2024'e Bakış/Türkiye-Ermenistan: Normalleşme sürecinde üçüncü perde

Süreçteki temel zorluklar değişmedi. Türkiye; Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasını ön koşul olarak sundu ve Ermenistan, diaspora ile iç dengeler arasındaki ince çizgide ilerlemek durumunda kaldı. Ayrıca, bölgesel güç dengeleri, Rusya, Batı ve NATO gibi uluslararası aktörlerin müdahil olduğu bir çerçevede şekillendi ve bu durum, süreci sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi ilgilendiren bir mesele haline getirdi.

Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci son 30 yılda farklı boyutlarda Türkiye'nin ama daha da çok Ermenistan'ın gündemine girdi.

Ermenistan bağımsızlığını kazandıktan sonra ilk ilişkiye geçtiği ülkelerden biriydi Türkiye. Sovyetler'den yeni çıkmış Ermenistan'ın ilk yıllarında Levon Ter Petrosyan ve Jirayr Libaridyan önderliğinde atılan bu temeller Karabağ Savaşı sebebiyle uzun bir kesintiye uğrasa da, yıllar sonra dönemin cumhurbaşkanları Abdullah Gül ve Serj Sarkisyan döneminde futbol diplomasisi ile yeni bir zemin kazanmıştı.

İlişkilerin normalleşmesindeki bu ikinci dönemde sivil toplumun etkisi çok daha fazla hissedildi.

Karşılıklı seyahatler arttı. İlişkiler siyaset dışında her alanda daha da ilerledi. Ancak bugüne kadar bu normalleşme girişimleri her seferinde sonuçsuz kaldı. Sonuç derken herkesin görmek istediği, aslında sınır kapılarının açılması, karşılıklı geçişlerin ve diplomatik ilişkilerin normal bir şekilde kurulması idi belki de. Ancak belli ki toplumlar buna hazır olsa da, siyasetçiler değildi.

Biz ne kadar hazır olsak da siyasetçiler adım atmadığında ne yazık ki somut olarak beklenen sonuçlar alınmayabilir.

Sivil toplumun 10 yıllık emeği '1' siyasetçinin iki dudağından çıkan sözün yasalaşmasına bakıyor. Hele ki resmi kurumlardan, parlamentolardan daha güçlü yöneticilerinin olduğu ülkelerde bu daha da geçerlidir.

Bu yüzden de bu üçüncü normalleşme sürecinde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ermenistan Başbakanı Paşinyan kendilerine doğrudan bağlı özel temsilcileri devreye sokarak işe başladılar.

Erdoğan’a  'Reis' diye hitap eden Türkiye'nin temsilcisi Serdar Kılıç ve Nikol Paşinyan'a sadakati ile bilinen genç siyasetçi (aynı zamanda Parlamento Başkan Yardımcısı) Ruben Rubinyan iki ülkenin üçüncü normalleşme sürecini yönetmek ile görevlendirildi. Ya da şöyle demek daha doğru: Bu ikili, liderlerinin kendilerine verdiği talimatları eksiksiz şekilde yerine getirmek için seçildi. Bu yüzden bu üçüncü süreç öncekilerden daha farklı.

Dolayısıyla 2024'te Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin içine girdiği üçüncü ve son süreci de bu eksende okumak istiyorum.

Diplomasinin sınırda yeniden başlatılması

Tarih:30 Temmuz 2024
İki yıllık duraklamanın ardından Türkiye ve Ermenistan, Alican-Margara sınır kapısında özel temsilciler düzeyinde görüşmelere yeniden başladı.

Sonuç: Diplomatik ve resmi pasaport sahipleri için vize prosedürlerinin basitleştirilmesi konusunda anlaşıldı. Ayrıca Akyaka-Akhurik sınır kapısının demiryolu taşımacılığına açılması için teknik gereklilikler ele alındı.

Elbette Ermenistan ve Türkiye arasında diplomasi hiçbir zaman tamamen kesilmiş değildi. Gümrü depreminden sonra Avrupa’dan bölgeye yiyecek yardımı gönderilmişti ve bunun için Kars Gümrü tren yolunun kullanılması bile bir diplomasi gerekiyordu. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in 13 Mart 1993’te Ermenistan Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan ile görüşmesi de bir diplomasi idi. O zamanki koşullarda Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerini dondurmasındaki sebep Karabağ idi. Şimdi de bu son sürecin başlamasındaki sebep yine Karabağ.

Son Karabağ savaşını Ermenistan'ın kaybetmesiyle birlikte artık Türkiye'nin dondurduğu ilişkilerde yeni bir adım atılmamasına da bir sebep kalmamıştı.

Bu çerçevede en temel konularda anlaşılabilmesi ve en somut sonucun elde edilebilmesi için ilk görüşmelere de 'sınırların açılması' gibi büyük hedefler konuldu.

30 Temmuz'dan bu yana temsilciler birkaç kez görüşseler de halen bu somut hedeflere doğru yaklaşılmış değil.

Türkiye’nin “önşart”ları

Türkiye sürekli olarak Ermenistan'la normalleşme sürecini Azerbaycan ile Ermenistan'ın yapacağı barış anlaşmasına bağlarken, Ermenistan kendinden daha emin bir şekilde sürecin devamına hazırlanıyor.

Aralık ayında Türkiye-Ermenistan sınırında yapılan son görüşme sonrasında Ermenistan basınına yaptığı açıklamalarda bulunan Ermenistan özel temsilcisi Ruben Rubinyan tren yollarının kendi taraflarına kalan kısmının hazır olduğunu söyledi.
Peki sınırın ilk aşamada üçüncü ülke vatandaşlarına açılması ne demek, onu biraz açmak gerekiyor. Öncelikle Ermenistan'daki -başta Rusya olmak üzere- diğer ülke vatandaşlarının Türkiye'ye gidiş gelişlerinin kolaylaştırılması anlamına geliyor.

Ermenistan'da sınıra en yakın Gümrü şehrinde büyük bir Rus üssü var. Buradaki askerlerin de Türkiye'ye turistik amaçla girebileceği anlamına da geliyor.

Öte yandan Türkiye-Ermenistan sınırındaki şehirlerde büyük bir Azeri nüfusun yaşadığı göz önüne alınırsa, Türkiye'den (Iğdır) Ermenistan'a ve oradan da Azerbaycan'a (sınıra) 8 saatlik araç yolculuğunun 3 buçuk saate inmesi anlamına geliyor. 

Bu elbette yabancı ülke vatandaşlarına sınırdaki ticari ilişkilerde de büyük bir avantaj sağlıyor.

İlk ticareti yapanlar büyük bir ihtimalle onlar olacaklar.

Sınır ve altyapı gelişmeleri

Bu süreçte tabii ki bazı somut hedeflere de ulaşıldı. Karabağ savaşından sonra açıkça görünen bir şey vardı: Azerbaycan'ın Türkiyeli iş ortakları ile yapı ve altyapı sektöründe çok hızlı adımlar atabiliyor olması.

Bu aşamada Azerbaycan kontrolüne geçen Karabağ'da hızla altyapı çalışmaları tamamlandı ve 30 yıldır Bakü'ye bağlantısı olmayan şehirlere günler içerisinde asfalt yollar yapılabildi.

Burada Türkiyeli yapı şirketlerinin katkısı büyüktü. Dolayısıyla Ermenistan kendi eksik olduğu alanı hızla kapatabilmek için son 6 ayda çok çalıştı. Sınır kapılarındaki inşaatlara hız verildi, sınır karakolları, kontrol noktaları gibi birçok eskimiş müştemilat yenilendi ya da sıfırdan yapıldı.

Margara (Alican) Sınır Kapısı da bunlardan biri.

İki ülkenin birbirine karadan en yakın büyükşehirleri Gümrü ve Kars. Bu iki şehir arasında eskimiş bir demiryolu hattı var. Ankara ve Yerevan demiryolu sınır kapısının yenilenmesi için teknik değerlendirmenin ortaklaşa yapılması kabul etti.
Bu aslında bu iki şehre daha büyük bir anlam yüklendiğini gösteriyor. Ermenistan'ın son 10 yılda en hızlı gelişen şehri olan Gümrü bence buna hazır.

Bunca inşaat gücüne rağmen Türkiye'nin henüz yollarını tam bitiremediği birkaç şehrinden biri olan Kars'ın niye bu kadere mahkûm kaldığı ise soru işareti.

2008-2009 yıllarında bu şehirlerdeki siyasetçiler, Kars'ın Erzurum'un gölgesinde kaldığını, bunun sebebinin de şehrin muhalif duruşu olduğunu söylemişlerdi. Şimdi halen bu tez geçerli midir, bilemem. Ancak Kars ve Gümrü, son normalleşme sürecinde, gelecekte kardeş şehir olma potansiyeli en yüksek şehirler.

Zorluklar ve şartlar

Türkiye, Ermenistan ile normalleşmenin, Azerbaycan ve Ermenistan arasında bir barış antlaşmasının imzalanmasına bağlı olduğunu sıkça dile getirdi. Kişisel görüşüme göre Türkiye devleti, ülkenin doğusunu tam anlamı ile iktidarın kontrolü altına almadan bölgede herhangi bir gelişmeye izin vermek istemiyor. Yani Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerin, sınırın açılmasından en büyük ekonomik faydayı sağlayacak olması iktidarın gözünü korkutuyor olabilir.

Önceki normalleşme süreçlerinde Türkiye muhalefeti daha aktif davranırken ne yazık ki bu son süreçte masanın dışında. Son bir yıl içerisinde ne DEM Parti’den ne de CHP'den bir siyasetçinin Ermenistan'a gittiğini veya mevkidaşları ile ilişki kurduğunu duyduk. (Eğer kapalı kapılar ardında görüşmeler yapılmadıysa)

Ermenistan tarafında ise Ruben Rubinyan 12 Aralık'ta devlet televizyonuna uzun bir röportaj verdi ve muhalefetin bazı eleştirilerine yanıt verdi.

Ruben Rubinyan bugüne kadar Türkiye'nin herhangi bir somut adım atmamasını anlayamadığını söylediği bu röportajda 'siyasi bir karar eksikliği' olduğunu vurguladı. Onun siyasi karar eksikliği dediği aslında bence 'ayak diremek'. Kanımca Türkiye bu süreci olabildiğince zamana yaymaya ve Ermenistan'ı yıldırmaya çalışıyor. Hatta bundan sonraki adımlarda büyük bir ihtimalle yeni önkoşullar sürecek. Soykırım meselesi bunlardan birisi.

Paşinyan kabinesinden bugüne kadar gelen açıklamalarla diaspora ile aranın açılması da aslında bu konuda Ermenistan'ın bir planı olduğu anlamına gelebilir. Şu sözleri hatırlayalım:
“Ermeni milleti ve Ermeni devleti farklıdır. Millet olarak biz Ermeniler dünyaya yayılmış 11 milyonluk bir topluluk. (Bu topluluk)  Ermenistan devleti ile aynı çıkarları paylaşmayabilir. 'Ermeni soykırımının tanınması' konusunu bu anlamda devletten daha büyük bir şeydir ve Ermeni milletinin mücadelesidir.” 

Ermenistan Başbakanı Paşinyan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 2024'te New  York'ta görüştü

Dolayısıyla Paşinyan bu tez üzerine yürüyerek Erdoğan ile yol bulabilir.

Çünkü onun da birçok röportajında belirttiği gibi öncelikli hedefi Ermenistan devletinin vatandaşlarının refahı, bağımsızlığı ve güvenliği.

Bu aşamada anlaşılır biçimde diasporadan büyük bir tepki var. Ancak bu Ermeni milletinin üstesinden gelemeyeceği bir konu değil.

Ancak yazının konusu bu değil. Gelelim şeffaflık meselesine. 

Rubinyan Türkiye ile görüşülen metnin içeriğinin muhalefetle paylaşıldığını söylese de belli ki kamuoyu ile paylaşılmayan 'hususlar' var. Zira röportajında, “Biz görüşmeler başladığında muhalefeti davet ettik, kendileri şerh koydular, şimdi de dahil olmak istiyorlar ve metinlerden bazı alıntılar ile süreci manipüle etmeye çalışıyorlar” dedi ve ekledi: “İki devlet arasında yapılan görüşmelerde her gizli ve küçük detayın paylaşılması mümkün değil. Ancak içeriği kendilerine paylaştık. Gazeteciler sorduklarında da söylüyoruz”

Bu arada Ermenistan'daki en büyük eleştiri ve korkulardan biri de Paşinyan iktidarının bölgede Rusya'nın etkisini azaltıp buna karşılık Türkiye'ye etki alanı açma ihtimali. Rus askerlerinin sınır görevlerinden çekilmesi konusunda da bu muhalif tavır oldukça yüksek ses buldu. Ancak Paşinyan bu konuda oldukça açık: “Ermenistan bağımsız bir devlet olmak istiyorsa, kendi sınırlarını koruyabilmeli”

Öte yandan Batı'ya yaklaşmak isteyen Paşinyan'ın NATO üyesi Türkiye ile anlaşmak işine de gelebilir. Bu aşamada en önemli konu, bölgesel iletişim yollarının işleyişi.

Yani sadece üçüncü ülke vatandaşlarına açılacak bir sınır, aslında Türkiye pasaportuna konulan bir sınırlamadan ibaret olabilir. Bu da Ermenistan içerisindeki 'Türkler ülkemizi basacak' korkusunu azaltır.

Sonuç

Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci, tarih boyunca zorlu siyasi ve toplumsal engellerle karşılaştı. Ancak bu süreç, geçmişteki diğer girişimlerden farklı dinamikler taşıyor. Üçüncü normalleşme döneminde liderler, doğrudan kendilerine bağlı temsilciler aracılığıyla ilerleme sağladı ve sürecin siyasi iradeye daha sıkı bağlı olduğunu gösterdi.

Bununla birlikte, süreçteki temel zorluklar değişmedi. Türkiye; Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşmasını ön koşul olarak sundu ve Ermenistan, diaspora ile iç dengeler arasındaki ince çizgide ilerlemek durumunda kaldı. Ayrıca, bölgesel güç dengeleri, Rusya, Batı ve NATO gibi uluslararası aktörlerin müdahil olduğu bir çerçevede şekillendi ve bu durum, süreci sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi ilgilendiren bir mesele haline getirdi.

Sivil toplum, on yıllardır süregelen çabalarıyla bu tür diplomatik girişimlerin altyapısını hazırladı. Yani aslında hiçbir normalleşme süreci başarısız değildi. Her biri bir sonrakinin temelini attı. Ancak siyasetçiler, nihai kararlarla süreci ya ilerletti ya da durdurdu. Gelinen noktada, normalleşme sürecinin başarısı, liderlerin karşılıklı güven inşa etmelerine ve siyasi kararlılık göstermelerine bağlı kalacak.

Bu süreçte daha yürüyecek çok yolumuz var…


Liderler düzeyinde görüşmeler

Tarih: Haziran, Eylül, Ekim 2024

Yıl içerisinde birçok kez buluşma imkânı bulan Türkiye Cumhurbaşkanı ve Ermenistan Başbakanı, bölgesel konuları ve Azerbaycan-Ermenistan çözüm sürecini görüşerek normalleşme sürecini ilerletmeye hazır olduklarını belirtti. Her seferinde satır aralarında konu Azerbaycan ile  barış antlaşmasına bağlansa da liderlerin yüz yüze görüşmeleri açısından önemli tarihler bunlar. Abdullah Gül ve Serj Sarkisyan 2008 ve 2009 yıllarında, yılda birer kez görmüşlerdi.

Erdoğan ve Paşinyan'ın basına yansıyan görüşmeleri şöyle:

18 Haziran 2024: İki lider arasında bir telefon görüşmesi yapıldı. Görüşmede, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin önkoşulsuz tamamen normalleştirilmesine dair siyasi irade vurgulandı ve özel temsilciler arasındaki görüşmelerin devamının önemi belirtildi.

24 Eylül 2024: Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu sırasında New York'taki Türk Evi'nde yüz yüze bir görüşme gerçekleştirildi. Bu görüşmede, Türkiye ve Ermenistan arasındaki normalleşme süreci ile Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış süreçleri ele alındı.

Ekim 2024: Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi kapsamında Prag'da bir araya geldiler. Görüşmede, iki ülke arasındaki normalleşme süreci ve bölgesel konular üzerinde duruldu.

 

Kategoriler

Dosya


Yazar Hakkında