Sevan Nişanyan’a Türkiye’nin dört bir yanından ‘peygambere hakaret ettiği’ gerekçesiyle suç duyuruları yağmaya devam ediyor. Ancak bu suç duyurularının haksızlık olduğunu düşünen Müslümanlar da var.
LORA SARI
lorasari@agos.com.tr
Şirince’de ‘kaçak inşaat yaptırdığı’ gerekçesiyle iki yıllık hapis cezasına çarptırılan ve cezaevine giren Sevan Nişanyan, geçtiğimiz günlerde Radikal’e yolladığı mektupta, “Dinle ilgili eleştiri yaptım diye şu ana kadar yirmiye yakın ceza davası açıldı, hâlâ da celpler geliyor. Türkiye’nin her ilinde altışarlı onarlı gruplar halinde şikâyetçi oluyorlar. Tespit edebildiklerimizin hepsi AKP teşkilatından” demişti.
Avukat Ergin Cinmen, Nişanyan hakkında ‘peygambere hakaret ettiği gerekçesiyle’ çok sayıda suç duyurusu bulunduğunu, ancak Nişanyan’ın aynı gerekçeyle açılan bir davadan mahkûmiyeti bulunduğunu ve onun da Yargıtay’da temyizde beklediğini söyledi. Bu suç duyurularının Nişanyan’ı yıldırmak ve hedef haline getirmek için sistemli bir şekilde yapıldığı tahmin ediliyor.
Ancak, ardı arkası kesilmeyen bu suç duyurularının haksızlık olduğunu düşünen Müslümanlar da var. Yazar Emine Uçak Erdoğan, Nişanyan’ın Hz. Muhammed’le ilgili sözlerini rencide edici bulurken, yine de ona yapılanların doğru olmadığını söylüyor. Nişanyan’a karşı, “Şirince'deki evleri dahil olmak üzere birçok konuda kendisini destekleyen Müslümanların duyarlılıklarını ciddiye alma hassasiyeti göstermemesi” nedeniyle kırgınlık hissettiğini söyleyen Erdoğan, “Ancak her şeye rağmen hem SİT alanı meselesinden hapiste olmasını, hem de açılan davalarla yeni mahkûmiyetler yaşaması durumunu haklı ve doğru bulmuyorum. Eğer bu davalar bir örgütlülük haliyle açılıyorsa Adalet Bakanlığı'nın bu konuda soruşturma açması gerekir diye düşünüyorum” diyor.
Araştırmacı-yazar Edip Yüksel ise Nişanyan’ın görüşlerini paylaşmasa da, dine eleştiri getirdiği için cezalandırılmasını büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyor. Önce, Nişanyan’a karşı gösterilen muameleyi kabul etmiyor: “Sevan ile teoloji konusunda çok farklı düşünüyorum. Ancak, ateist olduğu, dinlere ve özellikle Sünnilik ve Şiilik mezheplerine eleştiri getirdiği için cezalandırılmasını büyük bir haksızlık olarak değerlendiriyorum. Hatta Malezyalı yazar arkadaşım Kassim Ahmed'in ve Sevan'ın serbest bırakılması için bir kampanya başlatmayı düşünüyor, bu konuyla ilgili bazı akademisyen ve yazarlar ile de görüşüyorum.”
Yazar Beytullah Önce ise, Nişanyan’ın sözlerini son derece incitici bulurken, yargı sisteminin incinmelerle bir ilgisi olamayacağını belirtiyor. Önce, Nişanyan’a karşı yürütülen kampanya nedeniyle Müslüman kesimi de eleştiriyor: “Yıllarca benim inancımı, inancımın nişanelerini yasaklamış ve hatta kuruluş yıllarında kanaat önderlerimizi ‘idam sehpalarında sarıkla sallandırmış’, insanları inancından ötürü haksızca cezalandırmış, kamudan dışlamış ve yine çeşitli davaların gerekçeli kararlarında alânen aşağılamış bir yargı sisteminin, şimdi çıkıp da bu konuda hislerimi ya da inancımı koruma iddiasıyla vereceği kararın benim açımdan herhangi bir kıymeti harbiyesi olamaz. Keşke Nişanyan’ın yazdıkları için ‘adalet sarayı’na koşanlar, önce kimin sarayında, kim için, hangi adaleti aradıkları üzerine durup bir düşünselermiş!'