Doç.Dr. Zeynep Gambetti, Agos okurları için Subcommandante Marcos imzasıyla bu hafta yayımlanan mektuptan yola çıkarak Zapatistaları yazdı.
ZEYNEP GAMBETTİ
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde öğretim üyesi Doç Dr. Zeynep Gambetti, ağırlıklı olarak Türkiye’deki Kürt sorunu ve şiddet politikaları üzerine çalışıyor. Gambetti’nin Toplum ve Kuram dergisinin Bahar/Yaz 2011 sayısında ‘Uzam/Mekan Politikası: Kürt ve Zapatista Hareketlerinin Uzamsal Dinamikleri’ başlıklı bir yazısı yayımlanmıştı. Gambetti bu kez Agos okurları için Subcommandante Marcos imzasıyla bu hafta yayımlanan mektuptan yola çıkarak Zapatistaları yazdı.
Rafael Sebastián Guillén Vicente; 1977’de Özerk Meksika Üniversitesi’ndeki grevler esnasında basın açıklamalarını yazan; Metropolitan Özerk Üniversite’de felsefe eğitimi gören; Foucault’dan bir alıntıyla başlayan tezinde Althusser’in “devletin ideolojik aygıtları” kuramından faydalanarak eğitim sistemini eleştiren; aynı üniversitede bir süreliğine felsefe hocalığı yapan şahsiyetin ismi.
Bu şahsiyet 1984’te yani 27 yaşında yaşama veda ediyor. Yok olması birkaç yıl sürüyor. Sandinista devrimini yerinden gözlemlemek (ve belki de orada gerilla taktikleri öğrenmek) üzere Nikaragua’ya gittiği; Maoist bir örgüt olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) ile ilişkiye geçtiği; Chiapas ormanlarına seyahat ettiği sıralarda sararıp solmaya başlamış bile. Kendisini sadece bir zamanlar FLN kadrolarında olup da sonradan jurnalci kesilenler hatırlıyor. Fotoğraflarını ve kimliğini basına ve devletin güvenlik güçlerine servis eden de bunlar.
20 yıl önce
1994’te Marcos isminde enigmatik bir figür doğuyor. Hakkında çok az şey bilinmesine rağmen Che Guevera gibi solun efsanevi önderleriyle kıyaslanıyor. 1994’te Chiapas’taki yerli halkın Meksika hükümetine karşı açtığı ve 12 gün süren silahlı mücadelede hep ön planda olan figür bu. Bu devrim onun devrimi değil – ama olanları hayretle izleyenler devrimi onunla eşleştiriyorlar. Oysa devrim, 1984-1994 arasındaki on yıllık süreçte öncü gerilla mücadelesine soyunan FLN’nin Chiapas yerlileriyle ortak bir dil oluşturması ve onların güdümüyle Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’na, yani EZLN’ye dönüşmesi sayesinde gerçekleşiyor.
30 yıl önce ölen Guillén’in yerine 20 yıl önce doğan Marcos, 25 Mayıs 2014 sabahı saat 02.08’de yaşama veda ettiğini açıklıyor. Epeydir sağlığıyla ilgili söylentiler yayılan ve ölüm döşeğinde olduğu iddia edilen Marcos şahsiyeti, bir hologramdan başka birşey olmadığını nihayet itiraf ederek sahneden çekiliyor. Tıpkı doğumu gibi, Marcos’un ölümü de kendi dışındaki bir gerçeğe işaret ediyor. Zira bu ‘ölüm’, Zapatistaların yeniden doğuşunun imgesi. En azından böyle okunması arzu ediliyor.
Sıra Galeano’da
Hükümet yanlısı paramiliter güçler tarafından 2 Mayıs’ta katledilen Zapatista öğretmen Galeano da bir imge. Zapatista olmadan önceki ismi Juan Luis Solís. Marcos’tan farklı olarak Galeano bedensel olarak ölüyor, ancak bu ölüm Zapatistalara yakın küçük çevreler dışında dünya kamuoyunun ilgisini çekmiyor. Taa ki Marcos Subcommandante, Galeano olarak yeniden doğana kadar. Lider kültüyle beslenen kamuoyu, Marcos konuşmadıkça Zapatistaları unutuyor. Galeano’nun bedeninin yok olması, Marcos hologramının yok olması kadar ilgi çekmiyor. İmgesel performans becerisi çok yüksek olan Marcos, Galeano için düzenlenen anma törenini Zapatista mücadelesini yeniden gündeme getirmek için bir fırsata dönüştürüyor. Öğretmen Galeano, hükümetin Zapatistalara yönelik son zamanlarda dozu artan şiddetinin kurbanı. Yeniden doğuşu ise bu şiddetin Zapatistaların yıldırmadığının işareti.
Marcos’un aktif siyasetten çekilmesi aslında yeni değil. 2013 Şubat’ında EZLN’nin altkomutanlığını Chiapas yerlisi olan Moises üstlenmişti. Ancak Marcos bu defa EZLN sözcülüğünden de çekiliyor. Böylece devrimci önderliğe ihtiyaç kalmadığını, bunun yerini itaatkar yönetim modelinin aldığını ifşa ediyor. Marcos’un deyimiyle Chiapas’ta artık gözlerinin içine bakarak liderlerle konuşmaya yetkin bir kuşak yetişmiş.
Don Durito adlı böcek
Sahne ışıklarından uzaklarda, kamuoyu açısından gölgede kalan bir yerlerde 100 bin köylünün hayatını değiştiren Zapatista mücadelesi, 20 yıl önce 10 temel taleple başlıyor: “İş, toprak, barınak, yiyecek, sağlık, eğitim, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, adalet ve barış.” Bunların hepsi ‘mutlak’ olarak talep ediliyor, yani şu veya bu somut koşulla sınırlandırılmıyor. Bu, Zapatistaların eylemsel ve söylemsel yaratıcılığının bir göstergesi. Repertuarını yerli mitolojisinden, örf ve adetlerinden, ve bunlardan esinlenen masalsı öğelerden seçen; doğrudan anlam yerine dolaylı, yoruma açık, düşündürücü ve hatta eğlendirici bir dil benimseyen Zapatistalar, bu sayede asık suratlı devrimcilikten her daim kaçınıyorlar. Marcos’un alter-egosu olan Don Durito adlı böceğin öyküleri de bu izleğe oturuyor.
Ortodoks solun hafife aldığı bu yöntem, hiç de hafife alınamayacak somut sonuçların elde edilmesini sağlıyor. 1996’da hükümetle San Andres Anlaşması’nı imzalayan Zapatistalar, Meksika'da kültürel ve etnik çoğulculuğun tanınması açısından önemli bir mihenk taşına da imza atmış oluyorlar. Anlaşmanın şartlarını hükümeti beklemeden uygulamaya geçirecek olan bölgesel özerklik projesi, 2003’te tamamlanıyor. Oluşturulan siyasi yapı, sömürü veya tahakküm kalıplarının oluşumuna karşı panzehir işlevi görüyor. Temsiliyeti veya parti siyasetini reddederek doğrudan demokrasiyi mümkün kılan konseyler, katılım mekanizmalarını çoğaltmayı amaçlıyor. Köprü inşasından Zapatista okullarında hangi derslerin okutulacağına kadar tüm kararlar meclislerde ortaklaşa bir biçimde alınıyor. Neoliberal düzenin dayattığı üretim ve paylaşım modelleri yerine alternatifler geliştiriliyor. Meksika ordusu ve paramiliter güçlerin varlığına rağmen, toprak reformu gerçekleştiriliyor ve mali özerklik sağlanıyor. 2006’da lanse edilen ‘Öteki Kampanya’ ise Meksika’nın tamamını kucaklama hedefini güdüyor.
Tüm bu dönüşümlerin dünya kamuoyuna duyurulmasında Subcommandante Marcos’un rolü yadsınamaz. Ancak Marcos, Meksika siyaset sahnesinde püripak olarak anılan bir figür değil. Parti siyasetinden kesinkes uzak durma kararı, 2006’daki genel seçimlerde taraf olmamayı, Zapatista köylülerinin kime oy vereceklerini tavsiye etmemeyi seçen Marcos, demokrat kesimler tarafından kıyasıya eleştiriliyor. Üstelik, Meksika ordusunun saldırılarına karşılık vermek üzere EZLN’nin ilan ettiği ‘Kırmızı Alarm’ dönemleri, yerli topluluklar tarafından da hoşnutsuzlukla karşılanmaya başlanıyor. İktidarı tepeden değil, tabandan yaratmak üzere gerçekleştirilen özerklik projesi ile silahlı gücü elinde tutan EZLN arasında bir gerginlik oluşmaması zaten düşünülemezdi.
Kısacası, bir yıldır artık ‘El Sup’ olmayan Marcos’un ölümü, Zapatistaların kolektif bir hareket olarak yeniden doğuşuna işaret ediyor. Lidersiz, partisiz ve vesayetsiz; seçim şovlarına kapılmayan, kendinden olmayanı damgalamayan, mağduriyetine hastalıklı bir şekilde yapışmayan ve hatta kendiyle dalga geçebilen bir siyasetin hologramına değil de bilfiil hayata geçmiş haline bakmamız için bir çağrı olarak algılanabilir bu.