Berlin’e aşık olmak için 6 neden

Berlin âşıkları ve Berlin’i merak edenler için Bawer Çakır yazdı; ‘Berlin’e âşık olmak için altı neden’.

BAWER ÇAKIR
bawerinadresi@gmail.com

İlk kez 2010’da Berlin’e gittiğimde Ocak sonuydu ve şehir karla kaplıydı. Buz gibi havaya ve lapa lapa yağan kara rağmen geçirdiğim 3 günü ömrümün en güzel günleri arasına yazmıştım bile...

Berlin’e olan aşkım o 3 günle sınırlı kalmadı. Sevda büyüdü büyüdü ve uzun ömürlü bir ilişkiye dönüştü. Berlin de beni sevmiş olmalı ki her ziyaretimde beni daha da çok sardı sarmaladı, sevildiğimi hissettirdi... Geçen yıl 3 ay, bu yıl da 2 ayımı sevdiceğimin koynunda geçirdim... Kısa bir süre önce döndüm dönmesine ama aklım da kalbim de orada kaldı. Ama ben de Berlin de yakında kavuşacağımızdan emin, o günü hasretle bekliyoruz...

İş bu yazı bir insan Berlin’i neden sever, onu anlatmak niyetinde. Arz eder, ilginize sunarım...

1. Hikâyesi...

Berlin yaşadığı acıların üstesinden gelebilmiş, üstüne düşen çığdan yaralı bereli de olsa sağ çıkabilmiş ve yaşamaya kaldığı yerden devam etmiş bir şehir. Ne acılarını unutmuş ne de onların esiri olmuş. Şarkıda da dediği gibi şova devam etmiş. Sokaklarında yürüken bir anıtla, yaralı bir hikayeyle karşılaşıyorsunuz. Duyduğunuz şeyleri aklınızın alması zor. Ama bu şehirin tüm bunlara rağmen ayakta kaldığını anlamak ondan da zor. Berlin biriktirdiği milyonlarca hikayesine her yeni geleninkileri de katarak devam ediyor. Bazıları size tanıdık da gelecektir... Mitte’deki bir pasajın duvarında Deniz Gezmiş’in yüzünü görene kadar bekleyin. Anlayacaksınız.

2. Gece hayatı

İstanbul için “hiç uyumayan şehir” derler ya bunu Berlin’de hiç vakit geçirmemiş birileri uydurmuş olmalı. Her gece partileyen, barları ve kulüpleri her gece insanlarla dolu olan, Cuma’dan başlayıp Pazartesi sabahına kadar dans eden muhteşem bir gece hayatı vaat ediyor Berlin... Eğlenmemek diye bir olasılık ise yok. Bu konuda kanımca dünyanın 1 numarası da o. Berlin > diğer bütün şehirler.

3. Sanatçının ve sanatın harman olduğu yer

Biriyle tanışıyorsunuz, havadan sudan konuşurken söz dönüp dolaşıp ne iş yapıyorsun’a geliyor. Alacağınız yanıt % 99 “Sanatçıyım” olacaktır. Evet Berlin’de neredeyse herkes sanatçı. Şehir sanat galerileri, kültür merkezleri ve aktiviteleri ile de dolu. Her yer her an sanatsal bir hadiseye sahne olabilir. Çünkü sanat sokağa taşalı çok olmuş. Şehir kocaman bir sahne. Herkes istediğini yapmakta özgür... Tüm bunların üstüne sizi de zorlaması, kreatif hissettirmesini ekleyin. Oh mis...

4. Dünyanın en “o biçim” şehri

Nazi’lerden önce dünyanın LGBT merkezi olan Berlin savaşın ardından yaralarını sardıktan sonra New York ve Londra’ya kaptırdığı unvanını geri almayı başardı. Heteroseksüel olmayanların cennetinde heteroseksüel olmak pek de moda değil. Gece hayatının büyük bir kısmı ise yine LGBT’lerin elinde... Ne olduğunuzla değil ne hissettiğinizle ilgileniyor Berlin. Daha fazlasına gerek de yok.

5. Et yemeyenlerin cenneti

Uzun lafa ne hacet. Her lokantada et yemeyenler için seçenekler olmasının yanı sıra vegan ve vejetaryen lokantaları ile adeta bir cennet. Gelsin vegan hamburger gitsin vegan pizza!

6. Bahar ve yazları, parkları bahçeleri...

Yılın 7 aynı soğukta, güneşsiz geçiren şehir güneşin gökte belirmesiyle kalın kabuğunu atıp bambaşka bir yer haline geliyor. Güneşi gören Berlinliler piknik sepetlerini doldurup parklara akın ediyorlar... Sabah başlayan nümayiş gecenin geç saatlerine kadar sürüyor... Müzisyenleri, performans sanatçıları da cabası... İnsan Berlin’i parklarında bir kere daha seviyor.

Ana fikir: Berlin’i görmeden, havasını ciğerlerinize çekmeden ölmeyin. Büyük günah. Öbür tarafta sorarlar. Demedi demeyin.

Kategoriler

Güncel Dünya