Tarihin efsanevi isimlerinden ‘Kocasinan’ın hayatının bilinenleri ve bilinmeyenleri, ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisiyle yeniden gündeme geldi. Hayatı pek çok kitaba konu olan Mimar Sinan’ın ‘Muhteşem Yüzyıl’da kurgulanan karakteri tarihsel gerçeklerle ne kadar örtüşüyor? Bir bilene sorduk.
LORA BAYTAR
lora@agos.com.tr
1500’lü yıllar, Rönesans’ın doruklarının yaşandığı günler. Batıda Rafaello, Leonardo da Vinci, Michelangelo ile sanat, tarihinin parlak dönemlerini yaşarken Osmanlı mimarisi de Sinan’la tanıştı. Osmanlı’yı mimari alanda dünyaya tanıtan, Kayseri Ağırnas’ta 1500 yılında doğduğu varsayılan Sinan, Hıristiyan bir aileden devşirilerek yeniçeri olarak yetiştirildi. Doğum tarihi tam olarak bilinmese de, devşirme çocukların en az 8, en çok 18 yaşında oldukları göz önünde bulundurularak belirlenmiş bu tarih.
Osmanlı mimarlığında altın bir çağa imza atan Sinan, ordunun Prut nehrini geçebilmesi için yaptığı köprüyle parladı. Sinan hakkında mimar kimliğiyle ilgili onlarca bilgi ve somut eser mevcutken onun özel hayatına ilişkin aslında ne çok şeyin bilinmediğini fark ettik.
Kayıtlarda tam adı Sinan bin Abdülmennan (Abdülmennan, Osmanlı döneminde devşirmeler ve din değiştirip Müslümanlığa geçenlere baba adı olarak verilen isimlerden biridir) olarak geçen Mimar Sinan’ın gençlik yılları konusunda elle tutulur bilgi bulmak kolay değil. Ailesinin kimliği bile bilinmiyor. Ağırnas’ta doğduğu ev olarak sembolleştirilen ve müze haline getirilen yapı ise büyük olasılıkla Sinan’ın doğduğu ev değil.
Kanuni Sultan Süleyman döneminin anlatıldığı Star TV’de yayınlanan ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisinde Gürkan Uygun’un canlandırdığı Sinan karakteri çerçevesinde ‘Kocasinan’ yeniden popülerlik kazanınca biz de onunla ilgili gerçekleri öğrenelim istedik. Doğum tarihi bile bilinmeyen bu adam hiç âşık oldu mu acaba? Annesi babası nasıl insanlardı? Kanuni ile Hürrem Sultan’ın kızı Mihrimah Sultan’a gerçekten sevdalanmış mıydı?
Mimar Sinan, 1540-1548 arasında İstanbul’da Üsküdar İskele Camii, medrese, ilkokul ve hastaneden oluşan Mihrimah Sultan külliyesini yaptı. Ayrıca 1562-1565 arasında Edirnekapı’ye çeşme, hamam ve medreseden oluşan Mihrimah Sultan Camii ve külliyesini hediye etti. Diziye göre Sinan bütün bunları Mihrimah Sultan’ın aşkıyla yanıp tutuşurken yaptı.
ÇEKÜL Vakfı’nda devam eden ‘Sinan’a Saygı’ projesinin yürütücüsü Dr. Ahmet Sezgin’e Mimar Sinan hakkında merak ettiklerimizi sorduk. Sezgin’le söyleşimiz Sinan hakkında aslında ne kadar az şey bildiğimizi gösterdi.
• Dizileri ve filmleri tarihle özdeş tutmamak gerekir ama Mimar Sinan’ın tarih sahnesine çıkışı gerçekten Muhteşem Yüzyıl’da yansıtıldığı gibi mi oldu?
Mimar Sinan’ın anılarını kaleme almış olan yakın bir dostu var. İsmi Sai Çelebi. Koç Vakfı Yayınları 2002’de bu kitabı günümüz Türkçesiyle yayımladı. Şair olan Sai Çelebi, kitabı Sinan’ın ağzından yazar. Mezarının kitabesini yazan da odur. Onun yazdığı anılarda hayatının dönüm noktalarından biri olarak sunulan ve dizide de geçen Prut nehrine köprü inşa etmesi tarihsel olarak gerçek. Sinan’ın tarih sahnesine çıkışı da bu olayla olmuştur. Başka bir seferde ise Van Gölü geçilecek. Yeniçeri gibi seferlere katıldığı için düşmanı gözetlemek için gemi inşa ediyor. Böylece ün ÖNEM kazanıyor. Hassa mimarlar başı ölünce de tavsiye üzerine hassa baş mimarı oluyor.
• Sinan’a dair mimarlığı dışında ne biliyoruz?
Kişisel hayatı ile yaşamı söz konusu olduğunda Hep iyi hep güzel tasvir ediliyor ama Sinan’ın insani özelliklerini anlayabileceğimiz direkt bir kaynak yok. Hakkında çok şey bilmiyoruz. Sinan’ın çağdaşı sayılabilecek, Avrupa’da çalışmış yine dahi kabul edilen ressamlar, mimarlar vardır. Onların kendi tuttukları günlükler, insanların onlar hakkında yazdıkları var. Ama Sinan hakkında özel yaşamını anlatan fazla kaynak yok. Sai Çelebi’nin yazdığı anılarda da özel hayatıyla ilgili pek bir şey yok. Bazı paşalarla ilgili seyyahlar, tarihçiler yazıyor; mesela Sokullu Mehmet Paşa Rüstem Paşa hakkında böyle şeyler var. Ama Sinan’la ilgili kimse yazma gereği duymamış. Onunla ilgili bildiklerimiz dolaylı… Bence duyarlı bir insan olduğu kesin. Kendini geliştirmiş, rafine bir insan. Bunlar dolaylı yollardan elde ettiğimiz bilgiler. Bunun yanı sıra nasıl bir evlilik hayatı vardı? Kızdığı, parladığı oluyor muydu? Bunları bilemiyoruz.
• Dizide Sinan’ın aşkından söz ediliyor. Nasıl bir aşk bu?
Toplumun geniş kesimleri bir dönemi anlamak için o döneme dair tüm bilgilere hemen erişmek istiyor. Oysaki emek ve zaman sarf etmek, okumak ve görmek lazım. O emeği harcasanız bile dolmayacak boşluklar dahi var. Boşluklar olunca da özellikle dizilerde ve filmlerde işin içine aşk ve entrika giriyor. Sinan hakkında ilginç tiyatro oyunları var. Sinan-Mihrimah Sultan aşkı da o oyunlardan gelişti. 1970’lerden önce böyle bir aşktan söz edilmediğini görüyoruz.
Veronika de Osa isminde oryantalist sayılabilecek roman yazmış bir yazar var. Sinan’la ilgili biyografik bir roman yazmış ve romanında da saray entrikalarına değinmiş. Sinan’la ilgili ilk tiyatro oyunu Fazıl Hayati Çorbacıoğlu’nun 1970’te yazdığı oyundur. Oyunda Sinan, eserine tutkun, dahi bir sanatçı. Süleyman ise bu yapının hemen bitmesini istiyor. İkisinin çatışması işleniyor. Sanatı sanat için yapan sanatçıyla pragmatik, eserin bitmesini isteyen Süleyman gibi iki karakter var oyunda. Film, dizi veya tiyatro oyunlarında bu tür gerilim unsurlarına sık başvuruluyor ama bunlar, yani popüler olanlar çabuk unutuluyor.
• Sinan’ın torunları olduğu söyleniyor. Hiç evlendi mi?
Kıbrıs’ın fethinden sonra Anadolu’dan insanlar göç ettirilerek orada iskan ediliyor. Tesadüf Sinan’ın ailesi de o göç ettirilecek alanın içerisinde kalıyor. Sinan da bir yazı yazıyor ve “lütfen ailemi muaf tutun” diyor. Demek ki Sinan Kayseri’deki ailesiyle bağını kopartmamış. Hatta bazı akrabalarını Müslüman yaparak belli mevkilere getiriyor. Torununun mezarı Edirne’de. Bu da Sinan’ın soyundan insanların olduğunu gösteriyor ama evlendiğine dair hiçbir kayıt yok. Vakfiyesinde eşlerinin evlatalarının isimleri var!
• Gerçek adının Simon olduğu ve Ermeni bir aileden devşirildiğine ilişkin bilgiler doğru mu?
Sinan’ın tam olarak kaç yılında devşirildiği bile bilinmiyor. O bölgede Türkçe konuşan Hıristiyan aileler var. Rumlar da var. Hiçbir iddia ötekinden kuvvetli değil. Doğduğu ev de sadece sembolik. Bugün sembolik olarak Sinan evi kabul edilen müze ev var Ağrnas’ta1956’da Sinan’ın heykeli yapılıyor. Afet İnan’ın Sinan hakkında yazdığı kitapta Sinan’ın soyundan gelen bir taş ustasının Sinan’ın heykelini yaptığını yazar.
•Peki, Mihrimah Sultan ve Sinan’ın efsaneden ibaret aşkı için ne biliyoruz? Nasıl bir aşk bu?
Gerçekle ilgisi yok. Tamamen kurgu… Karşılıksız bir aşk olduğu Turan Oflazoğlu’nun ‘Sinan adlı tiyatro oyununda yer alıyor.
• Sinan’ın yaşadığı dönemde Avrupa’da Rönesans’ın dorukları yaşanıyor. Sinan’ın dünya mimarlık tarihi içindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinan’ın dünya mimarlığı içerisinde önemli bir yeri var. Sinan dönemi mimarlığının bir şanssızlığı var. Oryantalist bakış açısıyla, Avrupa merkezli bir sanat ve mimarlık tarihi yazımı söz konusu. İslam sanatının altın dönemine Sinan döneminden çok daha öncesi olarak değiniliyor.
• Çekül’de devam eden ‘Sinan’a Saygı’ projesinde neler yapılıyor?
Metin Sözen’in Sinan konusundaki akademik çalışmalarının önemli bir yeri var, projede. Bu konuda bir duyarlılık, toplumsal farkındalık yaratmak istiyoruz. Geziler düzenlenmesi bunun aşamalarından biriydi. Milli bir kahraman ama biri ben Sinan’ın eserlerini gezmek istiyorum derse kaynaklar çok kapsamlı gibi. Bir gezi rehberi yok. Barcelona’da Gaudi rehberi bulabiliyorsunuz. Onun üzerine gezi haritalarını çıkardık. Daha sonra fotoğraf yarışmaları yaptık. Eskiz yarışması yaptık, internet sitesi kurduk. Akademik çalışmaları toplumun geniş kesimlerine ulaştırabilmek istedik. Popüler bilgi olsun ama sağlam akademik bilgiye dayansın. Sinan döneminin Osmanlı mimarisini anlatabilmeliyiz. Sinan Ağırnas’ta sembol bir isimdi. Ağırnas orta Anadolu’da çök önemli taş ve yerel mimari örneklerine sahip. Müze veya ev sembolik bir şey. Çekül ve Ağırnas Belediyesi işbirliğiyle yapıldı. Bence amacına uygun bir müze. Eskiden hiç gelinmezken artık insanlar Ağırnas’ı görmeye geliyorlar.
• Sinan nasıl öldü?
Eceliyle öldü. Başka türlü olsaydı mesela Sokullu gibi bıçaklanmış olsaydı, bilinirdi.
Pamukciyan’ın kaleminden Sinan’ın kökleri
15 ve 16. Yüzyıllarda Ermeni tarih kaynakları kısır olduğu için, bu dönemlerde İstanbul’da faaliyette bulunan Hıristiyan Ermeni mimarlara tesadüf edilmemektedir. Şüphesiz mühtedi Ermeni mimarları olmasına rağmen, bunlardan ancak dahi sanatkâr Koca Sinan (1490-1588) bilinmektedir.
Mimar Sinan’ın Ermeni asıllı olduğunu, ünlü tarihçi Ahmet Refik Altınay (1880-1937) meydana çıkarmıştır. Devlet Arşivi’nden bulup, Türk Tarih Mecmuası’nın yeni seri 1. Sayısında (1930 Haziran-1931 Mayıs, s. 10) neşrettiği, 9 Ramazan 981 (Miladi 2 Ocak 1274) tarihli Akdağ kadısı Hüseyin Çavuş’a gönderilen bir emirnamede, Mimar Sinan’ın üç akrabasının Kıbrıs’a sürülmemeleri talep edilmiştir. Birincinin adı Sarıoğlu Dügenci’dir. Rahmetli araştırmacı dostumuz Bimen Zartaryan’a (1880-1956) göre, bu ismin kelime manası, buğday döven aletler imal eden demektir. Filhakika, eskiden bilhassa Kayseri Ermenileri arasında, Türkçe birçok kelime şahıs ismi olarak kullanılmıştır. Görüleceği üzere, 17. Yüzyılın sonlarında, aynı ismi taşıyan bir Ermeni hassa mimarının mevcudiyeti de, Mimar Sinan’ın Ermeni olduğunu kanıtlamaktadır. Binaenaleyh, bazı araştırmacıların hâlâ ona başka asıllar atfetmesi yersiz ve manasızdır. İkinci isim Ulisa’nın doğru şekli Hulitsa olacaktır ki, Hulyane’nin Kayseri Ermenileri arasında kullanılan şeklidir. Zira, bu yöredeki Ermeniler bazı kadın isimlerinin sonuna ‘tsa’ ekini ilave etmişlerdir. Mesela, Nuritsa, Maritsa, Sırpuhitsa vb gibi. Üçüncü, Nişan adı ise eskiden beri sırf Ermeniler arasında görülen Ermenice bir isimdir. Kelime manası işarettir ve Hazreti İsa’nın haçı için de kullanılmıştır. Mimar Sinan’ın Müslüman ettirdiği kardeşinin adının da Mikayel olduğu Devlet Arşivi’nden tespit edilmiştir.
Kevork Pamukciyan, ‘Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar –III, Aras Yayıncılık, 2003, sayfa: 164-165.
Yeniçerilikten mimarbaşılığa uzanan yol
Abdulmennan oğlu Sinan, mimar olarak Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine katıldı. 1521’de Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine yeniçeri olarak, 1522’de Rodos seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi'nden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (bölük komutanı) terfi ettirildi.Sonraları zemberekçibaşı ve başteknisyen oldu.
1533’te Kanuni Sultan Süleyman’ın İran Seferi sırasında Van Gölü'nde karşı sahile gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı. İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağı’nda itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi. Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferlerine katıldı. 1538’deki Karaboğdan seferinde ordunun Prut nehrini geçmesi için gereken köprünün kurulması görevi Vezir Damat Çelebi Lütfi Paşa'nın emriyle Sinan'a verildi. Köprünün yapımından sonra Sinan, 17 yıllık yeniçerilik hayatından sonra 49 yaşında Başmimarlık görevine atandı.
1538’de Hassa başmimarı olan Sinan, baş mimarlık görevini I. Süleyman,II. Selim ve III. Murat zamanında 49 yıl süreyle yaptı.
Mimar Sinan’ın, mimarbaşılığa getirilmeden önce yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar: Halep’te Hüsreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir.Sinan’ın İstanbul’daki ilk eseri olan Haseki Külliyesi, devrindeki bütün mimari unsurları taşımaktadır. Cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşmeden oluşan külliyede cami, diğer kısımlardan tamamen ayrıdır.Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır. Bunların ilki İstanbul'daki Şehzade Camii ve külliyesidir. Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade Camii, daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir.Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 arasında yapılmıştır.
Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, 86 yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camii’dir (1575).
Kafatası kayıp
Mimar Sinan Türbesi, İstanbul Müftülüğü’nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, iki caddenin kesiştiği noktada Fetva Yokuşu başında sağda, Süleymaniye Camii'nin Haliç duvarının önünde, beyaz taşlı sade bir türbedir.Mezarı 1935 yılında Türk Tarihini Araştırma Kurumu üyeleri tarafından kazılmış ve kafatası incelenmek üzere alınmış, ancak sonraki restorasyon kazısında kafatasının yerinde olmadığı görülmüştür.
Sinan’ı tanımak için sokaklarda yürüyün
Mimar Sinan 92 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser yaptı. Sinan’ın, Edirne’deki Selimiye Camisi UNESCO’nun ‘Dünya Kültür Mirası’ listesinde yer alıyor.
İSTANBUL
1. Beşiktaş
Hüsrev Kethüda Hamamı, Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, Sinan Paşa Külliyesi, Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Atik Valide Külliyesi.
2. Üsküdar
Valide Sultan Hamamı, Mihrimah Sultan Külliyesi, Şemsi Paşa Külliyesi.
3. Sultanahmet’ten Kadırga’ya...
Topkapı Sarayı III. Murat Odası, Topkapı Sarayı Mutfakları, Haseki Sultan Hamamı, Ayasofya Batı Minareleri, II. Selim Türbesi, Şehzadeler Türbesi, Cafer Ağa (Soğukkuyu) Medresesi, Kadırga Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Rüstem Paşa Medresesi.
4. Eyüp
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Siyavuş Paşa Evladı Türbesi, Pertev Paşa Türbesi, Zal Mahmut Paşa Külliyesi, Defterdar Mahmut Çelebi Camii.
5. Eminönü’den Azapkapı’ya
Rüstem Paşa Külliyesi, Süleymaniye Külliyesi, Şehzadebaşı Külliyesi, Azapkapı Sokulu Külliyesi.
6. Edirnekapı’dan Fatih’e
Mihrimah Sultan Külliyesi, Güzel Ahmet Paşa Türbesi, Semiz Ali Paşa Medresesi, Mehmet Ağa Külliyesi, Nişancı Mehmet Paşa Külliyesi, Mesih Mehmet Paşa Külliyesi, Mimarbaşı Sinan Ağa Mescidi, Hüsrev Paşa Türbesi, Bali Paşa Camisi.
7. Haseki’den Topkapı’ya
Haseki Sultan Külliyesi, Ramazan Efendi Camisi, Hadım İbrahim Paşa Camisi, Kara Ahmet Paşa Külliyesi, Şah Huban Hatun Türbesi, Sultan Selim (I) Medresesi.
8. Su Kemerleri
Paşadere Kemeri, Kovuk (Eğri) Kemer, Uzun Kemer, Güzelce Kemer, Mağlova Kemeri.
TRAKYA
1.Büyükçekmece’den Havsa’ya
Kapuağası (Haramidere) Köprüsü, Sokullu Mehmet Paşa Mescidi, Sultan Süleyman Kervansarayı, Sultan Süleyman (Büyükçekmece) Köprüsü, Sultan Süleyman (Silivri) Köprüsü, Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Sokullu Mehmet Paşa (Lüleburgaz) Köprüsü, Sokullu Mehmet Paşa (Alpullu-Sinanlı) Köprüsü, Semiz (Cedit) Ali Paşa Camisi, Sokullu Mehmet Paşa (Kasım Paşa) Külliyesi.
2. Üç Şerefeli’den Selimiye’ye
Sokullu Mehmet Paşa Hamamı, (Semiz) Ali Paşa Kervansarayı (Çarşısı), Rüstem Paşa Kervansarayı, Sultan Selim (Selimiye) Külliyesi, Defterdar Mahmut Paşa Camisi. (EE)