Sınır tanımayan bir hayat: Batı Şeria’da ateşkesten sonra neler oluyor?

Sosyal medyada kullanmayı tercih ettiği ismiyle Andrey X, Filistin’de yaşayan Rus-İsrailli bir gazeteci ve aktivist. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından Tel Aviv’e göç etmiş; bu durum hayatını altüst ederken ona İsrail-Filistin çatışmalarını derinlemesine inceleme imkanı da sunmuş. Şu anda Batı Şeria’daki adaletsiz uygulamaları takip ediyor. Kendisiyle bölgedeki koşullar mevcut durum ve bölgede bir gazeteci olmanın aslında ne anlama geldiğini hakkında konuştuk.

Andrey, bize Rusya’dan İsrail’e göç sürecinizden bahsedebilir misin?

Aslında başta buraya kazara gelmiş gibi oldum. Birkaç haftalığına tatil için buradaydım, büyükannem ve büyükbabamı görmek istemiştim. O zamanlar siyasi ve akademik çalışmalarım Sovyetler dönemi üzerineydi. Ancak, Rusya Ukrayna’yı işgal edince şunu fark ettim: Nerede yaşarsam yaşayayım, siyasi çalışmalar yapmam gerekiyor. Yaşadığım her yerde barışa katkıda bulunmaya ve var olduğum her yerde adalet için mücadele etmeye çalışmalıyım. Eğer bunu Rusya’da yapıyor olsaydım, çok hızlı bir şekilde hapse girerdim. Bu yüzden buraya göç ettim. Gerçekten neler olup bittiğini buraya geldikten sonra anladım. O zamana kadar, İsrail’in kendisini dünyaya sunduğu imaj benim bakış açımı fazlasıyla etkilemişti.

İsrail’deki ilk altı ayımda çalışmalarım Rusya-Ukrayna çatışmasına odaklıydı. Sonrasında kitaplar ve makaleler okumaya, insanlarla konuşmaya, farklı yerlere gitmeye ve bu benim için tamamen yeni olan dünyayı mümkün olduğunca öğrenmeye çalıştım. Zamanla duygusal olarak daha fazla bağlandım ve fiziksel olarak daha fazla dahil oldum. Aslında İsrail, olup bitenleri olduğundan daha iyi gösterme konusunda oldukça başarılı, bu yüzden buradaki baskının derinliğini anlayabilmek için biraz daha yakından bakmanız gerekiyor. Başlangıçta Tel Aviv’de yaşıyordum. Şu anda ise dokuz aydır Batı Şeria’dayım. Genellikle bir yerde birkaç günden fazla kalmıyorum. Sürekli farklı köyler arasında hareket ediyorum.

Tüm çalışma odağını Sovyetlerden Batı Şeria’ya çevirmene sebep olan bir dönüm noktası oldu mu?

Siyasi uyanışımı yaşadığım bazı anlar oldu. Ancak beni harekete geçmeye daha fazla iten belirli anlar da vardı. Bunlardan biri, tüm bu sürecin patlak verdiği 7 Ekim idi. Böyle bir baskı sistemini inşa edip bunun bir gün patlamayacağını bekleyemezsiniz. Baskıya ve sömürgeciliğe karşı bir tepki olacaktır. Bu tepki durduk yere ortaya çıkmadı. 7 Ekim’den sonra İsrail Gazze’ye saldırı başlattı ve Batı Şeria’daki toprak gaspını hızlandırdı. Benzer bir süreci Rusya-Ukrayna savaşında yaşamıştım: Siyasi durum aniden değişiyor, bir savaş başlıyor ve bir anda tüm dünyanız altüst oluyor. Bu yüzden, çöken bir sistemin içinde kendi çöküşümü nasıl yöneteceğimi anlamam daha kolay oldu. Hemen Batı Şeria’ya gittim, çünkü her şeyin daha da artacağını biliyorduk. Rashash köyüne gittim ve orada bir buçuk ay geçirdim. Amacımız saldırıları önlemeye çalışmak ve kayıt altına almaktı. Açık konuşmak gerekirse birçok yerde kendimizi bir anda güçsüz bulduk. Ben ve arkadaşlarım saldırıya uğradık, bağlandık, işkence gördük ve askerler tarafından bir binada alıkonulduk. Sonrasında, geçtiğimiz mayıs ayında Mayıs ayında, Tel Aviv’de kaldığım dairenin kira süresi doluyordu. Bunun üzerine Batı Şeria’da birkaç ay kalıp oradaki varlığı korumaya karar verdim.

Andrey X

Son cevabından çıkardığım kadarıyla İsrailliler Filistin’e özgürce girebiliyorken Filistinliler İsrail’e giremiyor. Yanılıyor muyum?

Bu durum bundan daha karmaşık. Farklı seviyelerde bir apartheid (ırk ayrımı) sistemi var. En tepede yer alan Yahudi İsrailliler, neredeyse her yerde yaşayabiliyor, tam bir hareket özgürlüğüne sahipler. Devlet desteği, hareket serbestliği ve koruma hakları var. Öte yandan, İsrail kimliğine sahip bazı Filistinliler, çeşitli ayrımcılıklara maruz kalıyor. Örneğin, sadece Yahudilerin toprak satın alıp ev kiralayabildiği yerler var. Bedeviler için de Batı Şeria’dakine çok benzeyen bir apartheid sistemi uygulanıyor. Ayrıca, Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler vatandaşlık statüsüne bile sahip değil. İsrail onları Ürdün vatandaşı olarak görüyor, Ürdün ise Filistinli olarak kabul ediyor, ancak hiçbir ülke onlara resmi vatandaşlık vermiyor. Bu nedenle durum sadece “şu insanlar burada yaşayabilir, diğerleri yaşayamaz” kadar basit değil. Ancak hareket özgürlüğü açısından bakarsak, Batı Şeria’daki Filistinliler bulundukları yerden ayrılma hakkından büyük ölçüde mahrum bırakılmış durumda. Bazen kendi köylerinden bile çıkamıyorlar. Örneğin, birkaç gün önce bir köyde mahsur kaldım. İsrail ordusu giriş kapılarını kapattı ve tüm toplumu kilitledi. Hiçbir şey yapamadık.

Polisin bölgedeki saldırı vakalarına karşı tutumunu biraz daha açabilir misin?

Yerleşimciler gelip Filistin topraklarına ve Filistinlilere saldırıyor. Bu sürekli tekrarlanan bir durum; Batı Şeria’da bunu defalarca gördüm. Polis geldiğinde ise saldırıya uğrayan Filistinlileri tutukluyor. Ben de saldırıya uğradım ve ardından saldırı suçlamasıyla tutuklandım. Buradaki polis daha da kötü, çünkü belirli bir hukuk sistemini uygulamıyorlar. Polis, bir mafya düzeni gibi hareket edebiliyor; istediklerini yapabiliyorlar. Örneğin, Masafer Yatta’da Jibrin Abu Aram isimli bir kişi birkaç gün önce yerleşimciler tarafından saldırıya uğradı. Ardından ordu onu tutukladı ve bir gözaltı merkezine götürdü. Dün, tutukluluk süresi altı gün daha uzatıldı. Pek çok Filistinli arkadaşım suçlama olmadan, avukata erişimleri olmadan, herhangi bir hakka sahip olmadan tutuklandı, işkence gördü ve dövüldü. Gözaltı sırasında yiyecek ve sudan mahrum bırakıldılar. Serbest bırakıldıklarında ise basitçe yol kenarına atıldılar.

Bölgedeki bir gazeteci olmak nasıl bir his, bize anlatabilir misin?

Aslında, işgal suçlarını ele alan herhangi bir gazetecilik haberi oldukça sert bir şekilde bastırılıyor. İsrailli gazetecilerle Filistinli gazeteciler arasındaki koşullar arasında büyük bir fark var. Filistinli gazeteciler tutuklanıyor, gözaltına alınıyor. Uluslararası gazeteciler ise gözaltına alınıp ülkeden sınır dışı ediliyor. İsrailli gazeteciler içinse durum çok daha kolay çünkü onlara göre apartheidin doğru tarafındayız. Bir İsrail vatandaşı olarak ben de tutuklandım, işkence gördüm ve dövüldüm. Bazen baskılar o kadar saçma bir seviyeye ulaşıyordu ki sadece var olduğum için bile tutuklanıyordum. Yaptığım haberler yüzünden aşırı sağcı İsraillilerden binlerce ölüm tehdidi aldım.

Batı Şeria’daki mevcut koşulları bize açıklayabilir misin?

Gazze’deki soykırımın durduğu görülüyor. Bir ateşkese varılmış durumda ve Gazze’deki tahrip olmuş evlerine dönen insanlar var. Hem Filistinli hem de İsrailli rehineleler serbest bırakılıyor, ancak İsrail’in savaşını Gazze’den Batı Şeria’ya kaydırdığı anlaşılıyor. Mülteci kamplarını yok etmeyi hedefliyor gibi görünüyorlar. Aynı zamanda, Filistin köylerine karşı büyük bir saldırı dalgası var.İşgal güçlerinin desteğiyle yerleşimci çeteleri Filistin köylerine saldırıyor. İnsanları dövüyor, evleri ve arabaları ateşe veriyorlar, vb. Bu durum neredeyse her gün, hatta bazen günde birkaç kez yaşanıyor. Eskiden bu kadar sık olmazdı. Gazze’deki soykırımı Batı Şeria’ya tamamen taşıyacaklar mı? Bu belirsiz. Çok belirsiz bir durumdayız.

(Twitter: @the_andrey_x )






Kategoriler

Dünya


Yazar Hakkında