DEM Parti Kadın Meclisi: Barış erkeklere bırakılmayacak kadar önemlidir

DEM Parti Kadın Meclisi, Öcalan'ın çağrısından sonra şu anda duraklama sürecine giren barış süreciyle ilgili bugünü kadar yaptıkları çalışmaları ve önlerindeki yol haritasını anlattı. Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, "Biz kadınlar bu iktidara rağmen, bu iktidarın insafına kalmadan, bu süreci toplumsal ve siyaset alanında güçlendirecek bir çalışma yapmak istiyoruz" diyor.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat’ta yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"ndan sonra başladıkları kadın çalışmalarını değerlendirmek üzere, 7 Nisan’da İstanbul'da kadın gazetecilerle bir araya geldi.

Barışın sağlanmasında kadınların nasıl bir rol oynayacağı, sürecin nasıl öznesi olacağı ve çoklu mücadeleyi nasıl öreceklerine dair planlarını ve yol haritalarını anlatan DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, gazetecilerin barış süreci, 19 Mart İBB operasyonu, ileriki günlerde yapacakları toplantılar, diğer siyasi partilerin kadın kollarıyla yaptıkları görüşmelere dair sorularını da yanıtladı. Halide Türkoğlu'nun önce çıkan açıklamaları şöyle:

 
Ne yapıyoruz?

Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı, her kesimde olumlu karşılandı. Hemen arkasından biz de çalışmaya başladık: DEM Parti Kadın Meclisi ve kadınlar olarak çağrının üzerinden nasıl bir siyaset üreteceğiz, üretmeliyiz, neler yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Çünkü barış ve süreçleri erkeklere bırakılmayacak kadar önemlidir. Bu sürecin büyüteni de kadınlar olmalı, savaş durumundan en çok onlar etkilendiği için. Süreç Meclis’e gelir ya da gelmezse de kadınlar bu süreçte nasıl rol oynayacak? Bunları düşünerek diğer partilerin kadın kolları, kadın meclisleri vs. ile görüşme yapmaya başladık ve bunlar devam edecek. Merkezi siyasette kadınların birbiriyle teması, barışa hizmet eder. Yerel siyasette de kadınlarla bir araya geleceğiz, elbette kadınların kendi gündemini aksatmadan. 

Şunu anladık ki, iktidara güven yok. Aslına bakarsanız bu iktidara rağmen, barış inşasını güçlendirecek bir araya gelişler söz konusu.

Hangi partilerle görüşüldü?

Muhalefetten CHP, Saadet, Deva, Gelecek, TİP, EMEP ile görüşmemiz oldu. AKP ile de görüştük, MHP ile görüşme olmadı ama önümüzdeki hafta olacak. Temastayız. İyi Parti’den cevap gelmedi. Kadın cephesi olduğu için çabuk temas ediyoruz birbirimize, önyargılı değiliz çünkü. Özne süreci, herkesi mutlu eden bir süreçtir. AKP ile ilk defa yan yana geldik kadınlar olarak, gayet iyi geçti, hamaset siyaseti yoktu çünkü.  

Sırada ne var?

Bundan sonraki süreçte barolar, tabip odaları, sendikalar, sivil toplum örgütlerindeki kadınlarla bir araya gelip tartışma yürütmek istiyoruz. Toplu mücadele hattını öreceğiz. Barış diline ihtiyaç var.  Barış ve çözüm beyanına ilişkin Kadın Meclisi’nin her kesimden kadınla buluşma ve çoklu mücadeleyi örebilmek gibi bir derdi var.

19 Mart operasyonu

19 Mart’ta (İBB ve CHP’li Belediyelere operasyon) iktidar ne yapmaya çalışıyordu ve biz ne yapacağız? Bu operasyonda DEM Parti ve CHP, “kent uzlaşısı” üzerinden terörize ediliyor. DEM Parti, AKP ile yan yana gelince sorun olmuyor ama CHP ile gelince sorun oluyor, öyle mi? İktidar kendisi karşısında birleşmiş bir güç istemiyor. Kent uzlaşısı, terörize edilemez. CHP’ye yönelik baskı, sadece CHP’ye verilen bir mesaj değil, hepimize verilen bir mesaj: Hayır demokratik süreçleri siz başlatamazsınız demek! 
Kaygılar ve sorular çok fazla. Bir kere bu iktidara güven yok. Bu buluşmalarla, kadınlar olarak bizler kendimizi iktidarın insafına bırakılan bir süreçten bahsetmek istemiyoruz. Biz kadınlar bu iktidara rağmen, bu iktidarın insafına kalmadan, bu süreci toplumsal ve siyaset alanında güçlendirecek bir çalışma yapmak istiyoruz. 
Egemen olan bir sınır çiziyor. Bunu binlerce yıldır kadınlara yapıyorlar, egemen olan iktidar bize sınır çizerek nasıl muhalefet edeceğimizi, ne kadar siyaset yapabileceğimize dair taktikler belirler. Ama bizlerin, mücadele edenlerin de öğreteceği mücadele tarzları var. Barış ve çözüm çağrısı popülist siyaset biçimlerinin içine sıkıştırılacak bir şey değildir. O yüzden erkek egemen siyasete değil, barış ve çözüm siyasetine ihtiyaç var. Çünkü bu haliyle bir demir kafesin içindeyiz. O demir kafesi kırmak için her olanağı değerlendirmemiz lazım. 

"DEM ve CHP: Kent uzlaşısı"

19 Mart, hepimiz için iktidar ne yapmaya çalışıyor ve buna karşı bizler ne yapacağız anlamında önemli. 19 Mart süreci, bir yandan DEM Parti’yi terörize etmeye yöneliyor, bir yandan da CHP’yi yalnızlaştırmaya çalışıyor. Seçmenimiz, “kent uzlazışı”nda yer almak istiyorsa, buna kimse karşı çıkamaz. İktidar yerel seçimlerde kaybettiği için bunu terörize ediyorsa, bu aynı zamanda Türkiye’de demokrasi ittifakı kurabilmesi önünde bir engel demektir. İktidar birleşmiş güç istemiyor, kurulunca da parçalamak istiyor. Kente uzlaşısı da hiçbir şekilde terörize edilemez. 
En çok DEM Parti'ye kayyım atandı. Sen İstanbul’a kayyım atarsan, sen o zaman Kürtlerle barışmaya da kararlı değilsin anlamı çıkar. Hepimize saldıran bir örgütlenme var karşımızda. Artık kim daha çok acı çekti kim daha az acı çekti denir mi? Sahici bir demokrasi ile yaşamıyoruz hiçbirimiz.

Süreç tıkandı mı?

Bir adım atma hali yok, şu an için. 1 Mart’ta PKK ateşkes ilan etti ve sonra durağan bir süreç oldu. Ama ileride ne olacağını bilemiyoruz. Üzerinden 1-2 ay geçti, baskı daha da arttı. Ama biz kadınlar olarak "PKK şunu dedi, iktidar adım atmadı" noktasında sıkışmak istemiyoruz. Bir çağrı var, bu gündemi ele alıyoruz, barışa ve demokrasiye ihtiyacımız var çünkü. Biz riskleri görüyoruz ve çalışıyoruz. Kadın buluşmalarıyla, önerilerle, tartışmalarla bunların her birini raporlaştıracağız. Bir sonraki adıma geçeceğiz. 

Kurtuluş yok tek başına mı, yoksa biz kendimize bakalım mı?

19 Mart sonrası süreçte özellikle ana muhalefete karşı baskıların artması, sadece onlara verilen bir mesaj değildi. Hepimize verilen bir mesajdı. Bir kere bu mesaj, demokratik değişim isteyenlere, tam tersine hayır demokratik bir değişim yok, muhalefet yapacaksanız, benim dediğim gibi yapacaksınız demek. Sizi bir sınıra çekmek için uğraşıyor ve siyaset yapma alanlarınızı daraltıyorlar. Elbette ki, Kürt toplumunun tahayyül ettiği dünya var. Dil hakkından kadın özgürlük mücadelesine kadar. Bize bıktınız mı demek olmaz. Şimdi CHP’ye saldırdı ve siz Kürtler yoksunuz demek,  iktidarın algı operasyonu. Muhalifleri kendi içinde çatıştıracak hatlar örüyor. 

Bizim belediyelerimize kayyım atandığı zaman CHP geldi, yook neden kitlen ile gelmedin denir mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesi meselesinde eş başkanlarımız geldi, vekillerimiz geldi desteğe. Ya da gözaltına alınanların hepsi CHP kitlesi mi? Her partiden var, insanlar bu tutuklamaya razı değiller. Valla hep beraber olacak, Kürtler olarak tek başına kurtaramadık yıllardır, hep birlikte mücadeleyle demokratik bir ülke olacak. 

Kategoriler

Güncel



Yazar Hakkında