Halepli Vahakn Keşişyan, iyi günlerde zengin bir toplum hayatına sahip olan Halep Ermeni toplumunun, bu toplumsal gücü neden bir dayanışma hareketine dönüştüremediğini ve nasıl yok olmanın eşiğine geldiğini yazdı.
Vahakn Keşişyan
vahaknk@agos.com.tr
Bir toplum nasıl yok olur? Soykırımla mı? Savaşla? Terörle? Toplum mensuplarının yaptığı hatalar sonucu mu? Azınlıkları yutan çoğunluğun baskısıyla mı?
Toplumların yok olması hakkında bir teori, bu olayları açıklamak için iç ve dış etmenlerden oluşan birçok koşul açıklıyor, fakat teoriye göre, bir toplumun yok olmasına sebep olan en önemli koşul, o toplumun inancının sona ermesidir. Ölü olduğunun bilincinde olmak, bir toplumun yok olma sürecinde geri dönülmez noktada olduğuna delalettir.
Kurumların çöküşü
On dokuzuncu yüzyılın ortalarından beri yıllarca Halep Ermeni toplumu, kurum inşa etme sürecindeydi. Bu sürecin ilk dalgasında, kültürel topluluklar ve spor kulüpleri; ikinci dalgasında ise profesyonel ve mesleki kurumlar kuruldu. 1915 sonrasını yaşayan bu toplum, daha sistematik bir döneme girdiğinde, bu kurumlar, izci-gençlik hareketleri, kültürel birlikler ve milliyetçi topluluklar gibi daha sofistike topluluklara dönüştü. Okul-kilise ikilisi, toplum hayatının odağında olmaya devam etmesinde rağmen, diğer diaspora toplumlarından farklı olarak, Halep’teki Ermenilerin hayatı, bu dar geleneksel kamusal alanla sınırlı değildi ve bu dağılım kendini en çok siyasi ve sosyal çevrelerde hissettiriyordu. Gençler, haftalık düzenli toplantıları olan, sosyal getirileri üst düzeyde olan, ülkenin her yerine dönem dönem gezilerin düzenlendiği, Ermeni, Suriye ve dünya bayramlarının kutlandığı, tiyatrodan koroya, müzik gruplarından dans şovlarına performansların finanse edildiği ve sahneye konduğu ve sayıları en fazla yirmiyi bulan, güya kültürel, izci topluluklarına katılmaya teşvik edildiler. AGBU (Ermeni Genel Hayırseverler Birliği), Taşnak Ermeni Devrimci Federasyonu, Hınçak Partisi, Ramgavar, Ermeni Katolik Kilisesi, Ermeni Evangelist Kilisesi gibi pan-Armenian (Ermeniler arası) kuruluşların hepsinin bağımsızlık hareketlerinin yanında birer de gençlik kolları olurdu. Bu kuruluşlar, yılda birkaç kez biraraya gelirlerdi. Bu anlamda en önemli etkinlik 24 Nisan’dı, bir Katolikos’un veya devlet başkanın gelişi de önemliydi.
Burada amaç, Halep Ermeni toplumunun hayatının detaylı bir analizini yapmak değil, fakat bahsi geçen hayatın çoğunun Suriye İsyanı sırasında yok olduğunu açıklamaya devam etmeliyiz. Kurumlar, değişen çevre koşullarına ayak uyduramayacaklarını ispatladılar, halbuki hepsinin acil eylem planları olduğu söylenegeldi. Anlatmak zor, fakat belki de, bu kurumların çoğunun hayat bulduğu 20. yüzyılın başlarından ortasına kadar çok sert şartlarda yaşayan Suriye’de, belirsizliğe hazır olma mefhumu vardır diye düşünülüyordu. Ama sonraki nesillerin bunu unuttuğu çok açık. Bugüne gelindiğinde, ellerimiz bomboş. İzah etmesi en zor olan, kurumların, onlara ihtiyacın en çok olduğu zamanda nasıl bu kadar zayıf kaldıkları. Aynı zamanda Ermeni toplumunun seçkinleri olan kurumların tepe yöneticileri, toplumun acıları karşısında ortada yoklar. Sadece şehirde olmamaktan bahsetmiyorum, ki çoğu için bu da geçerli, yönettikleri kurumları engellemelerinden de söz ediyorum. Bu, hiçbir şey yapılmadı demek değil, özellikle altını çizmek gerekir ki, toplumun onlara olan inancı derinden yaralandı ve yukarıda bahsettiğim gibi bu, bir toplumun çöküşü için en önemli faktör.
Toplumsal olanın çöküşü
Halep Ermeni toplumu, sosyal açıdan çok aktif olagelmiştir. Toplumun çeşitli kesimleri, bazı konular için düzenli olarak biraraya gelir. Toplum mensuplarına biraraya gelme, zenginliklerini birbirlerine gösterme, her daim insanların yaşadıklarını gösterme şansı veren, genelde mangal etrafında düzenlenen ve insanların meşhur hediye alıp vermesinden kendilerini alıkoyamadıkları parti, düğün, nişan, vaftiz, mezuniyet ve benzeri… Bu törenlerin sadece belirli bir yüksek sınıf için olduğu doğru değil, bu merasimler herkese açıktı. Herkes, bu olayları en güzel şekilde kutlamak için ailesinden ve arkadaşlarından borç veya yardım alırdı. Bu törenler, sosyal toplumsal hayatın çok önemli bir parçasıydı. Bu törenler boyunca, çok insan tanışır, sosyalleşir ve birbirinden haberdar olurdu.
Yaz aylarında, yukarı bahsedilen organizasyonlar için, her öğleden sonralardan geceyarılarına kadar hizmet eden kafe ve benzerleri, genelde canlı performansların ve skeçlerin sahnelendiğini ve önemli maçların izlendiği özel yerler tahsis ederler. Geceleri bu topluluklarla dolup taşarlar ve cepleri bu gruplar sayesinde dolar.
O zamanlar, bu toplum havan yağmuruna değil, Körfez ülkelerinde yaşayıp yazın Halep’e dönen insanların akınına tutuluyordu. Genelde erkekler, iktisadi başarı sağlamalarının ardından aile kurmak, evlenmek için geri dönerlerdi. Kadınlarsa bu zengin damat adayları için yarışırlardı. Toplumsal hayatta önemli bir yeri olan bu etkileşim, daha sonra Halep’ten diğer tüm komşu toplumlara, özellikle de toplumun çoğunluğun yazlık mekanı olan ve organizasyonların yaz kamplarının olduğu Kesab’a yayıldı. Bu, Halep’in ölümünün Kesab’ın ekonomisine de öldürücü bir darbe vuracağı anlamına geliyor. Toplumun Kesab’ı arabalarıyla, hayat tarzlarıyla ve sosyallikleriyle işgal ettiği Ağustos ayının birkaç haftası, özellikle geleneksel üzüm festivali ve Hazreti Meryem günü olan 15 Ağustos, Halepli Ermenilerin kendi şehirlerinin katlanılmaz sıcağından Kesab’ın serin dağlarına kaçtıkları bir bayrama dönüşür.
Güvenlik şartlarından ve toplumun kutlama yapacak, o meşhur Halep kebaplarını pişirecek, gerekli miktarı katbekat aşan yemekleri taşıyan kocaman masalar hazırlayacak iştahının olmamasından dolayı, iki yıldır bunların hiçbiri yok. Sosyalleşmenin ve biraraya gelmenin yokluğu, insanları birbirinden koparıyor. Sorun şu ki, en çok ihtiyaç duyulan kriz zamanlarında, bu zengin toplum hayatı, bir dayanışma hareketine dönüşmedi. Böylesi bir dayanışma, ihtiyacı olanı desteklerdi ve toplumun farklı kesimleri arasındaki bağı güçlendirirdi. Toplumun dayanma gücünün ve manevra kabiliyetinin olmaması, ilk tehditle karşı karşıya geldiğinde yıkılmasına yol açtı. Bu da demek oluyor ki, toplum gerçek anlamda sosyal değildi, kesinlikle neşeliydi, fakat aktif değildi.
Toplum nerede yok oldu?
Halep Ermeni toplumu, yok olmanın eşiğinde. Herkes şehri terk edeceği, sürüleceği veya yok edileceği için değil… İnsanlar şehirde kalabilirler, fakat buna rağmen, toplum yine de yok olacak, toplumun hayatı ve hayat tarzı kaybolacak. Suriye, beraberinde Halep’i de götürerek, herhangi bir yöne doğru gidebilir, demokrasiye veya eskiden olduğu gibi federasyona dönüşebilir, fakat toplum bir daha eski haline dönmeyecek. En önemlisi, temel hislerin olmayışından dolayı toplum çoktan yok oldu.
Diğer toplumlar için bir not ve öneri. Halep Ermeni toplumu başarısız oldu, çünkü barış zamanlarında, en kötüsü için hazırlanmamıştı. Barış zamanlarında, nasıl iyi organize olduklarından, geniş bir Suriye toplumunun parçası olduklarından ve bu ülke için ne kadar önemli olduklarından bahsetmeyi ve bunlar böbürlenmeyi iyi becerdiler. Barış zamanlarında, toplum, toplumun kendisini, kardeşler arasındaki husumetten yok olan aileleri, birbirlerinden ziyadesiyle ayrılmış kesimleri düşünmüyordu. Hiç kimse böylesi zamanlarda toplumu kurtaracak olan fikirleri üretmiyordu. Pekala, bu günahkar bir toplumun başına gelen ilahi bir gazap değil, fakat değişmez gerçek şu ki, halen Halep’te bulunan hiçbir toplum mensubu, geleceğini Suriye’de görmüyor, hiçbiri toplum için bir gelecek görmüyor. Bu, bir toplumun yok oluşudur.