Ocak ayı, Suriye için bir hayli hareketli geçti. Uzun süredir süren savaş ve Cenevre’de devam eden barış çabalarının yanı sıra, Kürtlerin nüfuslarının yoğun olduğu ve Kürtçe ‘Batı’ anlamına gelen Rojava olarak anılan bölgelerdeki özerklik ilanları da, sadece ülkenin değil, tüm bölgenin dengesini etkileyecek en önemli siyasi hamlelerden biri.
EMRE CAN DAĞLIOĞLU
misakmanusyan@gmail.com
Ocak ayı, Suriye için bir hayli hareketli geçti. Uzun süredir süren savaş ve Cenevre’de devam eden barış çabalarının yanı sıra, Kürtlerin nüfuslarının yoğun olduğu ve Kürtçe ‘Batı’ anlamına gelen Rojava olarak anılan bölgelerdeki özerklik ilanları da, sadece ülkenin değil, tüm bölgenin dengesini etkileyecek en önemli siyasi hamlelerden biri.
7 Temmuz’dan sonra
Suriye’de nüfusun yaklaşık yüzde 15’ini oluşturan Kürtler, ağırlıklı olarak ülkenin Türkiye ve Irak sınırına yakın bölgelerinde yaşıyorlar. Suriye’nin kuruluşundan bu yana rejimle sorunlar yaşayan Kürtler, Suriye’de yaşanan ayaklanmaya büyük oranda katılımı 7 Temmuz 2011’de Kürt lider Meşal Temo’nun öldürülmesi ve cenazesine ateş açılmasıyla oldu. Bu süreç, 12 Temmuz 2012’de PKK’nin Suriye kolu olarak görülen PYD ile muhalif Kürt Ulusal Konseyi’nin Kürt bölgelerini kontrol etmek için Kürt Yasama Meclisi’ni kurmasına kadar uzandı. Bu yapıya bağlı oluşturulan silahlı YPG birliklerinin kontrolü altında tuttuğu bölgelerde Kasım 2013’te geçiş yönetimi ilan edilerek özerklik yolunda ilk adım atılmıştı.
Bu yılın başında 52 siyasi parti, kadın ve gençlik hareketleri ile bireylerin katılımıyla kabul edilen ‘Toplumsal Sözleşme’ uyarınca ayrı yönetim bölgeleri kurulması fikri, 21 Ocak’ta Cizîre kantonunun kurulmasıyla hayata geçirildi. Bunu 27 Ocak’ta Kobani, 29 Ocak’ta Afrin kantonları izledi. Demokratik özerklik kapsamında Suriye’nin parçaları olduğunu ilan eden bölgelerden sadece Cizîre’de Kürtlerin dışında farklı etnik gruplar da yaşıyor. Cizîre Meclisi’nde, Kürtlerle birlikte Araplar, Asuriler, Süryaniler, Çeçenler, Ezidiler ve Ermeniler temsil ediliyor ve bölge, 22 bakandan oluşan bir kabineyle yönetiliyor. Kantonun başkanı Kürt Ekrem Haso, yardımcıları ise Arap Elizabet Gewriyê ve Süryani Husen Ezem. Etnik gruplara göre ayrılan üçlü yönetim sistemi, 4 ay sonra gerçekleştirilecek seçimler için de geçerli olacak. Ayrıca kantonlarda, Kürtçe, Arapça ve Süryanice resmi dil olarak kabul edildi.
Tüm bu gelişmelere rağmen, Kürtlerin ayrı bir politik güç olarak Cenevre-2 görüşmelerine kabul edilmemesi, sınırındaki güçler olan Türkiye ve Irak Kürdistanı’nın özerklik ilanlarını desteklememesi ve bölgede askeri olarak güçlü cihatçı grupların bulunması gibi sorunlar, bu özerklik ilanlarının pratikte ne kadar geçerli ve uygulanabilir sorusunu doğuruyor.
Diğer yandan, Ortadoğu siyasetinin Hıristiyan azınlıkların varlığını tehdit eder halde olması, son dönemin acı bir gerçeği. Azınlıkların dil ve din haklarını korumalarına ve temsiliyet haklarına özen göstermelerine rağmen, Kürt hareketinin iç yapısının demokratik olmaması en büyük eleştiri. Bu sebeple, bölgede nadir bulunan sekülerizm taahhütleriyle ilgi topladığı yönünde yorumlar yapılsa da, Kürt özerkliğinin Hıristiyan gruplar için nereye kadar çözüm olabileceği de bir diğer merak konusu.
Bu iki soruyu, bölgeyi yakından takip eden gazeteciler Aron Lund, Wladimir van Wilgenburg, Barzan İso ve Vicken Cheterian’a sorduk.
Aron Lund (Syria in Crisis sitesinin editörü): ‘PYD, kartlarını çok ustaca oynuyor’
Rojava’nın özerkliğinin çevre ülkelerden yakın zamanda kabul göreceğini düşünmek zor. Gerçekte çevre ülkelerin hepsi, az ya da çok bu durumun karşısında. Türkiye, Irak Kürdistanı, Suriye muhalefeti ve Suriye rejimi… Fakat PYD hareketi, kartlarını çok ustaca oynuyor. Fiili gerçekleri düzenli ve çok başarılı bir şekilde uyguluyorlar. Etrafındaki diğer komşuların sallantıda olmasıyla birlikte, diğer devlet ve aktörlerin eninde sonunda PYD kontrolündeki bir özerkliği siyasi bir gerçek ve kaosa, cihatçılığa ve suça tek alternatif olarak tanıyacağı iddiasındalar. Bunun bir türbülans dönemi olmasına ve barış ve denge için çok az umut bulunmasına rağmen, kabul edilme olasılıkları hayli yüksek. Diğer taraftan, “öz yönetim” gibi hassas soruları gündeme getirerek, kısa dönemde altında kalkabileceklerinden daha fazla muhalefeti tahrik etme riskini alıyorlar ve bildiğiniz gibi, bu çok uzun zamandır Türkiye’nin siyesi kırmızı çizgisi.
Bölgede Ermeniler çok küçük bir azınlık grubu. PYD ve YPG militanları, Haseki’deki Süryani-Asuri toplumunun içinde olduğu bazı Hıristiyan gruplarla ittifak yapmaya çalışıyor, fakat Ermeni toplumuyla ilişki kurulduğundan emin değilim. Genellikle PYD’nin seküler vizyonu ve görece dengeli olması, muhtemelen Arap-İslamcı muhalefetten korkan birçok Ermeni’ye ve diğer Hıristiyanlara çekici gelecektir. Fakat elbette ki, Ermeniler ve Kürtler arasındaki sosyal ilişki bölgeden bölgeye değişiyor.
Barzan İso (Gazeteci): ‘Anayasada etnik ve dini bağlılığa vurgu yok’
Rojava’nın başarısız olma şansı yok, bunu sağlayacak iki önemli unsur var. Birincisi, bölgedeki Kürtlerin uzun zamandır silahlı güce sahip olmaları ve bu güce yaslanan öz savunma birliklerinin aşağıdan örgütlenerek, orada yaşayanlar tarafından büyük kabul görmesi. İkincisi ise Kürtlerin özerk yönetimine karşı çıkan her unsurla Kürtlerin zaten uzun süredir mücadele içinde olması. Kobani ve Afrin zaten uzun süredir IŞİD’in kuşatması altında ve sürekli olarak silahlı çatışmalar yaşanıyor. Irak Kürdistanı’yla Suriye Kürtleri 2003 yılından beri anlaşmazlık halinde. Türkiye’yle de uzun süredir siyasi bir gerginlik söz konusu. Suriye rejiminin bir de Kürtlerle çatışma cephesi açmak istememesi de Rojava’nın önemli bir avantajı.
Rojava’daki rejim, Abdullah Öcalan’ın önerdiği yönetim şeklini ilk kez hayata geçirilmesi. İtalya’daki Bolzano şehrinin yerel yönetim metodunu kendine model alan ve Ortadoğu’ya örnek olmaya çalışan bir yönetim biçimi kuruluyor. Bu yönetim, baskıcı olmayacağını daha en başından belli etti. Anayasa olarak kabul edilen ‘Toplumsal Sözleşme’de hiçbir etnik ve dini bağlılığa vurgu yapılmıyor. Her etnik grubun kendi dilinde eğitim yapma hakkı da tanınıyor. Cizîre kantonunda resmi dillerin üç taneyle sınırlı kalmasının sebebi ise Kürtler, Araplar ve Süryaniler dışında kalan grupların nüfusların az olmasından kaynaklanıyor.
Wladimir van Wilgenburg (Al Monitor’de köşe yazarı): ‘Ermenilerin din ve dil hakları korunacak’
Bence PYD, öz yönetim kurabilecek kadar güçlü bir hareket, fakat sorun, Suriye’deki Kürt bölgelerinin üçe ayrılmış olması. Bu yüzden, üç ayrı kantonda yönetimler kurarak, bu meseleyi çözmeye çalışıyorlar. Bu, iyi bir geçici çözüm olabilir.
Ayrıca, Iraklı Kürtlerin başına geldiği gibi birçok bölgesel aktör, özerkliği tanımayacak gibi görünüyor. Irak’taki Kürdistan bölgesi, hem Batı, hem “Doğu”, hem de Irak anayasası tarafından tanınıyor, fakat PYD, Türkiye’den dolayı Batı tarafından tanınmıyor. Yine de, bu durum, Rusya’yla bazı bağlar kurulmasına sebep oluyor.
PYD projesi, Suriye muhalefeti veya Esad tarafından gelecekte tanınacak mı göreceğiz, fakat Suriye’nin kendi geleceği de şu anda çok belirsiz. Bu yüzden, Kürtlerin bu durumu, 1991’de Irak Kürtlerinin ‘de facto’ özerklik içeren durumlarına çok benziyor.
Bence PYD, azınlıklara karşı gayet açık ve Araplar, Ermeniler, Asuriler ve Süryanilerin haklarından söz ediyorlar. Durum Ermeniler için kötü değil ve Ermeniler dil ve din haklarını da koruyacaklar. İslamcı gruplar, azınlıklar ve yerel nüfus üzerinde kendi ideolojilerini uygulamak istedikleri için Kürt siyasi gruplarından farklılar. Burada PYD’yle ilgili bir durum yok. Silahlı mücadelelerinde de, kiliseleri özellikle korudular. Fakat PYD ile Ermeniler arasında şimdilik doğrudan bir işbirliği yok, fakat Süryani partisiyle işbirliği had safhada.
Vicken Cheterian (Gazeteci, STK temsilcisi): ‘Kürtler, artık Ortadoğu’nun yeni gücü’
Siyasette her şey olasıdır. 1989’da biri Sovyetler Birliği çökecek ve 15 cumhuriyet bağımsız olacak deseydi, onun hakkında da kendi kendine gelin güvey oluyor derdik. Diğer taraftan, Kürtlerin siyasi konumunun 2003’ten bu yana ilerlediğine şahitlik ediyoruz. İlk önce Kuzey Irak’ta Kürt özerkliğini kurdular, şimdi de Kuzey Suriye’de fiilen otonomlar. Kürtler, artık Ortadoğu’nun yeni gücü.
Suriye’nin kuzeyinde ortaya çıkan Kürt özerkliğinin Suriye Ermenilerini çok etkileyeceğini düşünmüyorum. Fakat özellikle Süryanilere etkisi daha büyük olacaktır. Şimdiden konuşmak çok erken.