Jak İhmalyan, yalnızca yetkin bir ressam değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasi ve kültürel tarihinde iz bırakmış, ancak sanatıyla görmezden gelinmiş bir sanatçı. Dirimart Pera’da açılan geniş kapsamlı sergi ise bu görünmezliği kırmak için atılmış bir adım. Sanatçının oğlu Vaçe İhmalyan’la babasını ama en çok da ressam Jak İhmalyan’ı ve sergiyi konuştuk.
“Baba sen nasıl ressamsın, senin portrelerin fotoğraf gibi değil” diyor Vaçe İhmalyan, babası Jak İhmalyan’a çocukken. Bunun üzerine Jak İhmalyan alıyor karşısına oğlunu, 15 dakika içinde kıvırcık saçlarının en ince telindeki ayrıntısına kadar resmettiği bir portre yapıyor ve oğluna gösteriyor. Şaşkın oğlunun, “O zaman neden böyle resimler yapmıyorsun?” sorusuna ise şu cevabı veriyor: “Ben böyle resimler yapmayı seviyorum.”
Ressam Jak İhmalyan’ın resme bakışını özetliyor aslında oğluyla yaşadığı bu an.
İstanbullu bir Ermeni olan İhmalyan, 1940'lardan, 1970'lere kadar o dönemin TKP'si içinde de aktif bir isimdi. Sahip olduğu bu kimlikler İhmalyan’ın ressam yönünün yeteri kadar görünür olmasına da engel oldu. Oğlu Vaçe İhmalyan bu konuda sitemli. Babasının politik kimliğinin öne çıktığını, ressam yönünün yeterince bilinmediğini söylüyor. Türkiye’den ayrılmak zorunda bırakıldıktan sonra bile Türkiye’ye dair resimler yapan, bunu da memleket hasretine bağladığı babasının Rusya ve Ermenistan’daki müzelerde yer alan onlarca resmine karşılık Türkiye’de yalnızca üç eserinin kalıcı olarak sergilenmesine “Olacak iş mi bu?” diyor. Dirimart Pera’da sanatseverlerle buluşan geniş kapsamlı Jak İhmalyan sergisinin açılış amacı da bu algıyı değiştirmek. Vaçe İhmalyan, ressam Jak İhmalyan’ı ve sergiyi anlattı.
2019’da Şişli Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde, çağdaş resmin önemli isimlerinden Jak İhmalyan’ın 100’e yakın eserinin yer aldığı bir sergi açıldı. Altı yıl aradan sonra İhmalyan eserleriyle yeniden İstanbul’da. Bu sergide neler bekliyor sanatseverleri, ne gibi farklılıklar var?
Bu sefer babamın en güzel resimlerini toplayıp bir araya getirdim. Şimdiye kadar orta ölçekteki resimleriyle gelmiştim, cesaret edemiyordum. Ancak bu sefer Dirimart Galeri’yle konuşup anlaştık, resimler burada özenle sergilenecek. Bu sergideki Jak İhmalyan eserlerinin çoğu, başyapıtları; her biri müzelerde kalıcı olarak sergilenecek değerde. Kısacası, bu kez babamın en güzel resimlerini getirdim İstanbul’a.
İstanbul’daki müzelerin kalıcı koleksiyonlarında var mı Jak İhmalyan eserleri?
Topu topu üç tane var! Düşünebiliyor musunuz, 1922 yılında İstanbul’da doğmuş büyümüş, burada eğitim almış, daha sonra gitmek zorunda bırakılmasına rağmen resimlerinde memleket hasretiyle hep Türkiye’yi resmetmiş bir ressamın üç tane eseri müzelerde sergileniyor. Resim Heykel Müzesi, Yapı Kredi Müzesi ve Orhan Kemal Müzesi’nde bu eserler. Bazıları bana da sürpriz oldu, babamın Türkiye’den gelen dostlarına hediye ettiği resimleri bunlar.
Bu sergi nasıl çıktı ortaya?
Benim asıl amacım Jak İhmalyan’ın eserlerinin müzelerde sergilenmesi. Babamın Rusya ve Ermenistan’daki müzelerde onlarca eseleri var. Örneğin Moskova’daki Devlet Doğu Sanatları Müzesi’nde 50 eseri var. Şimdi buradaki duruma bakınca dönüp, “Bu haksızlık” diyorum. Eserleri Türkiye’den bağımsız değil. Aziz Nesin bir yazısında “Jack birçok eserini Moskova'da yaşarken yaptı ama hepsi buram buram Türkiye kokar” demişti. Gerçekten de öyle ben de istiyorum ki müzeler Jak İhmalyan’la ilgilensin, bu haksızlık sona ersin. Onun sonu da Fikret Mualla’ya benzemesin. Bu arada bunu Jak İhmalyan babam olduğu için değil, gerçekten iyi bir ressam olduğu için istiyorum. Babam da farkındaydı yeteneğinin…
Nasıl anladınız bunu?
Bir gün beraber Henri Matisse’in sergisine gittik. Tablolara bakarken, “Oğlum, bazı resimlerimi Matisse'nin yanında assak yani kompozisyon bakımından çok da güzel olurdu” dedi. O kadar da emindi kendisinden.
Tüm bunlara rağmen Jak İhmalyan’ın Türkiye sanat tarihindeki görünmezliğini nelere bağlıyorsunuz? Komünist kimliği ve Ermeni olmasının bu duruma bir etkisi oldu mu sizce?
İlla ki olmuştur ama sadece bununla sınırlı da değildir. Ama açık konuşayım, ressamlar arasında da rekabet vardı. Babam kendi tanıtımını da çok yapmadı diyebilirim. Bir de işin bir başka yönü daha var. Tarihçiler, siyasetlerle ilgilenenler biliyor babamı. Ama ressam olarak değil; komünist yönüyle, Nazım Hikmet’le dostluğuyla… Hep politik yönüne vurgu yapılmış. Politik olarak bilinir, tanınır ama sorsanız ressam olarak tabloları nasıl, bilmezler. Ben artık o gölgeden çıkarmak istiyorum babamı.
Biz ressam Jak İhmalyan’ı konuşalım o zaman… Nasıl çalışırdı Jak İhmalyan, sizin hafızanızda nasıl resim yapma anları?
Önce şununla başlayayım. Babamı kaybettiğimde 25 yaşındaydım, kafam başka yerlerdeydi. Şimdi pişmanım ama keşke zamanında ona daha çok şey sorsaydım. Fakat yine de hatırladığım şeyler var. Anlattığına göre çocukken başlamış resim yapmaya. Babasının kucağında otururken sigara paketinin arkasına bile çizermiş. Çocuklar çikolata, oyuncak beklerken o babasına “Kalem getirdin mi?” diye sorarmış.
Plak koyar, müzik dinleyerek yapardı resimlerini. Müzikten anlayanlar tablolarını görünce hemen fark ediyor bunu. Bodrum’da biraz ışık alan ufacık bir atölyesi vardı. Resim yaparken oyuncağıyla oynayan çocuklara benzerdi, kalan her şeyi unuturdu. Bir yılbaşı akşamı çalışmaya o kadar dalmış ki eve gelsin kutlayalım diye gidip atölyesinden çağırdım. Annem de hep “Evde iki çocuk var; biri sen biri de baban” derdi. Naif bir adamdı. Ama çok akıllı ve bilinçliydi de. Hep resim yaptı değil mi, sanatın başka alanlarına ilgisi var mıydı?
Bazen geceleri kalıp şiir yazardı. Annem de çok kızardı, “Sen şair misin? Ressamsın…” diye.
1949’da komünist kimliği nedeniyleTürkiye’den ayrılmak zorunda kaldıktan sonraki hayatınız nasıldı? Hep resim mi yaptı o dönemde de?
Babamın yakın dostu Hayk Açıkgöz, hapisten çıktıktan sonra onunla konuşuyor. “Bak hem Ermeniyiz hem komünistiz, bizi burada yaşatmazlar” diyor ve gitmeye karar veriyorlar. Suriye sınırından Lübnan’a geçiyorlar. Annem de İstanbulluydu. Kaçtıktan sonra gel dedi, geldi yanına. Orada evlendiler. Orada ben doğdum. Komünist Partisi nereye git dese oraya giderdik. Polonya'da iş var dedi, oraya gidin dedi. Lübnan'dan gittik Polonya’ya. Polonya'dan sonra Çin'de iş var, gidin oraya dediler. Oraya gittik. 1961’de ise Sovyetler Birliği'ne gittik, sekiz yaşındaydım. Babam gittiği her yerde resim yaptı ama birçoğunu yaptığı yerde bıraktı. Taşınırken yanımıza alamazdık, çok eşyamız vardı. Onun için birçoğunu da arkadaşlarına dağıttı.
Moskova’daki hayatı nasıldı, ressamlığı orada nasıl yürütüyordu?
Türkiye’de doğmuş büyümüş, orada eğitim almış bir ressam. Ama ona rağmen bazı çizgilerinde klasik doğu etkisini hissetmiyorsunuz. Moskova’ya ilk geldiğimizde Ressam Birliği’ne üye olmadı, ölümünden dört yıl önce oldu. Orada olmanın avantajları vardı, malzemelere kolay erişebiliyorlardı, atölye veriyorlardı. Üye olmadan önce bir arkadaşı “Biraz buraya ait resimler yap” dedi Sergide de göreceksiniz karlar içinde iki köpek resmi var. Onu çizdikten sonra birliğe üye oldu. Baksanız, başka bir ressamın elinden çıkmış gibi o resim. Tuhaf olan şu ki babam Türkiye’de politik olarak solcuydu, Rusya’da da oradaki sanat ekolüne uymadığı için solcu demeye başladılar.
Nazım Hikmet’le dostlukları nasıldı?
Polonya’da tanıştılar, dost oldular. Nazım orada Lehçe bir şiir kitabı bastıracaktı, desenlerini çizmesini istedi babamdan. O çizimlerden sonra babama, “Teşekkür ederim, ben de bir gün resimlerine layık şiirler yazmaya çalışacağım” dedi. O kitap bende, arşivimizde. Bakacak olursanız hayatları birbirine çok benzer. İkisi de hapiste yatmış. İkisi de memleketini terk etmek mecburiyetinde kalmış. İkisi de deli gibi Türkiye'yi sevmiş. İkisi de gurbette vefat etmiş.
Bu sergide 200’e yakın çalışması var İhmalyan’ın. Jak İhmalyan arşivi ne durumda, nasıl saklıyorsunuz?
Moskova’da uzun süre müzelerde çalıştım. Dolayısıyla bir tablo nasıl saklanır ve korunur biliyorum. Jak İhmalyan resimleri için özel ranzalar yaptırdım, orada saklıyorum. 50 yılı aşkın süredir resimlerle ilgileniyorum çoğu sağlam bir şekilde bugüne geldi. Arada bazı resimleri restorasyondan geçiriyorum, o kadar.
Sergiye gelenler ne düşünsün istersiniz?
Bu sergiyle biz sıfırdan başladık. Jak İhmalyan’ı, resimlerini en baştan tanıtacağız. İstiyorum ki İhmalyan tanınsın, eserleri müzelerde galerilerde yer alsın.
Sergi, 19 Nisan–18 Mayıs 2025 tarihleri arasında Dirimart Pera’da izleyicileri ağırlayacak.