Derkenar’da bu hafta Levon Bağış, içki yasağının başlamasının ardından ‘Şarabın anavatanında içkinin başına gelenler’i yazdı. Sevag Beşiktaşlıyan Fatih dizisi hakkında ön değerlendirme yaptı; ‘Ecdadından bihaber dizi’. Nayat Karaköse, Ermeniler ‘aynen bizden biri gibi’ söylemi üzerine yazdı; ‘Biz’liğiniz yokluğumuzdan gelir’. Berlin âşıkları ve Berlin’i merak edenler için Bawer Çakır yazdı; ‘Berlin’e âşık olmak için altı neden’
LEVON BAĞIŞ
Alkollü içkiler yasası yürürlüğe girdi ve içki konusunda yazı yazmak epey cambazlık isteyen bir şeye dönüştü. Yeni yasa bazı gayet masum görünen ama aslında sektörü çok olumsuz etkileyecek uygulamalar içeriyor. Yasayı çıkaranlar sürekli ‘alkolle mücadele’ den bahsediyorlar fakat unutmamalı ki ‘alkolle mücadele’ olmaz, ‘alkolizm ile mücadele’ olur ki bu da zaten yapılmalı.
Şarap ve sigara
Yaşadığımız bu coğrafya, tarihte ilk şarabın üretildiği yer… Bütün şaraplık üzümlerin atasının ilk defa yetiştirilip bütün dünyaya dağıldığı Transkafkasya (Ermenistan, Gürcistan, Doğu Anadolu), şarabın da anavatanı. İlk kez bu topraklarda üretilen, yüzyıllar boyu sudan daha temiz/hijyenik olduğundan sudan fazla tüketilmişliği olan şarabın, sigara ile bir tutulduğunu görmek epey üzücü.
Oysa içkiyi yasaklayıp sirozdan öleninden, fıçıyla Bordeaux şarabı sipariş verenine dek pek çok padişah ve şaraba yazdığı övgülerle tanınan şairler yetiştirmiş bir toprak burası. Tarihte pek çok yasak olmuşsa da bu coğrafyada şarap yaşamaya devam etmiş. Yediği darbelerin en büyüğünü binlerce yıldır anavatanlarında şarap üreten kadim halkların soykırım ve mübadeleyle yok edilmesi ile şarap da pek çok diğer şey gibi yok olmaya yüz tutmasına rağmen varlığını sürdürmüş.
Dünyada ne zaman yasaklanacak olsa, alkol üretimi artış göstermiş. ABD tarihinin en çok alkol tüketilen dönemi ‘prohibition’ denen alkol yasağı dönemi olmuş. Biraz Hollywood filmi seyreden herkes Al Capone’u ve gizli gece kulüplerini hatırlar.
Ayrıca şarabı diğer alkollü içkilerle aynı kefeye koymamak lazım. Şarap Anadolu’nun kadim halklarının kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Sekiz bin yıldır bu topraklarda bağcılık ve şarapçılık yapılıyor. Bilinen en eski bulgulardan biri, MÖ 5400’e tarihlendirilen Hacı Firuz tepesindeki buluntular. Ayrıca Ermenistan’da Türkiye sınırına yakın bir bölgede yer alan Areni-1 mağarasında bulunan dünyanın en eski şaraphanesinin kalıntıları bunun birer kanıtı.
Nuh’un bağları
Kutsal Kitaba göre de Anadolu ilk şarabın üretildiği yer. Tufandan sonra ilk olarak Ararat Dağı’na ayak basan Nuh Peygamberin ilk yaptığı iş, bağ dikip şarap yapmak olmuş. Üstelik Nuh Peygamber’in de pek kararında içtiği söylenemez; Kutsal Kitaba göre içip sarhoş olmuşluğu da var.
Anadolu nüfusunun önemli bir parçası olan Hıristiyanlar, şarap üretmiş, satmış ve önemli ölçüde bununla hayatlarını sürdürmüşler. Karaköy’deki Şarap İskelesi Sokak’tan, Kayseri’deki Gesi Bağları’na kadar, yaşadığınız şehirlerdeki şarap ve bağdan adını alan yerleşimleri düşünmeniz, şarabın ne kadar yaygın olduğunu anlamamız için yeterli.
Tüm Anadolu’da Ermeni, Rum, Süryani yerleşim yerlerinde, kiliselerde Ağustos’un ikinci haftasında üzüm okunana kadar üzüm yeme yasağı, dinen başka açıklamalar yapılsa da bana öyle geliyor ki olgunlaşmadan yani şarapta kullanılacak hale gelmeden üzümlerin dallarından koparılmasını engellemek için konulmuş bir kural olsa gerek. İlk şarabı üreten topraklarda yaşayan insanlardan da şaraba böyle bir saygı beklemek yanlış olmazdı zaten.
Unutmamak lazım ki; bu topraklar ilk şarabı üretti ve binlerce yıl boyunca ‘kutsal’ addederek tüketti. Birileri yasakladı diye içmekten vazgeçecek değiliz…