaların sonuçsuz kalmasının; adli ve idari soruşturmaların kamu vicdanını tatmin etmeyen bir biçimde sonuçlanmasının ve böylece olayın tümüyle kolektif hafızalar tarafından tarihselleştirilmesine yol açılmasının da temel müsebbibi Devletin söz konusu olaylarda taraf hâline gelmesi ve geleneksel tarihselleştirme araçlarına başvurmasına ilişkin uygulama ve yaklaşımlarıdır.”